Hükümet tarafından hazırlanan ve aralarında İstanbul Üniversitesi’nin de bulunduğu 10 üniversitenin bölünmesini içeren kanun tasarısına tepkiler sürüyor. 25 Nisan 2018 tarihinde Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonuʼndan geçen tasarının TBMM gündemine geldiği 2 Mayıs 2018, Çarşamba günü İstanbul Üniversitesi Beyazıt Kapısı önünde öğrencilerin, öğretim görevlilerinin, çalışanların, mezunların buluştuğu kitlesel bir basın açıklaması gerçekleştirildi.
Basın açıklamasında İstanbul Üniversitesi Bileşenleri adına “Üniversitemi Bölme” pankartı açılırken, değişik fakültelerden öğrencilerin açtığı pankart ve dövizler tepeden inme tasarıya karşı her alandan duyulan tepkilerin ifadesi oldu. Florence Nightingale Hemşirelik Fakültesi öğrencileri “Hemşireliğe Dokunma”, “Lambamızı Söndürürsek Işıksız Kalırsınız”, Siyasal Bilgiler Fakültesi öğrencileri “Anlatılan Bizim Hikayemiz”, İletişim Fakültesi öğrencileri “Külliyen Saçma”, Hasan Ali Yücel Eğitim Fakültesi “HAYEF’e dokunma”, “HAYEF Beyazıt’tan Gitmeyecek”, Cerrahpaşa ve İstanbul Tıp Fakültesi öğrencileri “Neşter de Tutarız Pankart da”, “İstanbul Üniversitesi Bir Bütündür Parçalanamaz”, “Cerrahpaşa Burada Üniversitesinin Yanında”, Sağlık Bilimleri Fakültesi öğrencileri “Üniversiteme Dokunma” pankartları açtılar.
Üniversitede çalışan taşeron işçilerin örgütlü olduğu Taş İş Der de “Bizi Bölmeye, Parçalamaya Gücünüz Yetmez” pankartıyla alanda yerini aldı.
Basın açıklamasına TTB Başkanı Prof. Dr. Raşit Tükel, TTB Merkez Konseyi Üyesi Prof. Dr. Taner Gören, İstanbul Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Pınar Saip, Genel Sekreter Dr. Osman Öztürk ve Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Güray Kılıç da katıldı.
Basın açıklamasında açılış konuşmalarını Cerrahpaşa Tıp Fakültesi hastane temsilcilerimizden Dr. Ozan Toraman ile İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. Osman Öztürk yaptılar.
Dr. Ozan Toraman burada yaptığı konuşmada, “İstanbul Üniversiteliler, mezunları, Türkiye’den bilim insanları, dünyadan bilim insanları hep bir ağızdan haykırıyor: İ.Ü. bütündür bölünemez diyor. TBMM’ye bir yasa tasarısı geldi. O yasa tasarısı Türkiye’nin köklü eğitim kurumlarının parçalanmasını getiriyor. Türkiye’de 185 üniversite varken bunları bir anda 205 üniversiteye çıkartıyor. İstanbul’da 11 devlet üniversitesi, 46 özel üniversite varken bizim tarihi İstanbul Üniversitemizi parçalamaya çalışıyorlar. Bu meydan bu tasarıya HAYIR diyor” diye konuştu.
Dr. Osman Öztürk de; “24 Nisan’dan bu yana İstanbul Üniversitesi’ni, Türkiye’nin pekçok köklü üniversitesini bölen kanun tasarısına karşı ses veriyoruz. 8 gündür buradayız, Cerrahpaşa’dayız, Çapa’dayız, Türkiye’nin bütün üniversitelerinden sesleniyoruz: Bugün bu saatlerde mecliste gündem oluşturuluyor, bundan 51 gün sonra siyasi ömrü bitecek bir meclis 80 yıllık, 100 yıllık üniversitemize dokunuyor, bölmeyi parçalamayı tartışıyor. Bunu kabul etmeyeceğiz” dedi.
Açılış konuşmasının ardından değişik fakültelerinden öğretim üyeleri, kurum temsilcileri konuşmalar yaptılar. Konuşmaların ardından İstanbul Üniversitesi Bileşenleri adına ortak basın açıklamasını TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Raşit Tükel kamuoyuyla paylaştı.
