Anayasa Mahkemesi'nin Tam Gün İptal Kararının (650 Sayılı KHK) Uygulanması Hakkında Bilgilendirme

Anayasa Mahkemesi 18 Temmuz 2012 günü kendi web sayfasında, 650 Sayılı ‘Adalet Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname’nin toplam 27 maddesini iptal ettiğini yazılı olarak açıkladı.

650 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin iptal edilen 27 maddesinden 6 maddesi hekimlerin çalışma sınırlamaları ile ilgilidir. Bu maddeler 36, 37, 38, 39, 40 ve 41. maddelerdir.  Geriye kalan 21 maddenin büyük bölümü Sayıştay, Adli ve İdari Yargıda çalışmaya ara verme sürelerinin değiştirilmesine, yargı personelinin izin kullanmasına, ceza ve tutukevlerinde görevli personelin hizmet öncesi ve hizmet içi eğitimlerine, tutuklu ve hükümlülerin heyetler tarafından ziyaretine ilişkin kuralları içermektedir.

Hukuk sistemimizde iptal edilen yasa hükümleri yerine varsa önceki düzenlemelerin otomatik olarak yürürlüğe gireceği yönünde bir kural bulunmamaktadır. Bu nedenle de iptal edilen hükümlerin yürürlükten kalkması ile bir boşluk doğacak ise bu boşluğun Yasama organı tarafından iptal kararının gerekçesine uygun olarak yapılacak yeni bir yasa ile doldurulması gerekmektedir.

Anayasanın 153. Maddesine göre özellikle bir yasa boşluğunun doğmasını önlemek gereken durumlarda Anayasa Mahkemesinin iptal kararının yürürlüğünü bir yıla kadar ileri bir tarihe bırakması olanağı bulunmaktadır. Anayasa Mahkemesi 650 sayılı KHK’nin 27 maddesi için verdiği iptal kararının Resmi Gazete yayınlanmasından altı ay sonra yürürlüğe girmesini kararlaştırmıştır.

İptal kararının yürürlüğünün ileri bir tarihe bırakılması nedeniyle Sağlık Bakanlığı ile bir kısım hükümet yetkilileri, hekimlere çalışma sınırlamalarının uygulanmaya devam edeceğini, dolayısıyla değişen bir durumun olmayacağını söylemektedirler. Bu yanıltıcı açıklamalar nedeniyle hekimlerin ve ilgili kamuoyunun doğru bir biçimde bilgilendirilmesi amacıyla bazı hukuki metinlerin ve bilgilerin paylaşılması düşünülmüştür.

Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararlarının hangi sonuçları doğuracağı, geçmişe ve geleceğe yönelik etki doğurup doğurmayacağı hukuk öğretisinde bütün yönleri ile tüketilmemiş önemli bir tartışma konusudur. Ancak bazı durumlara ilişkin uygulamanın nasıl yapılacağını gösteren istikrar kazanmış Danıştay ve Anayasa Mahkemesi kararları bulunduğu gibi ağırlık kazanmış öğreti görüşleri de bulunmaktadır.

Kural olarak Anayasa Mahkemesi tarafından Anayasaya aykırılığı nedeniyle iptal edilen yasa hükümlerinin baştan itibaren Anayasaya aykırı olduğu saptanmaktadır. Ancak iptal kararlarının, iptal edilen yasa kuralını çıkarılmasından itibaren bütün sonuçları ile ortadan kaldıracağı kabul edilmemiştir. Böylesi bir mutlak kabulün, kazanılmış hakları ve hukuki güvenliği ortadan kaldırıcı, toplumun adalet anlayışını zedeleyici sonuçlar doğuracağı düşünülmektedir. Geriye yürürlük gibi geriye yürümezlik ilkesi de mutlak olarak kabul görmüş değildir. Örneğin bir davranışın suç olmaktan çıkarılması gibi hallerde iptal kararının geriye yürümemesinin kimi sakıncalı sonuçları doğuracağı ve Anayasaya aykırı durumları ortaya çıkaracağı da bilinmektedir.

