Şehir Hastaneleri Mevzuatında Olmayan “Nihai Tamamlama” Adı Altında Şirketlere Eksikleri Tamamlaması İçin Fazladan İki Yıl Sağlanmış
Şehir hastaneleri, mevcut hastanelerin kapatılması kaydıyla ihale edildi. Şirketler bu hastanelerin inşaatını yapmak, tıbbi cihazları ve mefruşatı sağlamakla yükümlü. Oysa hastaneler açılmaya başladığından bu yana şirketlerin eksik veya eski tarihli malzeme temin ettiği biliniyor. Sağlık Bakanlığı’nın kabul komisyonları ihale edilen işin tam olarak yapılıp yapılmadığını denetlemekle yükümlüdür. İş eksik yapılmış ise şirketlere yaptırım uygulanması zorunludur. Sayıştay’ın 2024 Sağlık Bakanlığı Denetim Raporu’ndan öğrenildiğine göre, Sağlık Bakanlığı kamu özel ortaklığı mevzuatında olmayan “nihai tamamlama” adı altında şirketlere fazladan iki yıllık süre daha kazandırmış. Üstelik bu iki yılda da eksikler giderilmemiş. Şirketlerle sözleşmeyi feshetmeyi aklına dahi getirmeyen Sağlık Bakanlığı, tespit edilen eksikler için bedel güncellemesiyle zararı azaltmak yerine “uzlaşma” komisyonları kurmuş. Şirketleri, kendilerine kesilecek cezayı belirlemeye davet eden, yaptırım yerine uzlaşma komisyonları kuran bir idare söz konusu. Tüm bunların yarattığı kamu zararının görünmez olmasının nedenlerinden biri de elbette Sayıştay’ın usulsüzlüğün mali karşılığını belirlememesi yani “kuruşlandırmaması”. Sayıştay’ın hem denetim hem yargılama yetkisi olduğu, usulsüzlüğün mali karşılığı belirlendiğinde yargılamaya esas denetim raporu hazırlaması gerektiğini biliyoruz.
Gizlenemez hale gelen sözleşmeye aykırılıklar nedeniyle şehir hastanelerinin sözleşmelerinin tazminatsız feshi mümkün. Sağlık Bakanlığı’nı, görevini yerine getirmeyen şirketlerin değil, hakkı olanı alamayan sağlık çalışanlarının refahını korumaya davet ediyoruz.
Sayıştay Milyarlarca Liraya Denk Gelen Usulsüzlükleri “Kuruşlandırmamış” Ama Hekimlerin Gerçekten Tuttukları Fazladan Nöbetleri “Hayatın Olağan Akışına Aykırı” Bulmuş
Sağlık Bakanlığı’nın gölge veya paralel bütçesi olarak anılan döner sermaye işlemesine ilişkin Sayıştay’ın 2024 Denetim Raporu’na göre sistem zarar etmiş. Sağlık Bakanlığı’nın esas hizmetinin Bütçe Kanunu ile tahsis edilen tutar ile yürütülmesi gerekmesine karşın hangi ödemelerin döner sermayeden karşılandığına dair ayrıntılı bir araştırma yapılmadığı görülüyor. Sayıştay “büyük kalemleri” görmezden gelirken hekimlere yapılan nöbet ödemeleriyle ilgilenmeyi tercih etmiş. Raporda hesap yöntemi gösterilmemekle birlikte bir ay içinde mesai dışı çalışılabilecek maksimum saatin 568 olduğu belirtilmiş. Sayıştay’ın hesaplama yöntemini bilemesek de tersinden hesapla; 30 günlük bir ayda toplam 720 saat bulunmaktadır, bunun 568 saati fazla mesaide geçerse geriye 152 saat kalmaktadır ki bu da haftalık 40 saatten aylık 160 saatlik mesainin hiç olmadığı anlamına gelir. Hesabı değiştirirsek 160 saat mesai ve 568 saat de fazla mesai yapılırsa 728 saat etmekte ve 30 günlük süreyi aşmaktadır. Hesabı başka türlü yaparsak 720 saatten fazla mesai süresi olan 568’i çıkarırsak geriye 152 saat kalmakta, bunu güne çevirirsek yaklaşık 6,5 gün etmekte. Haftada 5 gün mesaisi olan birinin 4 haftada 6,5 gün karşılığı fazla mesai yaptığı sonucuna da varılabilir.
