GÖCÜK ALTINDA KALAN DEVLETTİR !!!

gocuk“ Siyah akar Zonguldağın deresi ;

Yüzkarası değil, kömür karası ;

Böyle kazanılır ekmek parası. ” *

 

Önce Bursa… Sonra Balıkesir

Şimdi ise Zonguldak

Yarın sıranın nereye geleceğini , hangi ocaklara ateş düşeceğini bilemiyoruz...

Yine maden ocakları… yine grizu patlaması… yine göçük… yine  yaralılar, yerin altında mahsur kalan ve kurtarılmayı bekleyen insanlarımız…

Maden ocaklarının dışında ise yeraltından gelecek iyi  haberlerin umuduyla göz yaşları içinde bekleşen aileler, eşler, çocuklar,analar ve babalar…Mahsur kalan işçi yakınlarını  ocak ağzında sabaha kadar bekleyenler, umut içerisinde birbirlerini teselli etmeye çalışan  madenci yakınları…

Zonguldak’ın Kilimli Beldesi’nde bulunan Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) Karadon Müessese Müdürlüğü’ne ait kömür ocağında 17.05.2010 Pazartesi günü saat 13.30 sularında  meydana  gelen grizu patlamasında; 11 işçi yaralanırken yerin 540 metre altında 30’dan fazla maden işçimiz  mahsur kaldı. TTK’dan galeri açma hazırlığı işini ihale ile alan Yapıtek isimli taşeron şirkette çalışan işçilerin bulunduğu kısımda ‘lağım atımı’ sırasında meydana gelen patlama ve göçük sonrası başlatılan kurtarma çalışmalarıyla, mahsur kalan işçilerimize ulaşılmaya çalışılıyor.Ancak; karbonmonoksit (CO) ve Metan gazı yüksekliği nedeniyle cihazla çalışma olanağının olduğu ocakta havalandırma çalışmalarına devam edildiği, kuyunun 800 üncü metresinde oluşan göçük de açıldıktan sonra işçilere ulaşılabileceği yetkililer tarafından bildirilmektedir.

Ülkemizin yeraltı zenginliklerinin çıkarılması , yerüstü zenginliğimiz olan insan ve çalışan emek gücümüzün hayatı pahasına olamaz,olmamalı…Hiçbir zenginlik, en temel insan hakkı  olan yaşam hakkına tercih edilemez,edilmemeli… Sağlıklı ve güvenli iş  ortamlarında çalışma hakkı , herkes için en temel haktır ve bu ülkemizde de böyle kabul edilmelidir...

Yaşanan bu acı tablo karşısında artık ne söyleyecek bir söz, ne de diyecek bir laf bulamıyoruz…

Söylecek  söz ve lafı olanlardan ne TTK Genel Müdür Yardımcısının “ … Ekiplerimiz göçüğe müdahale etmeye başladı. Göçük açıldıktan sonra hava akımı sağlanacak ve gaz oranı daha da düşürülmeye sağlanacak. Bunun için yer altına havalandırma şebekesi döşendi. Gaz oranı düştükten sonra çalışmalar daha da kolaylaşacak. Umut ediyoruz bugün işçilerimize ulaşacağız” sözleri…

Ne Çalışma Bakanı’nın gazetecilerin ‘İhmal var mı?’ sorusuna; “ Teknik açıdan bakıldığında ihmal ve hata görülmüyor. En son Ekim ayında kapsamlı bir denetim yapıldı. İş güvenliği açısından bir eksiklik görülmedi. Ancak patlama sebebiyle bir ihmal var mı bunu göçüğü kaldırdıktan sonra göreceğiz” yanıtı…

Ne de Cumhurbaşkanı’nın “İnşallah hepimizin sevineceği bir netice  olur” temennisi…

Kayıplarımızı geri getiremez…Bu sözler, 2009 yılından 2010 yılına, ülkemizin iş kazaları ve işçi ölümlerindeki kötü sicilini  hiç değiştirmiyor… Dünya’da üçüncü ,Avrupa’da  birinciyiz!..

İş kazalarının ve işçi ölümlerinin engellenmesi için sorumluluk ve yetki sahibi olanların, başta yönetici ve siyasilerin öncelikle samimi olması gerekir.Devlete bağlı Milli Prodüktive Merkezi’nin Tuzla’daki iş kazaları ve işçi ölümleri üzerine hazırladığı raporun sonuç bölümünde “iş kazaları ve işçi ölümlerinin en önemli nedeninin taşeronlaştırma ve sendikasız işçi çalıştırma” olduğu açıkça belirtilmiştir.

TTB Çalışan Sağlığı Etik Bidirgesi’nde belirtildiği gibi ; “Çalışma hakkı en temel insan haklarından biridir. Bu hak tek başına bir anlam ifade etmeyeceği gibi, diğer temel haklardan olan yaşam hakkının özünü ihlal etmeyen sağlıklı ve güvenli bir iş ortamlarının sağlanmasıyla mümkün kılınabilir.Sağlıklı ve güvenli ortamlarda yaşama her bireyin temel hakkı olduğuna göre çalışma hakkının kullanımı sırasında işyerlerinin, çalışanların beden bütünlüğünü ve sağlığını bozacak etmenlerden arındırılması esastır. Bu nedenle çalışanların sağlığının korunması kamusal bir alandır ve kamusal bir örgütlenme modeliyle bu alanın yapılandırılması gerekmektedir. Çalışanların sağlık ve güvenliğinden devlet asli sorumludur. İş yaşamında devlet, çalışanlar, işverenler ve sendikalar ile birlikte işyeri hekimleri - iş güvenliği mühendisleri ve onların meslek örgütleri bu alanın sosyal taraflarıdır.”

Ülkemiz iş kazaları ve işçi ölümlerinin azaltılması için Devletin, siyasilerin ve yöneticilerin bu ilke ve değerlere titizlikle riayet etmeleri gerekir. Bu nedenle yapılacak olanların en başında, Çalışma Bakanlığı tarafından çıkarılması düşünülen “ İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası” için tüm sosyal tarafların görüş ve katkısı samimi olarak alınmalı ve yasada bu görüşler tam olarak ifade bulmalıdır.

Zonguldak’ta yaşanan  maden kazası nedeniyle, yaşam hakkının savunan ve koruyan  bir hekim örgütü olarak üzüntü ve acılarımızı tüm halkımızla paylaşıyoruz.

Maden işçilerimizin ;  "Ellerinin karası, Türkiye"nin aydınlık geleceğidir."

18 Mayıs 2010 / TTB İşçi Sağlığı ve İşyeri Hekimliği Kolu

 

* Orhan Veli Kanık