İşçi sağlığı ve iş güvenliği taşeron şirketlere emanet edilemez

altTürk Tabipleri Birliği İşçi Sağlığı ve İşyeri Hekimliği Kolu ile Adana Tabip Odası"nın da aralarında bulunduğu, "Herkese Sağlık ve Güvenli Gelecek Platformu" 17 Nisan 2009 günü Adana"da Sosyal Güvenlik Kurumu önünde bir basın açıklaması yaparak, iş sağlığı ve güvenliği alanında, "alanı taşeronlara bırakmayacak, önce insan, önce sağlık, önce iş güvenliği" diyen bir düzenleme yapılmasını istediler.

17.04.2009

"İŞÇİ  SAĞLIĞI  ve  İŞ  GÜVENLİĞİ
TAŞERON  ŞİRKETLERE  EMANET  EDİLEMEZ"

Uluslararası sermayenin direktifleri doğrultusunda AKP iktidarı tarafından uygulanmakta olan özelleştirmeci ve piyasacı politikalar, yıkıcı etkilerini artarak göstermeye devam etmektedir.Yürürlüğe giren Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’na dayanarak; bazı hastalıkların temel teminat paketi kapsamı dışında bırakılması ve ek sağlık sigortası yaptırılması zorunluluğunun gündeme gelecek olmasıyla,sağlık ücretlerinin karşılanması cepten ödemeyle kural haline getirilecektir.Önümüzdeki dönemde ilaç ücretlerine yapılacak zamlar ve halkın malı olan kamu hastanelerinin satılıp özelleştirilmesiyle tamamlanması düşünülen Sağlıkta Dönüşüm Programı sonucunda, halkımızın en temel sağlık hizmetlerine ulaşımı daha da zorlaşacaktır.

Sağlık alanındaki hak kayıplarıyla birlikte yaşanmakta olan ekonomik kriz, insanlarımızın sağlık sorunları üzerine ek bir yük olarak işten çıkarılma ve işsiz kalma gibi dramatik sonuçlara yol açmaya başlamıştır. Türkiye Ulusal İstatistik Kurumu’nun (TUİK) Ocak 2009 verilerine göre 3.650.000 kişi işsiz kalmış, kayıtlı işsizlerin oranı % 15,5 gibi Cumhuriyet tarihinin en yüksek değerine ulaşmıştır.Resmi işsizlerin yanında sayılmayan işsizler de bu rakama eklendiğinde gerçek işsiz sayısının 7 milyona, işsiz oranın da %30’a dayandığı görülmektedir.Bu rakamlar yaşanan ekonomik krizin, Başbakan’ın söylediği gibi ülkemizi TEĞET değil DELİP geçtiğini göstermektedir. Kriz nedeniyle kapanan işyerleri, işten çıkarılan çalışanlar, giderek artan işsizlik oranları ve işsizlik nedeniyle insanlarımızın sosyal güvenlikten yoksun kalmaları, bu krizin derinleşerek toplumsal bir krize dönüşeceğini göstermektedir.Krizin işçi sağlığı ve iş güvenliğine etkisiyle,bu alanda kötü olan ülke sicilimizin daha da bozulacağı muhtemeldir.

   2007 yılı SGK istatistiklerine göre Türkiye’de 80.602 iş kazası, 1208 meslek hastalığı vakası meydana gelmiş, bunların 1.044’ü ölümle sonuçlanmıştır. 

●   Son SGK istatistiklerine göre ölümcül iş kazalarının % 98’i ve meslek hastalıklarının %82’si  küçük ve orta ölçekli işletmelerde meydana gelmekte, bu işyerleri ise tüm çalışanların %62’ni oluşturmaktadır.Yasal mevzuat gereğince işyeri hekimi bulundurma zorunluluğu olan yaklaşık 23 bin işyeri mevcut iken, halen işyeri hekimliği yapan hekim sayısı 8 bin civarındadır.15 bin civarında işyerinin yasal olarak işyeri hekimi bulundurma zorunluluğu olduğu halde bulundurmamaktadır.

●  TUİK istatistiklerine göre ülkemizdeki iş gücünün yarısı kayıt dışı koşullarda çalışmakta ve işyerlerinin ancak %5’i denetlenebilmektedir.

   Yapılan araştırmalarda iş kazalarının %98’nin önlenebilir nedenlerle gerçekleştiğini göstermektedir.Bu nedenlerin başlıca sebebi işverenlerin kural ve sınır tanımaz kar hırsı, kayıt dışı işçi çalıştırma ve taşeron çalışmanın esas hale getirilmesidir.

●   Milli Prodüktivite Merkezi’nin 2008 raporuna göre şu ana kadar Tuzla’da 122’yi bulan ölümlü iş kazalarını önlemenin ilk yolunun, taşeron çalışmanın önlenmesi ve sendikal örgütlenme hakkının sağlanmasıyla başarılabileceğini göstermektedir.