Raporda Sağlık Bakanlığı’nın hekimlerin nöbetlerine ilişkin hükümler olan mevzuatın tarandığı, icap nöbetinin sadece uzman hekimler için istisnai bir nöbet türü olarak düzenlendiği, pratisyen hekimlere mevzuata aykırı olarak icap nöbeti yazıldığı, uzman hekimlerin ise “hayatın olağan akışına aykırı olacak biçimde” ay boyunca icap nöbetine dahil edilmesi veya aynı anda üç nöbet türüne dahil edildikleri anlamına geleceği belirtilerek “inandırıcı bulunmadığı” belirtilmiş. Oysa Sayıştay denetçileri hekimlerle konuşsa belki de yürüyen olağandışı çalışma koşullarından haberdar olurdu. Hekimler aynı anda üç nöbete dahil edilmekte, il içindeki tüm sağlık kuruluşlarına gönderilebilmekte, bütün ay icap nöbetiyle yükümlü tutulmakta. Sayıştay bunu “bilemeyebilir” ama Sağlık Bakanlığının durumu Sayıştay’ın kendilerine yazı yazmasıyla fark edip illere muhakkik ataması “Bir idare var mı?” sorusunu sorduruyor. Çünkü tüm nöbet listeleri her ay sağlık müdürlüklerine veriliyor. Ortada olağandışı bir durum olduğu açık. Ama bu olağandışılık yapılan cüzi ödemelerden değil, hekimlere yüklenen angaryadan kaynaklanıyor.
Sayıştay Özel Hastanelerin Aldığı Fazladan İlave Ücretleri Gecikerek de Olsa Gördü
Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) ile anlaşması olan özel sağlık kuruluşlarının hastalardan en fazla SGK’nin o iş için yaptığı ödemenin iki katı kadar ilave ücret alabileceği ilgili tüm mevzuatta yazıyor. Ancak uygulamadan buna kesinlikle uyulmadığı herkesin malumu. İlgili kurumların uyguladığı para cezaları ise “para cezası dahil ilave ücret” olarak hastalara yansıtılıyor. Sağlık Bakanlığı’nın son istatistiğine göre, Türkiye’de bir yılda sağlık kuruluşlarına başvuru 1 milyarın üzerinde. Dünya nüfusunun yaklaşık sekizde biri bir yıl boyunca Türkiye’deki sağlık kuruluşlarına başvurmuş değil elbette. Kişi başı başvuru 12’nin üzerine çıkmış ki bu, hastaların sağlık kurumlarında aradığı şifayı bulamadıklarının somut göstergesi.
Tüm bunlar yıllardır sürerken SGK 2024 Yılı Sayıştay Denetim Raporu’nda “Özel Sağlık Hizmet Sunucularına Uygulanan Hasta Kabul Edilmeme Cezasının Yetersiz Olması ve Hastalara Yeterli Bilgilendirmenin Yapılmaması” başlığı altında “ilave ücret” uygulamasına dair tespite yer verildi. Raporda “Yapılan incelemede bazı özel hastanelerin ceza tutarının düşük olmasından faydalanarak, hastalardan yüksek ücret almak amacıyla bazı ameliyatlarda hastaları ‘özel hasta’ veya ‘ücretli hasta’ gibi çeşitli isimlerde kabul ettiği, bu hastaları SGK anlaşması kapsamından çıkarıp yasal olarak alabilecekleri ücretlerin üzerinde ücret aldıkları tespit edilmiştir. Hasta tarafından şikâyete konu edilse bile ceza tutarı düşük olduğu için hastaneler bu durumdan kazanç sağlamaktadır” denildi.
Sayıştay’ın Türkiye’de hastalardan kayden veya kayıtdışı fazladan ödeme alındığını gecikerek de olsa tespit etmesi önemlidir. Raporda oldukça belirgin bir hastalık için özellikle ifade edilen girişimden alınan tutar ve sonrasındaki ceza-iade bedellerinin ifade edilişi kişisel bir deneyimin kayda geçirildiğini düşündürse de SGK ve Sağlık Bakanlığı’nın ortaklaşa görmezden geldiği uygulamanın mali kayıtlara geçmesi açısından olumlu sayılabilir.
Ancak raporda sorunun çözümüne dair “öneri” ise sorunun kaynağına uzaklığın da kanıtı. Sayıştay, maktu tutarın haricinde hastalardan fazla alınan ücretin belirli bir oranı kadar ek ceza uygulanmasını ve hastalara fazla alınan ilave ücret hakkında yeterli bilgilendirmelerin yapılmasını çözüm olarak önerse de özel sağlık sektörüne vergi muafiyetleri, teşvikler, desteklerle birlikte kamudan aktarılan toplam kaynağın peşine düşülmediği açık.