Danıştay tarafından verilen kimi kararlarda geriye yürümezliğin kazanılmış hakların saklı tutulması, hukuki kararlılığın, kamu düzeninin korunması amacıyla getirildiği ve mutlak olmadığı belirtilmektedir. Bu amaçla sınırlı olarak somut uygulama işlemlerinin gözden geçirileceği ve sonucuna göre bir karar verileceği benimsenmiştir.

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'nun 2009 yılında verdiği bir karar, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen ancak yayınlanmasından bir yıl sonra yürürlüğe girmesine karar verilen bir yasa maddesinden kaynaklanan uyuşmazlığa ilişkindir. Bu kararında iptal kararı verilen ancak kararın henüz yürürlüğe girmediği dönemde, iptal edilen yasanın uygulamaya devam edilemeyeceği sonucuna varırken; “..Anayasa’ya aykırılığı hükmen saptanmış olan bir yasa kuralının uygulanmasının hukuken korunması gibi bir sonuca neden olur ki bu durumun Anayasanın üstünlüğü ve Hukuk Devleti ilkesine aykırı düşeceğinin kabulü gerekir.[1]saptamasını yapmıştır. Bu saptama ile Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının yürürlüğü ileri bir tarihi tarihe bırakılmış olsa bile iptal edilen hükme hayatiyet verilemeyeceği ve uygulamaya devam edilemeyeceği sonucuna varılmıştır. İdari Dava Daireleri Kurulu benzer yönde bir kararı zararların tazminini içerecek bir biçimde 2010 yılında da vermiştir.[2]

Danıştay’ın yukarıda değinilen kararları, hukuk öğretisinde kabul gören düşünceler ve Anayasa Mahkemesi'nin kimi kararlarından hareketle somut durumun değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu kapsamda iptal kararının yürürlüğü ileri tarihe bırakılan 650 sayılı KHK’nin iptal edilen 36, 38, 39, 40 ve 41. Maddelerindeki yasakların bu gün ve ileriye dönük olarak uygulanıp uygulanamayacağına yanıt vermek gerekmektedir.

650 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin iptal edilen 36. maddesi ile 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunun hekimlik mesleğinin icrasına dair 12. maddesinin ikinci fıkrasına “uzman olanlar” ibaresinden sonra gelmek üzere, “657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 28 inci maddesi, 926 sayılı Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanununun ek 27 nci maddesi, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 36 ncı maddesinin altıncı fıkrası ile 2955 sayılı Gülhane Askeri Tıp Akademisi Kanununun 32 nci maddesi saklı kalmak kaydıyla” ibaresi eklenmiştir. Bu düzenleme ile yasak ve sınırlama getiren maddelere atıf yapılarak bu yasaklar çerçevesinde hekimlerin mesleklerini icra edebilecekleri belirtilmiştir.

1219 sayılı Yasanın 12. Maddesinde 650 sayılı KHK ile yapılan düzenleme görüldüğü üzere kendiliğinden bir yasak hükmü içermemekte, diğer yasalarda yapılan yasaklayıcı hükümlere atıf yapmaktadır. Atıf yapılan;

  • 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 28. maddesindeki yasaklayıcı hüküm, 650 sayılı KHK’nin 38 inci maddesiyle,
  • 2547 Sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 36. maddesindeki yasaklayıcı hüküm 650 sayılı KHK’nin 40. Maddesiyle,
  • 926 sayılı Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanununa eklenen  ek 27. maddedeki yasaklayıcı hüküm, 650 Sayılı Kararname’nin 39. maddesiyle,
  • Gülhane Askeri Tıp Akademisi Kanununun 32. Maddesindeki yasaklayıcı hüküm ise 650 sayılı KHK’nin 41 inci maddesiyle getirilmiştir.

