Eğitim hastanelerindeki kadrolaşmaya ve Adli Tıp Kurumu'na tepki

TTB-UDEK ve uzmanlık dernekleri yöneticileri, 14. Tıpta Uzmanlık Kurultayı’nın son gününde ortak bir basın toplantısı düzenlediler. Basın toplantısında eğitim hastanelerine sınavsız şef ve şef yardımcısı atanması uygulaması ile Adli Tıp Kurumu’nda yaşanan gelişmeler eleştirildi.


30 Kasım 2008
BASIN AÇIKLAMASI
 
TIPTA UZMANLIK EĞİTİMİ TEHLİKEDE!

 TTB-UDEK’in Eğitim Hastanelerine Şef ve Şef Yardımcılığı Atamalarıyla İlgili Görüşü

Tıpta uzmanlık eğitimi sürecinin nitelikli olmasının, iyi hekimlik uygulamalarına ve dolayısıyla toplum sağlığının geliştirilmesine katkı sağladığı biliniyor. Türk Tabipleri Birliği-Uzmanlık Dernekleri Eşgüdüm Kurulu (TTB-UDEK) çatısı altındaki uzmanlık dernekleri, Türkiye’de uzmanlık eğitiminin en üst düzeyde yürütülmesi ve uygulamaların toplum sağlığını geliştirici olması yönünde çalışmalar yürütmektedirler.

Uzman hekimlerin neredeyse üçte ikisinin yetiştirildiği Eğitim ve Araştırma Hastaneleri, niteliği ve niceliği yüksek sağlık hizmeti üreterek sağlık alanında önemli katkılar sunmaktadır. Sağlık Bakanlığı, bu hastanelere gerçekleştirdiği sınavsız şef ve şef yardımcılığı atamaları yoluyla, uzmanlık eğitimine zarar verici uygulamalarını yıllardır sürdürmektedir. Bu uygulamaların bir örneği, Sağlık Bakanlığı"nın 10 Haziran 2008 günü Eğitim ve Araştırma Hastanelerine profesör ve doçentlerden klinik şefi ve klinik şef yardımcısı atamak üzere 201 kadro ilan etmiş olmasıdır. Geçtiğimiz aylarda bu atamaların büyük bir oranda gerçekleştirilmesinin ardından, bu kez de 17 Ekim 2008 tarihinde, 221 profesör ve doçentin klinik şef ve klinik şef yardımcılığı kadrolarına atanacağı duyurulmuştur.

Yapılan uygulamaların daha iyi anlaşılması için, kadro ilanları ve atamalar konusunda aşağıda maddeler halinde sıralamaya çalıştığımız durumlara dikkatinizi çekmek istiyoruz:

1. İlan edilen kadroların önemli bir kısmı, son iki yıl içinde devlet hastanesi iken mevzuata aykırı bir biçimde eğitim ve araştırma hastanesi olarak tabelası değiştirilen ve eğitim kurumu özelliği taşımayan hastanelere aittir.

2. Jüri üyeleri kura yöntemi ile belirlenmemektedir. Jürilerin oluşturulması ve adayların bilimsel çalışmalarının ve eğitici niteliklerinin değerlendirilmesinde hangi ölçütlerin temel alınacağı, bu kurulun değerlendirmelerini hangi esaslara göre yapacağı açıklanmamış; atama yapılacak kadronun gerektirdiği eğitici niteliklerini bilimsel ve nesnel olarak ölçecek bir değerlendirme yöntemi oluşturulmamıştır.

3. Jüri değerlendirme sonuçları başvuran bütün adayları içerecek, saydam bir biçimde ilan edilmemekte; adaylara ilişkin jüri raporları açıklanmamaktadır. Aynı kadroya başvuran çok sayıda adayın değerlendirme sonuçları ilan edilmeden, atamalar gerçekleştirilmekte; adaylar, kendileri hakkındaki değerlendirme sonucunu, başvurdukları kadroya başka bir hekimin atandığını görerek öğrenebilmektedirler.

4. Sadece doçent ve profesör unvanına sahip hekimlerin başvurusuna açık tutulan şeflik ve şef yardımcılığı kadro ilanları ve sonrasındaki uygulamalarla, olağandışı koşullarda, zorunlu olunca yapılması gereken sınav dışı eğitici seçme yöntemi, kural haline getirilmiştir. 

5. Atamalarda kullanılan yöntem, Anayasa Mahkemesi tarafından yürürlüğü durdurulan 5413 Sayılı Yasa uyarınca yapılan atamalarla aynı özelliği taşımaktadır. Bilindiği gibi, Danıştay, bu yasaya göre yapılan atamaların, yasa maddesinde öngörülen yetkinin hiçbir hukuki sınıra tabi olmaksızın kullanılması anlamına geldiğini ifade ederek, hukuka aykırı olduğu kararına varmıştır.

TTB-UDEK olarak, nesnel ve bilimsel ölçütlere dayanan bir sınav sistemini içermeyen, hekimler arasında adil olmayan bir rekabet ortamına ve hak kayıplarına neden olan, şeffaf olmayan, tıpta uzmanlık eğitimi ve hizmet kalitesini düşürerek toplum sağlığını olumsuz etkileyen bu atama sistemine karşı olduğumuzu bildiririz.