Kütahya’da Şehir Hastanesi Yapamayan Şirkete Ceza Vermek Yerine, Devlet Hastanesine El Atmasının Yolu Açılmaya Çalışılıyor
Kütahya, doluluk garantisinin çok altında yolcusu olmasıyla her yıl gündeme gelen Zafer Havalimanı’nın yanında tamamlanmamış şehir hastanesiyle de haberlere konu oldu. Sayıştay’ın 2024 Sağlık Bakanlığı Denetim Raporu’ndan öğrenildiğine göre, şirketler tarafından alınması zorunlu yapı kullanma izin belgesi olmaksızın açıldı. Sağlık Bakanlığı’nın kabul komisyonunda görevli olanların sözleşmeye uygunluk denetimini yapmadıkları da böylece kayda geçti. Ancak aynı Sağlık Bakanlığı’nın başka bir birimi bu belge olmadığı için diyaliz merkezine ruhsat vermedi ve hasta kabulü yapılamadı. Eksikler bununla da sınırlı değil; bazı tıbbi ekipmanların “uygun değil” olarak değerlendirilmesinin yapıldığı, ürün takip sistemi (ÜTS) belgeleri eksik tıbbi ekipmanların olduğu, Türk Standartları Enstitüsü Hizmet Yeterlilik Belgeleri eksik tıbbi ekipmanların olduğu ve Hastane Bilgi Yönetim Sistemi (HBYS) entegrasyonu tamamlanmayan tıbbi ekipmanların olduğu ve söz konusu eksikliklerin ve uygunsuzlukların giderilmediği görülmüş, şirket tarafından mefruşatların eksik teslim edildiği ve eksikliklerin giderilmediği anlaşılmış.
Raporda sıralanan eksiklerin giderilmediği, giderilmesi için idarenin somut hiçbir adım atmadığı, şirkete yaptırım uygulamadığı da görülüyor. Bunun yerine şehir hastanesine yakın, hastaların memnun oldukları için gitmeye devam ettikleri kamu hastanesinin ameliyathane, yoğun bakım ve servislerinin şehir hastanesi tarafından kullanılması için “protokol” adı altında açıkça usulsüz işlem yapılmaya çalışılıyor. Şehir hastanelerinin sözleşmeleri Borçlar Kanunu’na tabi ve taraflar eşitmiş gibi görünse de Sağlık Bakanlığı tarafında basiretli tacir gibi davranan bir irade bulunmuyor.
Şehir Hastanelerinde Zarar Sadece Kira ve Hizmet Bedelinde Değilmiş; Şirketlere Ceza Kesilmemiş, Sözleşme Süresi Kısaltılmamış, Sabit Maliyet Hesabı Yenilenmemiş, Ceza Puanları Kayıtlardan Silinmiş
Kamu-özel ortaklığı ile hastane yapılmasının başlı başına kamu zararına neden olacağı Türk Tabipleri Birliği tarafından 2011 yılından bu yana dile getirilmektedir. Tek bir ihaledeki sabit tutarın dahi birkaç devlet hastanesi yapmaya yeteceği o günlerde de belgeleriyle gösterilmişti. Şehir hastaneleri açıldıktan sonra ise Bütçe Kanunu ve diğer kayıtlar incelenerek Sağlık Bakanlığı’nın kira ve hizmet bedeli olarak şirketlere yaptığı ödeme tutarları belirlenmeye çalışılıyor. Ancak oluşan zararın bilinen ve görünenin dışındaki nedenleri de gün yüzüne çıkmaya devam ediyor.
Sayıştay’ın 2024 Sağlık Bakanlığı Denetim Raporu’ndaki İzmir Şehir Hastanesi Laboratuvar Hizmetleri Yöntem Beyanı’na göre, dijital patoloji hizmetinin sunulmasında kullanılacak sistemin ve cihazların şirket tarafından sağlanmadığı; Adana Şehir Hastanesi Görüntüleme Hizmetleri Yöntem Beyanı’na göre şirket tarafından temin edilmesi gereken 1 adet brakiterapi cihazı, 5 adet doppler ultrasonografi cihazı ve 1 adet tavan statifli dijital röntgen cihazının temin edilmediği; Gaziantep Şehir Hastanesi Görüntüleme Hizmetleri Yöntem Beyanı’na göre temin edilmesi gereken 1 adet tomoterapi cihazı ile 1 adet brakiterapi cihazının temin edilmediği ve Laboratuvar Hizmetleri Yöntem Beyanı’na göre dijital patoloji hizmetinin sunulmasında kullanılacak sistemin ve cihazların Şirket tarafından sağlanmadığı tespit edildi.
