Türk Tabipleri Birliği (TTB), COVID-19 aşı dayanışma çağrısı kapsamında Pandemi Çalışma Grubu üyelerinin katılımıyla 16 Haziran 2021 günü “Tereddütler, Kaygılar, Karşıtlıklar: Aşı Olma Sorumluluğu” başlıklı çevrimiçi bir panel düzenledi.

Panelin açılış konuşmasını yapan Prof. Dr. Murat Civaner, Türkiye’de uzun zamandır devam eden aşı tedariki sorununun çözülmesinin ardından aşı tedirginliği ve aşı karşıtlığı sorununun ön plana çıktığını söyledi. Civaner, “Eğer geride kimseyi bırakmayacağız diyorsak, umudumuz buysa; tereddütleri ve karşıtlıkları gidermek zorundayız” diyerek sözü konuşmacılara verdi.

Prof. Dr. Esin Davutoğlu Şenol COVID-19’un nasıl bir hastalık olduğuna, etkilerine ve genom dizisine ilişkin bir bilgilendirme yaparak sunumuna başladı. Davutoğlu Şenol aşının bu kadar hızlı üretilmesinin bilimsel çalışmalardaki birikim sayesinde olduğunu, mRNA aşılama çalışmalarının 20 yıldan daha uzun bir tarihe yayıldığını, bilimsel birikimin virüsü tespit edebilme ve hızla aşı bulma olanağı yarattığını söyledi. 15 Haziran 2021 itibariyle dünya nüfusunun sadece %15’inin aşılandığını ve toplum bağışıklığı için halen uzun bir yol olduğunu kaydeden Davutoğlu Şenol, pandemi sonrası dönemin inşası için aşılamada hız kazanılması ve eşitsizliklerin giderilmesi gerektiğinin altını çizdi.

Prof. Dr. Ejder Yıldırım aşı tereddüdü ve aşı karşıtlığının arkasındaki toplumsal dinamiklerin sadece COVID-19 pandemisine özgü olmadığını vurguladı. İnsanların yaşadığı büyük travmayı atlatabilmek ve rutinini devam ettirebilmek için bir tür savunma mekanizması geliştirdiğini belirten Yıldırım, söylentiler ve komplo teorilerinin içinde bir tür belirsizliği açıklama çabası olduğunu dile getirdi. Yıldırım, insanların birbirlerinden etkilenme davranışlarının ve sosyal medya kullanımının da bu açıklama çabasını beslediğini sözlerine ekledi.

Prof. Dr. Nilgün Toker, bilim insanlarının aktardığı bilgiler karşısında ortak duyunun yitirilir olmasının sebeplerini ideoloji ve belirsizlik olarak niteledi. Özellikle aşı karşıtlığının ideolojik bir sorun olduğunu ifade eden Toker, “Özgürlük ile keyfiyet arasında radikal bir fark vardır. Özgürlük, başkalarının varlığına bağlıdır; keyfiyet ise başkalarının varlığını umursamayan, ahlaken sorunlu bir tutumdur” diye ekledi. Sağlık hizmetlerinin ticarileştirilmesi, ilaç şirketleriyle kurulan ilişkiler gibi olguların insanları modern tıp karşısında konumlandırdığından ve aşı tedirginliğini beslediğinden söz eden Toker; devletin, aşı şirketlerinin basıncıyla hukuki güvenceden yoksun aşı onam formları dayatmasının da sorumluluğu topluma yüklemenin bir örneği olduğunu kaydetti.

Panel, soru-yanıt bölümüyle son buldu.