Klinik özgürlüğümüz yok edilmek isteniyor

934-2006
02.06.2006

                TABİP ODASI BAŞKANLIĞI’NA

                Son günlerde “Sağlıkta Tasarruf” adı altında kabul edilemez gelişmelere ilişkin Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi’nin dün yaptığı Basın Toplantısı metni ektedir.

                Hekimlik ve sağlık ortamı için son derece önemli olan bu konuda odanızca da gerekli çalışmaların yapılacağı inancıyla, saygılar sunarız.

                Saygılarımızla,
                TTB Merkez Konseyi Adına
                Dr.Orhan Odabaşı
                Genel Sekreter

 

01.06.2006

BASIN AÇIKLAMASI

Hekimlik mesleğinin en temel unsuru olan mesleki bağımsızlığımız, klinik özgürlüğümüz yok edilmek isteniyor.

“Sağlıkta tasarruf” sözcükleriyle insan ve insana ait tüm değerler yok edilmek isteniyor.

“Sağlıkta Çöküş Programı”na dönüşen “Sağlıkta Dönüşüm Programı”na DERHAL son verilmelidir.

AKP Hükümeti’nin “Sağlıkta Dönüşüm Programı”nı sağlığı bütünüyle ticarileştirerek piyasanın basit bir “aracı” haline getirdiğini hep söyledik. Bu program “müşteri, işletme, tasarruf” gibi tüm kavramlarıyla insani değerleri ve insanı unutturmaya, biz hekimleri “hastalık satan” basit bir insan gücüne dönüştürmeye çalışıyor.

Bilim dışı, akıl dışı, vicdan dışı bu yaklaşımların son örnekleri sanki bir toplumsal travma arzulanıyormuş gibi son günlerde tüm toplumun tanıklığında sergileniyor. Belli ki, temel olarak tıp ve sağlık formasyonuna sahip olmayanlarca hazırlanan “sağlıkta tasarruf” adı altında bir dizi genelge, tebliğ ve sözlü ifadelerle, özellikle sağlık hizmetine en çok ihtiyaç duyan kesimler başta olmak üzere tüm toplum bu süreci şaşkınlıkla izliyor.

Öncelikle belirtmeliyiz ki, yan yana gelemeyecek olan iki sözcük olan sağlık ve tasarruf aslında “yaşamdan tasarruf” anlamına gelmektedir. Biz hekimler bu iki kelimenin yan yana getirilmesini kategorik olarak reddediyoruz.

Ancak Hükümet 24 Kasım 2005 tarihinde Devlet Bakanı Sayın Ali Babacan imzasıyla IMF’ye ilettiği niyet mektubunda yaşamdan tasarrufa bütünüyle niyetlenmiş gözükmektedir. Bu niyet mektubunda şu taahhütlerde bulunulmuştu:

“2006 yılına ilişkin kamu maliyesi programı aynı zamanda gelir ve harcama kompozisyonunu iyileştirmeyi hedefleyen bir takım adımlar içermektedir. … Harcamalar açısından (GSMH’ye oran olarak) 2006 yılı bütçesi (i) sağlık hizmetlerinin maliyetlerinin kontrol altına alınması ve tahsilatların iyileştirilmesi vasıtasıyla sosyal güvenlik transferlerini düşürecek(tir)…

Sağlık harcamalarının kontrol altına alınmasının, sağlıklı bir bütçe pozisyonunun korunması açısından anahtar öneme sahip olduğu bilinmektedir. Bu itibarla, bu alandaki gelişmeler yakından takip edilecek olup; gelecek sene başlarında harcamaların öngörüleri aşması durumunda ek tedbirler alınacaktır.”

Hatırlanacağı gibi bu kadar açık, kasıtlı ifadelerin sonucunda önce kamu sağlık kurumlarının alacağı olan ve Sağlık Bakanlığı 2005 Bütçe büyüklüğünün %65’ine karşılık gelen 3,5 katrilyon Türk Lirası silinmiş, kamu sağlık kurumları bütünüyle çalışamaz duruma düşünce burada nispi bir yeni düzenleme yapılmıştı. Öyle gözüküyor ki çok önceden planlanmış bu ek tedbirler öncelikli olarak ülkemizin büyük bir çoğunluğunu oluşturan ve sağlık hizmetine en çok ihtiyaç duyan kesimlerden (yeşil kartlılar, emekliler, yaşlılar) başlayarak, gayri vicdani bir şekilde ve bilim dışı yöntemlerle, masa başında neredeyse her gün değiştirilen bir takım tebliğ ve genelgelerle yürürlüğe sokulmak isteniyor. Gayri bilimsel ve kabul edilemez bu tedbirlerin genel amacı, sağlığın bir hak olmaktan çıkartılıp ancak gücü olanın sağlık hizmetine katkıda bulunabildiği ölçüde ulaşabileceği bir ortam yaratmaktır. Halktan, yasama organı olan TBMM’den bile adeta kaçırılarak çıkartılmak istenen Genel Sağlık Sigortası Yasası’nın ruhu da budur.

Evet, sağlık harcamalarında bir artış vardır. Sağlık harcamalarında, özel olarak ilaç ve tıbbi teknolojiye dayalı tanı yöntemlerinin harcamalarında artış vardır. Ancak bu artış asli olarak sağlık hizmetlerinin niteliğini artırmaya yansımayıp, esas olarak sağlığın bütünüyle ticarileştirilmesi anlamına gelen Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın bir sonucudur. Örneğin; ilaç harcamaları artışının önemli gerekçelerinden bir tanesi, ilaçların toplu alım ve dağıtımından vazgeçilmesi, sadece SSK’nın devrinden sonra bu konudaki zarar yaklaşık bir milyar dolardır. Kamu sağlık kurumlarının çökertilerek sağlık hizmetlerinin bütünüyle piyasaya açılması bu artışın bir başka önemli nedenidir.

Dolayısıyla, kamuda ve özelde mesleklerinin gereğini yerine getirmeye çalışan biz hekimler;

-Sağlığın bir insan hakkı olduğundan asli olarak kamusal bir hizmet olarak sunulmasının,

-Koruyucu sağlık hizmetlerini temel alan basamaklandırılmış bir sağlık hizmetinin organize edilmesinin,

-Sadece etik ve bilimsel değerlere dayalı olarak mesleki bağımsızlığımızın ve klinik özgürlüğümüzün sağlandığı bir ortamın geliştirilmesinin,

-Ülkemizin zengin kaynaklarının başta sağlık olmak üzere bir toplum olmanın en temel unsuru olana alanlara öncelikli olarak aktarılması, bu aktarımların sağlanabilmesi için başta faiz ve borç gibi kaynakların çok küçük bir azınlığa aktarılması anlamına gelen kalemlerden tasarruf sağlanmasının,

70 milyon insanımız ve ülkemiz için artık yaşamsal bir öneme büründüğünü belirtmek isteriz.

Bu bakımdan, felsefi olarak insanlıktan bir kopuş anlamına da gelen Sağlıkta Çöküş Programının ortadan kaldırılması, mesleki onurumuz ve halkın nitelikli sağlık hizmetine ulaşabilmesi için gerekli “Eylem Programı”nın oluşturulacağı Türk Tabipleri Birliği 54. Büyük Kongresi 24-25 Haziran 2006 tarihlerinde Ankara’da toplanacaktır.

TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ
MERKEZ KONSEYİ