Tam Gün adı ile bilinen ve 21 Ocak 2010 tarihinde kabul edilen 5947 sayılı Yasa ile 1219 sayılı Yasanın 12. Maddesinde getirilen çalışma sınırlamaları Anayasa Mahkemesi'nin E.2010/29, K.2010/90 sayılı kararı ile iptal edilmiştir. Bu konuda Sağlık Bakanlığının ısrarlı bir biçimde sürdürdüğü hukuka aykırı uygulama işlemleri İdare Mahkemeleri ve Danıştay tarafından hukuka aykırı bulunmakta, bu doğrultuda kararlar verilmektedir.

Bu çerçevede Anayasa Mahkemesi'nin E.2011/113 sayılı dosyada verdiği 18.07.2012 günlü kararı ve değinilen Yargı kararları birlikte değerlendirildiğinde;

  • Anayasa Mahkemesi kararı ile birlikte kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan hekimlerin bu çalışmalarının yanı sıra muayenehane açarak mesleklerini serbest olarak icra edebilecekleri,
  • Anayasa Mahkemesi kararlarının idareyi bağlayıcı olması, Anayasa’nın üstünlüğü prensibi ve hukuk devleti ilkesi gereğince Anayasa Mahkemesi kararının ardından muayenehane açmak için yapılan başvuruların - muayenehane açmak için gerekli koşullara uygunluk sağlamak kaydıyla - idare tarafından kabul edilmesi gerekeceği,
  •  İdare tarafından başvuruların reddedilmesi halinde idari yargıda bu işlemlerin iptali istemiyle dava açılabileceği ve Danıştay'ın yerleşik kararları doğrultusunda idare mahkemelerince Anayasa Mahkemesi kararıyla hukuka aykırılığı tespit edilmiş kurallar dikkate alınmadan karar verilebileceği,
  • 650 sayılı KHK nedeniyle muayenehanesi İl Sağlık Müdürlükleri tarafından kapatılan ve bu işlemlerin iptali istemiyle idari yargıda dava açan hekimlerin muayenehanelerini açtıkları tarih dikkate alınarak kazanılmış haklarının korunması gerektiği,
  • Tıp ve Diş Hekimliği Fakültelerinde görevli öğretim üyelerinin uygulamalı eğitim öğretim ve araştırma amacı ile tanı ve tedavi hizmeti verebilecekleri,  bu hizmetleri vermeleri halinde de emeklerinin karşılığı olan ücretleri ayrım yapılmaksızın almaları gerekeceği,
  • 650 sayılı KHK’de getirilen çalışa sınırlamalarına uymak zorunda kalmaları nedeniyle zarara uğrayan hekimlerin maddi ve manevi zararlarının tazmininin idareden isteyebilecekleri verilmemesi halinde idari yargıya başvurabilecekleri,
  • Ekte tam metinlerine yer verilen Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu tarafından verilen kararlar değişmediği sürece, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen Yasa maddesi uyarınca kamu görevinden ayrılmak zorunda kalan ve bu işlemin iptali istemiyle dava açmayan hekimlerin Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümezliği ilkesi uyarınca eski görevine atanması istemiyle yaptığı başvurunun kabul edilmeyebileceği sonucuna ulaşılmıştır.

Bu çerçevede;

- 650 sayılı KHK nedeniyle kamu görevinden ayrılmak zorunda kalan hekimlerin 657 sayılı Yasa'nın 97. maddesindeki sürelere uymak kaydıyla yeniden kamu görevine atanma isteminde bulunabilecekleri,

- 650 sayılı KHK nedeniyle kamu görevine son verilen ve bu işlemlerin iptali istemiyle dava açan hekimlerin ise açtıkları davalarda idarenin işleminin dayanağı olan Yasa kuralı iptal edilmiş olduğundan dosyalarında mahkemelerce verilecek iptal kararları üzerine kamu görevine devam edebilecekleri düşünülmektedir. Saygıyla sunulur.

Türk Tabipleri Birliği
Hukuk Bürosu

 

 



[1]Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu E. 2009/549 T. 9.7.2009

[2]Danıştay İdari Dava Daireleri Genel KuruluEsas  No : 2009/901 Karar No : 2010/903 T.29.04.2010