Kamu Özel Ortaklığı Tasarısı Meclis Gündemine Alındı

ACELE VE GÜNLÜDÜR

204/2013
18.02.2013

TABİP ODASI BAŞKANLIĞI’NA

Sağlık hizmetinin tanımını, sağlık çalışanlarının haklarını, vatandaşlara sunulacak hizmetin adını ve niteliğini, yani sağlığı bir bütün olarak değiştirecek ve özelleştirmenin önünü tümüyle açacak kamu özel ortaklığı tasarısı bu hafta içinde TBMM gündemine getirilecek.

Yaklaşık 2 aylık Plan ve Bütçe Komisyonu görüşmelerinde Tasarı’nın amacı tümüyle ortaya çıktı, ancak tasarının sahibi de kararlı.

Türk Tabipleri Birliği olarak tüm milletvekillerine bir mektup hazırladık, çünkü görünen o ki görüşmeleri ancak onların vicdan muhasebeleri ve bizlerin birlikte, güçlü ve örgütlü tavrı etkileyebilir.

Hazırlanan metni ekte tüm üyeleriniz, diğer meslek örgütleri ve vatandaşlarla paylaşmanız amacıyla sizlere iletiyoruz.

Gerekli duyarlılığı göstererek, sağlık alanımızı tahrip etmeye açık bu yasanın iptal edilmesi konusunda birleşik mücadelede yer alacağınız inancıyla çalışmalarınızda başarılar dileriz.

Saygılarımızla

Dr. Bayazıt İlhan
TTB Merkez Konseyi
Genel Sekreteri

 

Sayın Milletvekili,

Biz vatandaşlar olarak,

Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine alınan Sağlık Bakanlığınca Kamu Özel İşbirliği Modeli ile Tesis Yaptırılması, Yenilenmesi ve Hizmet Alınması Hakkında Kanun Tasarısı’nı görüşürken aşağıdakileri bilmenizi istiyoruz;

Bu tasarıdaki yöntem 2005 yılında Sağlık Hizmetleri Temel Kanununa bir madde olarak eklendi. Sonra Sağlık Bakanlığı ihaleler yaptı. Sonra yargı ihaleleri durdurdu. Bunun üzerine önünüze gelen Tasarı hazırlandı.

Biz bu yöntemin Türkiye’ye has olmadığını, dünyada da bazı ülkelerde uygulanan bir yöntem olduğunu biliyoruz. O ülkelerdeki sonuçlarını araştırdık. Gördük ki, özellikle sağlık alanında, felaketlere yol açmış.

Uygulanan ülkelerdeki sonuçlarından yola çıkarak; yüreği ve vicdanı insandan, toplumdan yana olan herkes demektedir ki; kamu özel ortaklığı sağlığa zararlıdır. Sağlık çalışanına da, sağlık hizmeti alacak olana da zararlıdır.

Peki yararı kime? 2020 yılında dünyada bu yöntemden 7.5 trilyon dolar gelir elde etmeyi hedefleyenlere.  

Biz felaketi yaşayanlardan öğrendik ve sesimizi sizin de duymanızı istiyoruz. Sizlere bu yöntemin “modern hastaneler yapmak için”, “millete daha iyi ve kaliteli hizmet için”, “bütçe kısıntıları nedeniyle bir an evvel hastaneleri tamamlamak için” en iyi yöntem olduğunu söyleyecekler. Biz bu yalanlara karşı aşağıdaki gerçekleri bilmenizi istedik.

 

Sayın Milletvekili,

Türkiye’de halihazırda kullanımda 122.399 hasta yatağı olduğunu, ulaşılmak istenen yatak sayısının 147 bin olduğunu ve şu anda yapımı süren hastanelerin 27 binden fazla yatağa sahip olduğunu biliyor musunuz? Yani, Türkiye’nin uzun vadede ihtiyaç duyduğu hasta yatağı eksiği yok

Kalkınma Bakanlığı klasik yöntemle hasta yatağı maliyetini 1.200-1.300 TL/m2, kamu özel ortaklığıyla 1.600 TL/m2 civarında olduğunu hesap ediyor. Oysa Sağlık Bakanı bu yöntemle toplam 37 proje için 43.193 hasta yatağı yapılmasının planlandığını ve 18 Milyar 250 Milyon TL fizibilite yapıldığını açıkladı. Bu hesaba göre, her bir hasta yatağı 422.522 TL’ye mal olacak. Bakanlıkların hesaplamalarının bile birbirini tutmadığını biliyor musunuz?

