Değişen yöneticiler değişmeyen davranışlar!

Siyasi şovlar ve baskılar gerçeği karartıyor, toplum sağlığını tehdit ediyor. Halkın sağlığını hiçe sayan, bilimin ışığını karartmaya çalışan ve bilim insanlarını tehdit eden, görevini kötüye kullanarak Dr. Dilek Tucer'i açığa alan Edirne Valisi görevden alınmalıdır! 

 

Basın Açıklaması

16 Eylül 2014

Ülkenin muktedirleri, dün; aydınları, bilim insanlarını, muhalifleri hapse atarak, üniversitelerden uzaklaştırarak, itibarsızlaştırmaya çalışarak susturmaya çalışıyorlardı. Bugün ise hekimleri, halkın sağlık hakkını savundukları, vatandaşlarımızı sağlık tehditlerine ve risklerine karşı uyardıkları için halkı kışkırtmaya çalışmak, vatan hainliği ve ülke ekonomisini baltalamaya çalışmak ve iktidarı devirmeye çalışmakla suçlamakta, sokakta sağlık hizmeti verdikleri, insanların ıstıraplarını azaltmaya çalıştıkları, yaralarını sarmaya çalıştıkları için hekimler hakkında suç duyurunda bulunmaktadırlar.

Dün, Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu’nu bilimsel araştırmasında elde ettiği bulguları kamuoyuyla paylaştığı için şarlatanlıkla suçluyorlar,  izinsiz görüş açıklamak nedeniyle hakkında soruşturma açıyorlardı. Bugün klinik gözlemlerini ve bulgularını kamuoyuyla paylaşan Dr. Dilek Tucer Vali’nin isteği ile doğrudan açığa alınıyor.

Çayda radyasyon olmadığını kamuoyuna ispatlamak için basının önünde topluca çay içen siyasetçilerin, Bergama altın madeninde siyanür olmadığını göstermek için basını davet ederek atık havuzunda yüzen şirket yöneticilerinin görüntüleri hafızalarımızdan silinmemişken, bugün Belediye Başkanı Gökçek, Ankara suyunun temizliğini ispatlamak için bardak bardak su içip, Ankara Tabip Odası, SES ve TMMOB Ankara yöneticilerini tehdit ediyor.

İleri/ilerleyen demokrasiden payımıza düşen bu olsa gerek.

Bilindiği gibi geçtiğimiz günlerde Edirne Valisi Dursun Ali Şahin, Sağlık Bakanlığı’ndan müfettiş getirterek Edirne Devlet Hastanesi hekimi Dr. Dilek Tucer hakkında soruşturma açtırmış, aynı zamanda meslektaşımızı görevden uzaklaştırmıştır. 

Basına yansıyan haberlerden Vali’nin görünür iki gerekçesi olduğunu anlıyoruz: Bunlardan birisi arkadaşımızın izinsiz açıklama yapmış olması, diğeri de halka  yanlış bilgi vererek infial uyandırması.

Aslında, Edirne Kamu Hastane Birliği’nin her ay düzenlediği ve hastaneden bir hekimin toplumu aydınlattığı toplantının bu ayki konuşmacısı Dr. Dilek Tucer’in; kanserin yaygınlaştığından, çevre kirliliğinden, tedavi olmak arzusuyla tüketilen otların zararlarından, piyasada cirit atan umut tacirlerinden söz ederek halkta bir duyarlılık yaratmaya çalıştığı çok açık.

Açıklama sadece Edirne’deki birkaç yerel haber sitesinde yer bulabilmişti. Ancak bu açıklamayı öğrenen Vali’nin arkadaşımızı görevden alması sonrasında bütün Türkiye olaydan, Dr. Dilek Tucer’in konuşmasının içeriğinden, Türkiye'de kanser riskinin arttığından, Trakya’da kolon ve mide kanserinin son yıllarda artmış olduğu izleniminden haberdar oldu.

Diğer yandan Ankara’da Ankara Tabip Odası, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası Ankara Şubesi, TMMOB Çevre Mühendisleri Odası ve TMMOB Kimya Mühendisleri Odası Ankara Şubesi’nin ishale ilişkin bir açıklaması oldu. Önceki yılın aynı dönemine göre 2-2.5 kat artan ishal vakaları nedeniyle yetkililerden açıklama istendi ve “Gözlemlerimiz Ankara’da ishal vakalarında ciddi düzeyde artış olduğuna işaret etmektedir. Yetkililer bir an önce açıklamalıdırlar: İshal vakalarında artışla ilgili herhangi bir çalışma yapılmış mıdır, Ankara ilinin genelinde ishal vakalarındaki artış ne kadardır? İçme suyu ve gıdalara yönelik olarak hangi önlemler alınmıştır ve alınmaktadır?” denildi.

Yanıt Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’ten geldi. Gökçek Ankara’nın suyunun temiz olduğunu, ağzını musluğa dayayıp su içtiğini söylediği konuşmasında, Ankara Tabip Odası’na bağlı doktorların, kusma ve ishal şikâyetiyle hastanelere başvuran hastalara sorunun sudan kaynaklandığı yönünde propaganda yaptıklarını ileri sürdü. Gökçek, "Televizyona çıkıp vatandaşlara çağrıda bulunacağım. Hangi doktor size, ‘ishalin nedeni su’ derse gelip bana bildirin. Çünkü Tabip Odası’na bağlı doktorlar özellikle bunu yayıyor. Sağlık Bakanlığı’na şikâyet edeceğim onları” dedi. Gökçek'in açıklaması sayesinde Ankara'da ciddi bir ishal sorunu olduğu, musluk suyunun da önde gelen şüphelilerden biri olduğu bütün Türkiye tarafından öğrenilmiş oldu.

Her iki yönetici de halkın sağlığını ilgilendiren bu konuların -hiç arzu etmedikleri halde- herkes tarafından duyulup bilinmesine önemli katkıda bulundular. Kendilerine teşekkür mü etmeli?

Bu süreçte bir kez daha gördük ki; Sayın Sağlık Bakanı hekimleri hedef alan bu üst düzey yönetici saldırganlığına karşı direnç gösterip hekimlikten yana tutum almak yerine Edirne'ye müfettiş göndermiş, Ankara'da hekimleri Bakan'a şikayet edeceğini söyleyen kişiye karşı da sessiz kalmıştır.

Sayın Bakan'a bir kez daha hatırlatmak zorundayız ki hekimler kimsenin -elbette yöneticilerin de- kölesi, kapıkulu, emir eri değildirler. Bizler bilimsel gereklere, hekimlik ilkelerine göre görev yaparız. Ne hasta baktığımız için hakkımızda açılan davalar, ne sürgün tehditleri bu tutumumuzu değiştirmez.

Çünkü biz insan yaşamına, sağlığına ve onuruna yönelik tehditler ve riskler karşısında insanların yanında olacağımıza yemin ettik. Dün olduğu gibi bu günde mesleğimizin ve yeminimizin gereğini yerine getirmeye devam etmeye ve bu ülkenin güzel insanlarının hekimleri olmaya devam edeceğiz.

Türk Tabipleri Birliği

Merkez Konseyi