İmza Metni

377-2008
29.02.2008 

TABİP ODASI BAŞKANLIĞI'NA

Sağlık Bakanlığı 6 yıldır uygulamakta olduğu dönüşüm programı ile sağlığı piyasalaştırmakta, halkın sağlık hakkına ulaşımını zorlaştırmakta, hekimlerin gelecek kaygılarını arttırmaktadır.

Sağlık hizmetlerinin finansmanını tümüyle toplanan primlere (ek sağlık vergisi) havale eden "Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasa Tasarısı" TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda görüşülmekte olup, kısa süre içerisinde yasalaşmak üzere TBMM Genel Kurulu'na gelmesi beklenmektedir. Bu Tasarı'nın yasalaşmaması için emek ve meslek örgütleri ile birlikte verdiğimiz mücadele sürmektedir.

Kamu Hastanelerini şirket haline dönüştüren ve yönetimlerini ticaret odası temsilcisi dahil, ticaret üzerine uzmanlaşmış kadrolara bırakan, bu yönüyle artık kamu hastanesi olma vasfını tümüyle reddeden bir düzenleme olan "Kamu Hastaneleri Birliği Yasa Tasarısı" yasalaşmak üzere ilgili Komisyonlardan geçmiş olup TBMM Genel Kurulu'nda görüşülmeyi beklemektedir.

İşyeri hekimliğini istihdamı engelleyen bir gider kalemi olarak gören ve işyeri hekimliğini bir yandan piyasada şirketlere bırakan diğer yandan işyeri hekimi bulundurma zorunluluğunu terkeden bir düzenleme olan, son Tuzla'da ve İstanbul'da yaşanan ölümlü iş kazaları olmasa çoktan TBMM Genel Kurulu'na gelmesi beklenen düzenleme yine sırada beklemektedir.

Bu güne değin uyguladığı sağlığı piyasaya açan politikalarla sağlık harcamalarını yaklaşık 5 kat arttıran Sağlık Bakanlığı bu kez özel sağlık sektöründe tümüyle tekelleşmeyi getirecek düzenlemelere imza atmaktadır. Bu düzenlemeler değişmeksizin kalacak olursa özel sağlık kurumlarının yarısından çoğunun kapanacağını öngörmek kehanet olmayacaktır. Bu durum bu kurumların sunduğu hizmetten yararlanan vatandaşlar kadar, hekimlerin çalışma alanlarını daraltacak ve ücretlerinde ciddi gerilemelere neden olacak, sağlıkta tekelleşmenin önünü iyice açacaktır.

Tam Süre çalışma bir istihdam modeli olarak TTB'nin öteden beri sağlığın kamusal bir hak olarak tanındığı ve bu anlayışa uygun biçimde sunulduğu ortamlarda savunduğu bir değerdir. Ancak Sağlık Bakanlığı'nca hazırlanan taslak düzenlemeden ve sağlık ortamının getirildiği durumdan anlaşılmaktadır ki yapılmak istenen muayenelerin kapatılması, hekimlerin mesleklerini bağımsız olarak gerçekleştirebilmesinin önlenmesi, hekimlerin kamuda sözleşmeli veya özelde iş güvencesiz düşük ücretle çalıştırıldıkları bir ortamın sağlanmasıdır. Bu nedenle Sağlık Bakanlığı ile Tam Süre çalışma konusunda çok farklı noktalarda olduğumuz ortadadır. Bakanlık "sağlığı piyasalaştırmak, hastaneleri özelleştirmek, hekimleri köleleştirmek" yönünde adımlar atmaktadır.

Tüm bu düzenlemeler yasalaştığı takdirde daha önceden atılan adımlarla da birleştirildiğinde nasıl bir sağlık ortamının biz hekimleri beklediğini öngörmek zor değildir. Birinci basamakta aile hekimliği, ikinci basamakta kamu veya tekelleşmiş hastane zincirlerinden birinde düşük ücretle, iş güvencesiz çalışma, eğitim hastaneleri veya üniversitelerde ise eğiticilerin bilimsel, nesnel, objektif liyakate göre değil, siyasi yandaşlık, "menzildaşlık" ilişkisi içerisinde sadakate göre belirlendiği, önceliğin eğitime değil, ticarete verildiği koşullarda yine iş güvencesiz ve düşük ücretle çalışmaktır.

