Sağlık Bakanlığı tarafından 27.10.2020 tarihinde yayınlanan “Personel işlemleri” konulu Genelge’nin 1. maddesinde “Her ne sebeple olursa olsun bu süreçte görevinden çekilme (istifa) talebinde bulunan personelin mezkur talebi kabul edilmeyecektir” denilmiştir. Söz konusu Genelge hükmü medyada “Sağlıkçılara İstifa Yasağı” olarak duyuruldu.

Sağlık hizmetlerine ihtiyacın önemli ölçüde arttığı bu dönemde hiçbir meslektaşımızın ve ekip arkadaşımızın kamu sağlık hizmetinden ayrılmasını istemeyiz. Sağlık hizmeti gibi yüksek bir özveriyle yürütülen görevlerde insanların görev alması ve görevde kalması, zorla çalıştırarak değil; güvenli, sağlıklı ve huzurlu çalışma ortamları yaratarak, bütün işlemlerinde bilim ve liyakati esas alarak mümkündür. Sağlık Bakanlığı’nı bir an önce bu yönde tutum almaya davet ediyoruz.

Diğer yandan, Bakanlık Genelgesi’nin istifa yasağı değil istifaların idare tarafından kabul edilmemesine ilişkin talimat olduğuna ilişkin değerlendirmemizi aşağıda paylaşıyoruz.

Anayasa’nın 18. Maddesine ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 4. maddesine göre “Hiç kimse zorla çalıştırılamaz.”. Maddeye ilişkin Gerekçe’ye göre “Çalışma, iş görme kişinin serbest iradesiyle yüklendiği bir faaliyet, diğer bir deyimle serbest iradeyle üstlenilen bir yüktür. Bu yükün kişiye zorla kabul ettirilmesi, kendisinin, iradesi dışında bir faaliyette bulunmaya mecbur bırakılması hem kişi hürriyetiyle bağdaşmayan bir husustur; hem de bu duruma sokulan kişi için bir eziyet teşkil eder. Maddenin ikinci fıkrası "Zorla çalıştırma" sayılmayacak halleri göstermektedir ve bu sayım sınırlayıcıdır."

29 Numaralı Cebri ve Mecburi Çalıştırmaya İlişkin Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Sözleşmesi'nin 2. maddesine göre zorla çalıştırma, "herhangi bir kişinin ceza tehdidi altında ve bu kişinin tam isteği olmadan mecbur edildiği tüm iş veya hizmetleri" ifade etmektedir. Zorla çalıştırma yasağına ilişkin kuralın da içinde olduğu temel haklar ve ödevlere ilişkin sınırlamanın sınırını düzenleyen Anayasa’nın 13. maddesine göre “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasa’nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir.” Düzenlenecek kanunun Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen sınırlamalara uygun olması şarttır.

Devlet memurlarının istifa hakkı 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 94 ve devamındaki maddelerinde düzenlenmiştir. 94. maddeye göre, “Devlet memuru bağlı olduğu kuruma yazılı olarak müracaat etmek suretiyle memurluktan çekilme isteğinde bulunabilir… Çekilmek isteyen memur yerine atanan kimsenin gelmesine veya çekilme isteğinin kabulüne kadar görevine devam eder. Yerine atanan kimse bir aya kadar gelmediği veya yerine bir vekil atanmadığı takdirde, üstüne haber vererek görevini bırakabilir.”

94. maddeye uygun olarak istifa ederek görevinden ayrılan kişi altı ay süreyle yeniden devlet memurluğuna alınmaz. 95. maddede ise olağanüstü hallerde istifa düzenlenmiştir: “Olağanüstü hal, seferberlik ve savaş hallerinde veya genel hayata müessir afetlere uğrayan yerlerdeki devlet memurları, çekilme istekleri kabul edilmedikçe veya yerine atanacaklar gelip işe başlamadıkça görevlerini bırakamazlar.” Bu maddeye aykırı davranan kişi bir daha devlet memurluğuna alınmaz.

7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısiyle Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun’da “Deprem (Yer sarsıntısı), yangın, su baskını, yer kayması, kaya düşmesi, çığ, tasman ve benzeri” olarak tanım yapılmıştır. Afetlerin Genel Hayata Etkililiğine İlişkin Temel Kurallar Hakkında Yönetmelik’te “Meydana gelen veya gelmesi muhtemel olan afetlerin genel hayata etkili olup olmadığına, bu yönetmelikte belirtilen ölçü ve esaslara dayanarak İmar ve İskan Bakanlığınca karar verilir” denilmektedir.

7269 sayılı Kanun ve ilgili Yönetmelik birlikte değerlendirildiğinde umumi hayata müessir afet olarak ani etkili doğa olaylarının kabul edildiği ancak çeşitli etkenlerle ortaya çıkan salgın hastalıkların bu anlamda afet olarak değerlendirilmediği, yetkili Bakanlığın İmar ve İskan Bakanlığı olarak belirlenmiş olmasından da anlaşılmaktadır.

Bakanlığın yayınladığı Genelge’deki, görevden çekilme (istifa) taleplerinin kabul edilmeyeceği hükmünün bütün bu bilgilere göre değerlendirilmesinde; yasaklanan şeyin çekilme (istifa) değil idarenin bunu kabul etmesi olduğu anlaşılmaktadır. Bir başka anlatımla, devlet memurlarının, çekilme isteğinin idare tarafından kabul edilmesiyle bir aylık sürenin beklenmesine gerek olmaksızın ayrılabilmesi, yaşanan salgın hastalık sürecinde engellenmekte; talepte bulunan sağlık çalışanlarının bir aya kadar daha görevde kalmaları sağlanmaktadır.

Sonuç olarak, yaşanmakta olan COVİD-19 salgın hastalığı genel hayata müessir afet kapsamına alınmadığı sürece, bu dönemde devlet memurluğundan ayrılmak mutlak surette idarenin kabulüne bağlı değildir. Devlet memurluğundan çekilmek isteyen sağlık çalışanları çekilme isteğini bildirdikten sonra, bir ay daha görev yaptıktan sonra görevden ayrılabilirler.

Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi

 

Genelgeye ulaşmak için tıklayın.