Kütahya Gümüşköy'deki siyanür riski ciddi boyutlarda

ttbTürk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi, Kütahya Gümüşköy yakınlarındaki gümüş madeni tesislerinde meydana gelen çökmenin yarattığı siyanür riskinin ciddi boyutlarda olduğuna dikkat çekti. TTB"den yapılan açıklamada, olayın basit bir maden kazası değil, bir çevre felaketi olduğu vurgulanarak, yetkililer acilen önlem almaya çağrıldı.

10.05.2011

 

BASIN AÇIKLAMASI

Kütahya Gümüşköy’deki Siyanür Riski Ciddi Boyutlarda

Kütahya Gümüşköy yakınlarındaki gümüş madeni tesislerinde meydana gelen atık barajı setlerinden birinin çökmesiyle büyük bir çevre felaketiyle karşı karşıya kalınmıştır. Tesisin atık depolama barajında gümüş çıkarımı sırasında kullanılan siyanürlü su bulunmaktadır. Yaşanan set çökmesi siyanürlü suyun çevre ve insan sağlığına ölümcül tehlikeler oluşturmasına neden olabilecek düzeyde bir tehdide neden olmuştur.

Böyle bir durumda ilk olarak yapılması gereken “kırmızı alarm” verilmesi iken resmi görevlilerin tavır ve tutumları şaşkınlık uyandırmaktadır. Siyanürün yol açabileceği çevre ve insan sağlığı etkilerini düşünmek bile bölgede ciddi düzeyde önlem almayı gerektiriyor iken açıklama ve yaklaşımlar beklentileri karşılamamaktadır.

Maden atık suyunda çevre ve insan sağlığına zararlı çok sayıda madde yoğun olarak bulunmaktadır. Bu maddelerin bir kısmı kanserojen olduğu kesin olarak bilinen kimyasal maddelerdir. Ayrıca bu kimyasal maddeler, kanser dışında solunum yolu hastalıklarına, karaciğerde ve bağırsaklarda hasar vb sonuçlara neden olmaktadırlar.

Bu maddeler arasında yer alan siyanür son derecede güçlü bir ayrıştırıcıdır ve kimyasal madde pazarında çok önemli bir paya sahiptir. Birçok toksik etkisi vardır ve geçmişte gerçekleşmiş olan ciddi kazalar da dikkate alındığında ağır yıkımlara yol açtığı görülmektedir. Siyanürün bazı formları birkaç saat ila birkaç gün içinde temas ettikleri neredeyse her kimyasalla reaksiyona girer ve yüzlerce çeşit yeni bileşik oluşturur. Bu durum başta insan olmak üzere doğadaki hemen her canlıya çok farklı biçim ve yollardan etki etmesi ve zarar vermesine neden olmaktadır.

Bazı siyanür bileşikleri yıllarca karıştığı ortamda kalabilmektedir. Bu açıdan yaşanacak sızıntılar uzun dönemli etkiler doğuracaktır. Örneğin Romanya’da gerçekleşmiş olan bir maden kazasının ardından dört hafta sonra bile Tisza nehrinin yüzlerce kilometrelik bölümlerinde toplam siyanür yoğunluğunun yükseldiği, kazanın nehirlerin bitki örtüsünü ve vahşi yaşamı mahvettiği saptanmıştır. Bazı araştırmacılar siyanür kullanılan bölgelerde kullanımdan bir-iki yıl sonra bile çevrede anlamlı düzeyde siyanür konsantrasyonlarına rastlamıştır. Maden şirketlerinin sözcüleri siyanürün parçalanması sonucunda oluşan bileşiklerin sağlık sorunlarına veya çevresel zararlara neden olmadığını iddia etseler de yapılan araştırmalar işlemden geçirilmiş cevherlerdeki siyanürün büyük bölümünün zehir düzeyinde etki gösterebildiğine işaret etmektedir.

Dünya Sağlık Örgütü’nün (2006) standartlarına göre içme suyunda bulunmasına izin verilen en yüksek siyanür konsantrasyonu 0.07 ppm’dir. Siyanür zehirlenmesi, soluma, yutma veya temas (cilt, göz) ile gerçekleşir. Bir çay kaşığı %2’lik solüsyonunun veya 50-200 mg siyanür tuzunun ağızdan alımı veya havaya karışmış siyanürün 50-100 mg’ının solunması insanların ölümüne neden olur.

Uzun süreli siyanürle karşılaşma baş ağrısı, halsizlik, sersemlik, koku ve tat duyusunda değişiklik, boğazda irritasyon, iştah kaybı, isilik vb belirtilere neden olur. Gana’da altın madenlerinin yakınında yaşayan topluluklarda bu tip akut sağlık etkilerine sık rastlandığı, yaşadıkları yer maden atıkları ile bulaşmış olan diğer toplumlarda da nedeni bilinmeyen ölümlerin gerçekleştiği bildirilmektedir.

Bu kapsamda alınması gereken önlemler konusunda yetkilileri bir kez daha uyarıyoruz:

  • Bölgede kaza alanına yakın yerleşim birimleri tehlike geçinceye kadar “koruyucu önlem” olarak acilen boşaltılmalıdır.
  • Bölgede ilgili uzmanlarca risk analizi yapılmalıdır. Çevresel değerlendirmeler ve ölçümler hızla gerçekleştirilmeli ve kamuoyu ile paylaşılmalıdır.
  • Maden atık havuzlarında çevre ve insan sağlığına aşırı derecede zarar verebilme tehlikesi olan çok çeşitli kimyasal maddeler bulunmaktadır. Bu kimyasal maddelerin kısa, orta ve uzun dönemli etkileri vardır. Bu nedenle izlem ve müdahaleler kısa, orta ve uzun vadeli olarak planlanmalıdır.
  • Başta siyanür olmak üzere maden atık su barajında yer alan çeşitli maddeler solunum yolları hastalıkları, sindirim sistemi hastalıkları, karaciğer hastalıkları, kanser vb. birçok sağlık sorunlarına neden olmaktadır. Bölgede etkilenen nüfusun özellikleri belirlenerek sağlık sorunlarının izlemine ve belirlenmesine ilişkin bir plan oluşturulmalıdır.
  • Başta içme suyu olmak üzere hava, su, toprak ve diğer alıcı ortam analizleri gerçekleştirilmelidir. Bölgenin içme suyu kaynakları belirlenmeli, içme suyunun kirlenme riski konusunda bir risk değerlendirmesi yapılmalıdır.
  • Bölgede oluşacak kirliliğin meteorolojik şartlarla tarım alanlarını etkileyeceği, çok geniş bir bölgeye kirliliğin taşınabileceği ve besin zincirinin de etkilenebileceği unutulmamalıdır.
  • Bölge halkının korku dolu bekleyişi psikolojik ve sosyal açıdan da olumsuzluklar getirmektedir. Kamu yetkililerinin güven verici tutum ve açıklama yapmamaları bu durumu yoğunlaştırmaktadır. Macaristan ve Romanya gibi ülkelerde yaşanan benzer kazalardan ders çıkarılmalı ve erken dönemde önlemler alınmalıdır. Gerekirse bu ülkelerdeki uzmanlardan yardım talep edilmelidir.

Yaşanan basit bir maden kazası değil bir çevre felaketidir. Dolayısıyla bu kapsamda yaklaşım, algı ve müdahaleyi gerektirmektedir.

TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ
MERKEZ KONSEYİ