Sağlık ortamında gelecek kaygımızı arttıran bu karanlık tablonun üzerine genel ülke gündeminde de son derece olumsuz gelişmeler yaşanmaktadır. "Türban" benzeri simgelerin üniversitelerde ve sonra kamusal alanda serbest bırakılması çabası, gündelik yaşamın dinsel motiflerle bezenmesi, laiklik karşıtı uygulamalara göz yumulması, hatta bu durumun görüntülenmemesi için genelge çıkarılması gibi uygulamalar gerçekten Ortaçağ karanlığına doğru sürüklendiğimiz endişelerini beslemektedir.

Sağlık ortamında yaşanan olumsuzlukların sorumlusu hekimler olarak gösterilmektedir. Bu duruma gündelik yaşamın geneline sinen sorunların şiddet yoluyla çözümü eklendiğinde, en çok etkilenen, hedef olan, şiddete maruz kalan biz hekimler olmaktayız. Bu saldırılar artık hekimlerin yaşamına yönelmiş durumdadır.

Tüm bu tabloya bakıldığında bu yıl 14 Mart Tıp Bayramı'nın şiddetin, belirsizliğin, gelecek kaygısının gölgesinde geçeceği görülmektedir. Ancak bu durum umudumuzu kırmamalıdır. TTB yıllardır sürdürdüğü mücadele, toplumcu hekimlik değerlerine sahip çıkışı ve hiç eksilmeyen demokratik, laik, bağımsız bir ülke özlemiyle "Beyaz Duruş"unu sürdürmektedir ve yalnız değildir.

14 Mart Tıp Bayramı böylesi bir ortamda yaşanmaktadır. Sağlık alanında yaşanan gelişmeleri toplumla ve meslektaşlarımızla daha yoğun paylaşabileceğimiz, sorunlarımızı dile getirip, çözüm önerilerimizi aktarabileceğimiz önemli bir gün olan 14 Mart'ın yine hafta-süreç olarak kutlanması yönünde çalışmalarımız sürmektedir. Bu amaçla Odanız bölgesinde yerel olarak düzenleyeceğiniz bilimsel, sosyal etkinliklerin yanı sıra hepimizin ortak duygularına ve hedeflerine hizmet edeceğini düşündüğümüz merkezi etkinliklere dair bilgiler aşağıdadır. Konu hakkında hazırlanan afiş benzeri materyaller tarafınıza gönderilmektedir.

  • Sorunlarımızı ve taleplerimizi ifade eden imza metninin meslektaşlarımızın katılımına açılması ve toplanan imzaların en geç 8 Mart 2008, saat 17.00'de elimizde olacak şekilde gönderilmesi,
  • 9 Mart 2008 Pazar saat 12.00'de Sağlık Bakanlığı önünde toplanan imza metinlerinin de ifade edileceği "Karanlığa Karşı-Beyaz Duruş" etkinliğine odanız adına mümkün olduğunca geniş katılımın sağlanması,
  • 14 Mart 2008 Cuma günü "sağlığın piyasalaşmasına, hastanelerin özelleşmesine, hekimlerin köleleşmesine ve hekimlere yönelik şiddete HAYIR" ana sloganı ile "Beyaz Yürüyüş" gerçekleştirilmesi yerinde olacaktır. Bu amaçla ilinizin uygun bir güzergâhı saptanarak tüm sağlık hakkına sahip çıkan kesimlerinde katılabileceği bir ortamda yürüyüş gerçekleştirilmesi, vatandaşlara amacımızın iyi aktarılması ve basın açıklaması ile konunun kamuoyuyla paylaşımı uygun olacaktır.  
  • 29-30 Mart 2008 tarihlerinde eğitim hastanelerinde uzmanlık eğitiminde yaşanan sıkıntılar, kadrolaşma ısrarının bu duruma etkilerinin değerlendirileceği, eğitim hastanelerinin geleceğine dair model tartışmalarının gerçekleşmesini öngördüğümüz "Eğitim Hastaneleri Kurultayı"nın üçüncüsü Ankara Tabip Odamızın ev sahipliğinde TTB-UDEK ve Ankara-İstanbul Tabip Odalarımızca ortaklaşa hazırlanmaktadır. Bu etkinliğe meslektaşlarımızın katılımının özendirilmesi beklentimizdir.
  • 5-6 Nisan 2008 tarihlerinde sağlık reformlarını değişik ülke deneyimleri ile birlikte değerlendireceğimiz, TTB tarafından düzenlenen uluslararası katılımlı "Dünyada Sağlık Reformları ve Sonuçları" toplantısına katılımınız ve katkınız güç katacaktır.