Bugüne kadar yapılan 14 ihalede, öğrenilebilen, sadece bina kullanım bedeli karşılığı ödenecek kiraların yılda 2.180.085.347 TL –ki bu rakam Sağlık Bakanlığı merkez teşkilatı bütçesi kadardır- 25 yıllık toplamının da  54.502.133.675 –ki bu rakam da 27 binden fazla hasta yatağı yatırımı için gereken 5.1 Milyar TL’nin 10 katından fazla- olduğunu biliyor musunuz?

Kamu özel ortaklığı yöntemiyle, sadece yenileme yapıldığını, yeni yatırım yapılmadığını, Yüksek Planlama Kurulu’nun mevcut hastanelerin kapatılması kaydıyla ihalelere onay verdiğini biliyor musunuz?

Tasarıdaki hükümle tüm tıbbi hizmetlerin de şirketlere devredilmesinin önünün açıldığını biliyor musunuz?

İhaleyi alan şirketlerin hastaneleri yöneteceğini, hatta ihaleyi alan şirketlere kredi verecek çok uluslu finans kuruluşlarının, uygun görmeleri durumunda hastanelere el koyup yöneteceklerini biliyor musunuz?

Şehir hastanesi ihalelerini alan şirketlere sanki otoyol işleteceklermiş gibi toplumu hasta etmek üzerinden yüzde 70 doluluk oranı vaat edildiğini biliyor musunuz?

Bu yöntemle yapılan hastanelerde çalışan sağlık çalışanlarına “ne kadar çok hasta, o kadar çok para” denildiğini biliyor musunuz?

Bu hastanelere başvuranlara, “uzun kalmayacaksan buyur” denildiğini; hastaneler kamu sağlık hizmeti vermek yerine “işletilmeye” başlanınca, adı hastane bile olsa hastalıkları “gelir getiriyorsa”  ve maliyeti ucuzsa tedavi etmeye başlayacağını biliyor musunuz?  

Kira artışları yapılırken şirketlerin yabancı para biriminden borçlanmaları durumunda döviz kuru farkından kaynaklanacak olası zararlarının kiraya yansıtılacağını biliyor musunuz?

Tasarı hazırlanırken Sağlık Bakanlığı kaldırılırsa belirsizlik olmasın diye hükümler konulduğunu; bu kiraların ödeneceği döner sermaye havuzundan personele dağıtılacak ödemelerin azaltıldığını biliyor musunuz?

Hastanelerimize el koyacak şirketlerin gelirleri daha da artsın, kira ödemeleri garanti altına alınsın diye çalışanların ücretlerinin giderek azaltılacağını, buradan hizmet alacakların giderek daha çok katkı katılım payı vereceğini biliyor musunuz?

Kamu özel ortaklığı ile yurtdışında yapılacak tesislere, hekimlerimizin mecburi hizmet adı altında gönderileceklerini biliyor musunuz?

İhale alan şirketlerin alacakları kredilere ve bunların her türlü ek masrafına doğrudan Hazine garantisi verildiğini, her türlü Damga Vergisi ve Harçtan vareste, KDV’den muaf olduklarını biliyor musunuz?

Tasarı sayesinde taşeron sisteminin pervasızlaşarak, hastanelerin yenilenmesi için bile örneğin cerrahi hizmetlerin satın alınabileceğini biliyor musunuz?

Bu hastanelerde Sağlık Bakanlığı’nın kiracı olacağını, hatta Sağlık Bakanlığı’nın, Türkiye Halk Sağlığı Kurumu’nun, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu’nun kendi binalarında şirketlerin kiracısı olacaklarını biliyor musunuz?

Biz bunları istemediğinizi biliyoruz. Bu Tasarının neler getireceğini, neleri götüreceğini bildiğinizi ve buna evet demeyeceğinizi biliyoruz. Biz hayır diyoruz, sizin de hayır demenizi istiyoruz.

Saygılarımızla,

Prof. Dr. A. Özdemir Aktan

TTB Merkez Konseyi Başkanı