Sağlık Bakanlığı ise tüm bu eksikler için şirketlerle müzakere yürütüldüğünü açıkladı. Oysa sağlık tesisleri hizmete açılmadan önce ekipmanları sağlamakla yükümlü olan şirketler ile görüntüleme hizmetleri kapsamında getirilmeyen ekipmanlar için müzakere edilmesi mevzuata göre imkansız. Sözleşme gereği bunların doğrudan hizmet başlamadan önce hazır bulundurulması gerekirken yapılmadığı buna rağmen hastanelerin hasta kabulüne başladığı anlaşılıyor. Şirketlerin arızaları gidermediği, gerekli sigortaları yaptırmadığı, görüntüleme ve laboratuvar hizmetlerini süresinde sunmadığı, uzak tarihlere randevu verildiği ve tüm bunlara karşın Sağlık Uygulama Tebliği’ne göre birlikte fatura edilemeyecek hizmetleri birlikte fatura ettiği ve hiçbir kesinti olmaksızın ödemelerin yapıldığı, şirketlere hizmeti geciktirmeleri nedeniyle verilen ceza puanlarının da silindiği kayda geçti.
Sağlık Bakanlığı, şehir hastaneleri sözleşmelerinin eşitler arasında üstün olan tarafı gibi davranmadığından oluşan zararın kayda geçen kira ve hizmet bedelinin çok üstünde olduğu açıkça ortaya çıktı.
Sağlık Bakanlığı Hastane İhalesi Dosyası Hazırlama Kapasitesini, İşi Denetleme Yeteneğini, Yaptırım Gücünü Kaybetmiştir
Sağlık Bakanlığı Sağlık Yatırımları Genel Müdürlüğü’nün sadece şehir hastanelerinde değil tüm yapım işlerinde sadece ihale makamına dönüştüğü, ihale dökümanlarının ve ihale şartnamesini belirleyecek teknik analizlerin hazırlanmasının dahi ihale edildiği bir kere daha ortaya çıktı.
Sayıştay’ın 2024 Sağlık Bakanlığı Denetim Raporu’nda yer alan sadece birkaç örneğe bakıldığında durum daha net olarak anlaşılabiliyor. Fazlaca yoruma gerek bırakmayan tespitlerden bazıları şöyle:
- Kahramankazan 150 Yataklı Devlet Hastanesi Yapım İşinde zemin araştırması kapsamında tüm örselenmiş numunelerin 4,5-6,5 metre arasındaki sığ derinlikten alındığı ve buna göre temel zeminini gerçekçi bir şekilde temsil etmediği, mevcut durumda oturma miktarının kabul edilebilir sınırı bir miktar aşması nedeni ile zemin iyileştirme yapılmaması gerekliliği üniversiten alınan rapor ile ortaya konulmuş ve buna bağlı olarak iş artışına gidilmek zorunda kalınmıştır.
- Karabük Eskipazar 25 Yataklı Devlet Hastanesi Yapım İşinde, kazı çalışmaları esnasında zemin hareketlerine engel olunamadığı, zemin etüdünde belirtilen 1 yatay-2 düşey eğim kazı yapılmasının yetersiz kaldığı ve mevcut zemin etüdü raporunun arazideki durumu tam olarak yansıtmadığı üniversiteden alınan rapor ile ortaya konulmuş ve buna bağlı olarak iş artışına gidilmiştir.
- İstanbul Şile 50 Yataklı Devlet Hastanesi Yapım İşinde kazı çalışmaları sırasında, zemin etüt raporunda bulunmayan su varlığı tespit edilmesi ve yapının oturduğu kısmın tamamının aynı malzeme olmaması nedeniyle zemin güçlendirme çalışması yapılması, diğer taraftan yapının oturum kotunun deniz seviyesine oranla aşağıda kalması nedeniyle yağışlı mevsimlerde su baskınlarına neden olmaması için yapının oturum kotunun 3 metre yukarı kaldırılması yüklenici talebi üzerine kararlaştırılmıştır.
- Kahramankazan 150 Yataklı Devlet Hastanesi Yapım İşinde; teknik merkez binasının proje ile belirlenen büyüklüğünün bina içerisine yerleştirilecek cihazlar açısından yetersiz kaldığı ve binanın büyütülmek zorunda kaldığı, soğutma gruplarının projesinde aynı binanın çatısı üzerinde konumlandırıldığı ancak bahse konu çatı ahşap konstrüksiyon olarak projelendirildiği için uygulama aşamasında teras olarak revize edildiği anlaşılmıştır.
- Hatay Samandağ İlçesi 75 Yataklı Devlet Hastanesi İkmal İnşaatı Yapım İşinde; teras mahal cephesine ilişkin bazı akslar için projesinde parapet imalat detayına yer verilmediği, ameliyathaneler için kurşun kaplama imalatının bulunmadığı, kreş binasında birçok mahal için gerekli olduğu halde asma tavan imalatının öngörülmediği gerekçeleri ile iş artışına gidilmiştir.
Türk Tabipleri Birliği Hukuk Bürosu