Bilgilerinize sunar, çalışmalarınızda başarılar dileriz.

Saygılarımızla,
TTB Merkez Konseyi a.
Dr.Altan Ayaz
Genel Sekreter

DEMOKRATİK LAİK - TAM BAĞIMSIZ BİR ÜLKEDE

SAĞLIĞIMIZDAN, İŞGÜVENCEMİZDEN, MESLEKİ GELECEĞİMİZDEN

VAZGEÇMEYECEĞİZ

 Biz aşağıda imzası olan hekimler;

1.                  Sağlık hizmetinin vergilerden oluşan Genel Bütçeden finanse edilmesini ve kamu sağlık kurumlarında hasta ile aramıza katkı payı gibi para ilişkisi olmadan verilmesini,

2.                  Kamuya ait hastaneleri ticari şirketlere dönüştürerek satışa çıkaracak "Kamu Hastane Birlikleri Yasası"nın geri çekilerek sağlığı "kâr" kaynağı değil, "hak" olarak gören yasa tasarılarının gerçekleşmesini,

3.                  Hiçbir toplumcu kaygı ve kamusal nitelik taşımayan, güvencesiz gelirle ve sözleşmeli olarak sağlık tekellerine ucuz hekim yaratma aracı olarak kullanılan "tam gün" çalışma girişimlerinin durdurulmasını,

4.                  Haftada 40 saat iş güvenceli çalışma ve bu çalışma karşılığında eğitimimiz ve emeğimize uygun, emekliliğimize yansıyacak ücret ve meslek uygulamalarımız sırasında başta enfeksiyon hastalıkları radyasyon vb. risklerimizi gözeten çalışma düzeni getirilmesini,

5.                  Özel sağlık alanındaki tekelleşme girişimlerine karşı hekim bağımsızlığını korumak için, muayenehaneler ve ayakta teşhis ve tedavi merkezlerine yaşam hakkı tanımayan girişimlere son verilmesini,

6.                  Koruyucu sağlık hizmetleri temel alınarak ekip anlayışıyla verilmesi gereken birinci basamak sağlık hizmetiyle ilişkisi olmayan Aile Hekimliği uygulamasına son verilmesini, sağlık ocaklarımızın geliştirilmesini,

7.                  Tıp Fakültelerinin temel görevinin eğitim ve araştırma yapmak olduğu gerçeği unutulmadan Tıp Fakültesi Hastanelerinin gelirlerini kısıtlayan ve asıl işlevinden uzaklaştıran girişimlerin durdurulmasını,

8.                  Eğitim Araştırma Hastanelerinde başta şef/şef muavinliği, başasistanlık alanındaki kadrolaşma çabalarına son verilmesini, politikacıların ve siyasetin uzmanlık eğitiminden elini çekmesini,

9.                  Her gün yaşanan iş kazaları ve meslek hastalıkları ortada iken işçi sağlığı ve iş güvenliğini tehlikeye sokan, işyeri hekimliğini ortadan kaldıran çalışmaların durdurulmasını,

TALEP EDİYORUZ