Yukarıdaki istatistiklerden de görüldüğü gibi, taşeronlaştırmanın ülkemiz iş yaşamındaki tahribatının son örneğini Adana Numune Hastanesi’ndeki taşeron şirketten 167 işçinin işten çıkarılmasıyla yaşamaktayız.Tüm bu olumsuz rakamlar ve bilimsel raporlara rağmen ülkemiz işçi sağlığı ve iş güvenliği alanı da AKP iktidarının uygulamakta olduğu sağlıkta dönüşüm programı çerçevesinde piyasaya açılarak, sağlık sermayesine yeni bir olanak ve rant kapısı haline getirilmek istenmektedir.Bunun gerekçesi olarak da “ iş sağlığı ve güvenliği alanında piyasanın sıkıştırmalarının artması ve piyasa aktörlerinin basıncı " söylemleri iktidar ve Çalışma Bakanlığı sözcüleri tarafından her ortamda dile getirilmektedir.Her zaman olduğu gibi siyasi iktidarın ve siyasi iradenin ‘politik amaç ve tercihleri’ tümüyle sermaye ve sermayedar yanlısı olup, bu alanda da çalışanlar lehine düzenleme yapılması ve bilimsel raporlar doğrultusunda hareket edilmesi düşünülmemektedir.

Bu doğrultuda Çalışma Bakanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan“İşyeri Sağlık ve Güvenlik Birimleri ile İşyeri Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimleri Hakkında Yönetmelik”  taslağı ile Çalışma Bakanlığı 50’nin altında işçi çalıştıran işyerlerinde işçi sağlığı ve güvenliğine ilişkin bir organizasyon içine girmekten ısrarla kaçınmakta, aksineişyeri bünyesinde bir ‘sağlık birimi’ kurularak işyeri hekimi ve iş güvenliği mühendisi bulundurulması zorunluluğu tamamen ortadan kaldırılmaktadır.Yönetmelik taslağıyla çalışanların mesleki sağlık ve güvenliği tümüyle piyasa sunulmakta, iş sağlığı ve güvenliğinde çalışan personelin iş güvencesi ve mesleki bağımsızlığı ortadan kaldırılarak özel iş sağlığı ve güvenliği firmalarının önü açılmaktadır. Bilimselliğe, uluslararası sözleşmelere, kanunlara ve yargı kararlarına aykırı olarak çıkarılmak istenen yeni taslakla; kamu tüzel kişiliğindeki meslek örgütlerinin üniversitelerle birlikte işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda üyelerine eğitim verme faaliyeti engellenmeye çalışılarak, bu alanda kadrolaşmaya ve siyasi iktidara yakın kişi ve kurumlara ek gelir yaratılmaya çalışılmaktadır.

Bilimsel rapor ve istatistiklerde belirtildiği gibi ülkemizdeki iş kazaları ve meslek hastalıklarının en önemli nedeninin, asıl işverenin sorumluluklarını alt işverene devretmesi olan “taşeron” sisteminin olduğu, bugün tüm kesimler tarafından kabul edildiği bir ortamda;işçi sağlığı ve  iş güvenliği hizmetlerini de tümüyle taşeronlaştıracak bu yönetmelik taslağını kabul etmiyoruz. ILO Sözleşmelerine, Anayasaya, ulusal yasa ve yargı kararlarına aykırı bu düzenlemelerin, ülkemiz iş yaşamındaki sorunlara çare olamayacağına inanıyor, Çalışma Bakanlığı’ndan bu taslağı geri çekmesini talep ediyoruz.

Bugün ülkemizin her tarafında olduğu gibi ; devlete ait TOKİ’lerde rutin hale gelen iş kazalarında yaşamını yitiren çalışanlarımızın, Tuzla Tersaneleri’nde şimdiye kadar hayatını kaybeden 122 vatandaşımızın ve mesleksel kökenli olarak yakalandıkları “silikozis” hastalığı nedeniyle çaresiz bir şekilde memleketlerinde ölümü bekleyen insanlarımızın acısını yüreğimizde hissediyor, çalışanların aleyhine olan bu düzenlemelerle mücadeleye devam edeceğimizi AKP iktidarına bildiriyoruz. Ve “önce İNSAN, önce SAĞLIK, önce İŞ GÜVENLİĞİ”nden yana bir  “İş  Sağlığı ve  Güvenliği  Yasası ve Yönetmeliği” nin çıkarılması için, başta Çalışma Bakanlığı olmak üzere alanın tarafı olan sorumlu ve yetkili makamları da uyarıyoruz. Tüm çalışanları, emekçileri ve işsizleri uygulanmakta olan neoliberal politikaları ve AKP’yi protesto etmek için 1 Mayıs"ta alanlarda olmaya davet ediyoruz.   17.04.2009 - ADANA

HERKESE SAĞLIK ve GÜVENLİ  GELECEK  PLATFORMU - ADANA