Açıklamada şöyle denildi:
“TBMM Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu’ndan 25.04.2018 tarihinde geçen, içinde İstanbul Üniversitesi’nin bölünmesine dair hükümler de bulunan yasa tasarısının bugün TBMM Genel Kurulu'nda görüşülmesi beklenmektedir. Söz konusu tasarı ile akla yatkın bir gerekçe gösterilmeden, İstanbul Üniversitesi bölünerek tarihinden ve köklerinden koparılmak istenmektedir. Akademik ortamda ve üniversite kamuoyunda tartışılmadan, tamamen ben yaptım oldu anlayışı ile tepeden inme getirilen bu yasa tasarısı gerek üniversitemiz bileşenleri arasında gerekse de genel kamuoyunda büyük bir tepki uyandırmıştır.
Ortaya konan bu demokratik tepki tasarıda sadece kimi makyaj değişiklikler yapılmasına yol açmış, tasarının köklü bir biçimde tartışılması siyasi iktidar tarafından tercih edilmemiştir. Bunun yerine her siyasi görüşten ve farklı yaşam tarzlarına sahip İstanbul Üniversitesi mezun ve mensuplarının bu ortak talebi, ideolojik olarak nitelendirilerek önemsizleştirilmek istenmiştir. Tüm üniversite mensuplarını bir araya getiren “İstanbul Üniversitesi bölünmesin, köklerinden koparılmasın” talebinin, ideolojik olmadığı ortadadır. Bir üniversitenin en fazla elli bin civarında öğrencisi olmalıdır iddiası, bilimsel bir temelden yoksun, keyfi bir dayatma olarak gündeme getirilmiştir.
Eğitim kurumlarının ekolleşmesini sağlayan onların köklü gelenekleri ve yapılarıdır. Yüzlerce yıllık köklere sahip bu kurumu en eski fakültelerinden koparmak bu ekolün can damarlarını kesmek ve kimliksizleştirmekten başka bir amaca hizmet etmeyecektir. İstanbul Üniversitesi’nin bünyesindeki fakültelerin yıllar içinde geliştirdiği sinerjiyle ortaya çıkmış olan bilimsel performansının, dünyada asla bölünmesi düşünülmeyen köklü ve büyük üniversitelerle yarışacak düzeye getirilmesi için özellikle desteklenmesi ve geliştirilmesi gerekirken, bölünmesi yüksek öğrenim sistemimizin göz bebeği olan bu köklü kuruma vurulacak en büyük darbe olacaktır.
Bizler, bu yuvada yetişenler, yetiştirenler, alın terini bu kurumda hizmet için dökenler, hizmet alanlar, yüzlerce yıldır biriktirdiklerimizin her bir damlasının değerini çok iyi biliyoruz. Eğitim kurumlarının ekolleşmesini sağlayan da, bu birikimdir. Fransa’da yapılmış benzer bir uygulamanın Fransız üniversitelerini Anglo-Sakson üniversiteleri karşısında geri bıraktığına dair saptamaları, konuyu yakından takip edenler bilmektedir. Dokuz kamu üniversitesi, çok sayıda vakıf üniversitesi olan bir megakentte var olan en köklü üniversiteyi bölmenin eğitime ne gibi bir faydası olacağına dair herhangi bir neden öne sürülemediği gibi, herhangi bir rapora, bilimsel bir değerlendirmeye dayanmayan bu talebi destekleyen bir üniversite bileşeni de bulunmamaktadır.
Osmanlı Türk modernleşme sürecinin neredeyse iki asırlık ortak mirasının temel taşıyıcısı olan bu köklü kurumun öğretim elemanları, öğrencileri, çalışanları olarak bizler, adımızın ve tarihimizin bize yüklediği sorumluluğun bilincindeyiz. İstanbul Üniversitesi bizimdir, biz İstanbul Üniversitesiyiz. Siz elli binden çok öğrencisi var diye üniversiteyi yönetemiyoruz diyorsanız, biz onu akademik kurullarımız eliyle katılımcı bir biçimde yönetmeye her zaman hazırız.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sesleniyoruz: Bu yasa tasarısını geri çekin, hiç değilse ulusumuzun kısa bir zaman sonra yapılacak seçimlerde yetkilendireceği yeni parlamentonun bu kritik kararı müzakere edebilmesine fırsat verin. Yüzlerce yıldır büyüyen ve büyüten bu çınardan elinizi çekin. Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin görevi Türkiye’deki eğitim kurumlarını ileri götürecek geliştirecek yasal düzenlemeleri yapmaktır; onları bölüp parçalamak tarihsizleştirmek değildir. Milletvekillerimizi bu sorumluluk doğrultusunda davranmaya davet ediyoruz. Tasarıyı geri çekin!”
Basın açıklamasının ardından etkinlik öğrenci forumlarıyla devam etti.