Temel işlevi öğretim, eğitim ve araştırma yapmak ve uzman yetiştirmek olan eğitim ve araştırma hastanelerinde, şef ve şef yardımcısı olarak atanacak kişiler belirlenirken, akademik unvana sahip olsun ya da olmasın uzman, başasistan ve şef yardımcısı hekimlerin tümüne atanma olanağı tanınmalı, bunun için de nesnelliği ve bilimselliği temel alan bir ölçme ve değerlendirme sistemi kullanılmalıdır.

Sağlık Bakanlığı’nın sağlık hizmeti, tıpta uzmanlık eğitimi ve çalışma ortamını olumsuz etkileyen uygulama işlemlerini geri çekmesi, nesnel ve bilimsel bir yöntemle eğitici atamasına ilişkin düzenlemeyi bir an önce gerçekleştirilmesini talep ediyoruz.

TTB-UZMANLIK DERNEKLERİ EŞDÜDÜM KURULU
 
 --------------
30 Kasım 2008

BASIN AÇIKLAMASI

ADLİ TIP KURUMU VE BİLİRKİŞİLİK

Adli Tıp Kurumu, Adalet Bakanlığı’nın bürokrat ataması olarak gördüğü bir Başkanla yönetildiğinden şimdiye kadar bilimsel kaygılarla yapılan eleştiriler siyasi eleştiriler olarak görülmüş ve gereken önem verilmemiştir. Kamuoyunda çocuk istismarı olayıyla Kurumun yapısı ve işleyişinin tekrar gündeme gelmesi Bakanlık için yeniden değerlendirme yapmak için bir fırsat olarak görülmelidir.

Yasa ile merkezi bir yapılanma oluşturulmuş, üniversiteler de Adli Tıp Kurumu ile bir protokol imzalamadan hizmet veremez hale gelmişlerdir. Sistem 33 ilde bulunan Adli Tıp Anabilim Dallarından adli tıp hizmetlerinde yararlanabilecek iken, yerinde verilmesi gereken adli tıp bilirkişilik hizmeti merkeze çekilerek yargılama süreci yavaşlatılmıştır. Ayrıca, gerek tıp fakültesi öğrencileri gerekse uzmanlık öğrencileri olgu sıkıntısı çekmektedir, öğretim üyeleri de ikinci görevli olarak Adli Tıp Kurumu’na bağlı çalışmak zorunda kalmaktadırlar.

2003 yılında çıkartılan yeni Adli Tıp Kurumu Kanunu biçimsel bir düzenlemeden öteye gitmemiştir. Kurumun merkez yapısı ihtisas kurulları ve ihtisas dairelerine dayanmaktadır. İhtisas kurulları çoğu ikinci görevli üniversite öğretim üyelerinden oluşmakta, bu üyeler de bu görevler için yeterli zaman ayıramamaktadırlar.

Uzmanlar yasal olarak kurul yapısında yer aldığı için kendi branşı olmayan raporları da imzalamak zorunda bırakılmakta veya kurulda o konuda tek bir uzman bulunduğunda yalnız bir kişinin görüşü, diğer branş üyelerinin de görüşü olmaktadır.

Kamuoyunda tartışılan olguda ise asıl branş uzmanının kurulda olmayışı ayrı bir yönetim zafiyetidir. Nitekim bu zımnen kabul edilerek artık ilgili kurulda olgular çocuk psikiyatrisi uzmanı olmadan değerlendirilmemektedir. Bu, olaya bakıştaki ciddiyetsizliği ortaya koymaktadır. Yapılan doğruysa, niçin uygulama değiştirilmiştir? Değilse, önceki olguların durumu ne olacaktır?

Periferde Adli Tıp Şube Müdürlükleri adliyeler içinde görev yapmaktadır. Oysa, adli tabiplik hizmeti, bir sağlık hizmeti olduğundan tıp fakültesi bulunan illerde öncelikle tıp fakültelerinin adli tıp anabilim dallarında diğer illerde ise devlet hastaneleri içinde verilmeli ve gerektiğinde konsültasyon ve tetkikler açısından diğer klinik ve laboratuarlardan yararlanılması sağlanmalıdır. Ayrıca, gerek suç mağdurları gerekse suç sanıklarının muayenesinin adli sistemin dışında yapılması, tarafların sisteme güveni açısından önemlidir,

Kurum bir eğitim kurumu olarak çalışmakta, ancak 60 asistanı olan kurumun 3 tane asli görevli doçent unvanlı adli tıp öğretim elemanı, 3 tane de kısıtlı zamanlarda gelebilen ikinci görevli üniversite öğretim üyesi bulunmaktadır. Bu verilerden de görüleceği gibi, eğitim yeterliği açıkça tartışmalıdır.

Adalet Bakanlığının acilen adli bilirkişilik hizmetlerinin yeniden yapılandırılması için üniversitelerin ve meslek örgütlerinin de katıldığı bir komisyon kurması ve bu komisyonun en kısa zamanda buna ilişkin bir yasa tasarısı hazırlaması gerekmektedir. 30.11.2008

TTB-UZMANLIK DERNEKLERİ EŞGÜDÜM KURULU
ADLİ TIP UZMANLARI DERNEĞİ