akıf üniversitesinde çalışan tabiplerin oda üyeliği
1381/2012
08.10.2012
TABİP ODASI BAŞKANLIĞI’NA,
Konu :Vakıf üniversitesinde çalışan tabiplerin oda üyeliği hk.
Son yıllarda yaygın olarak açılan vakıf yükseköğretim kurumlarında görev yapan meslektaşlarımızın odaya üye olmasının zorunlu olup olmadığı ile ilgili olarak odalarımızdan ve meslektaşlarımızdan gelen sorular ve işlemlerde yaşanan duraksamalar sebebiyle konunun değerlendirilmesi ile varılan sonuçların paylaşılmasında yarar görülmüştür.
Bir hekimin odaya üye olmasının zorunlu olup olmadığının saptanabilmesi için çalışma statüsü ile çalıştığı yerin niteliğine ilişkin değerlendirme yapılması gerekir. Aşağıda, öncelikle oda üyeliğinin zorunlu ve isteğe bağlı olduğu durumlar belirlenecek; daha sonra, vakıf üniversitesinde çalışanların hukuksal statülerine ilişkin değerlendirme yapılarak anılan kişilerin oda üyeliklerinin zorunlu olup olmadığı anlaşılacaktır.
Oda üyeliği
1982 Anayasasının kabulüne kadar akademik mesleklerin kamu kurumunda veya özel şirketlerde yahut serbest olarak yürütülebilmesi için ilgili meslek odasına üyelik zorunlu iken Anayasa’nın 135. Maddesinde yapılan düzenleme ve buna bağlı olarak meslek kuruluşlarının yasalarında yapılan değişiklikler sonucunda, istisnai olarak kimi yerlerde meslek icrası odaya üye olmaksızın yapılabilir hale getirilmiştir.
Buna göre, ana kural olarak, meslek mensubunun çalışmasında asıl olan ilgili meslek odasına üye olması iken kamu kurum ve kuruluşları ile kamu iktisadî teşebbüslerinde aslî ve sürekli görevlerde çalışanların meslek kuruluşlarına girme mecburiyeti aranmaz (Anayasa m.135/II).
Anayasadaki bu düzenlemenin 6023 sayılı Türk Tabipleri Birliği Yasasındaki yansıması 7. maddesinin ikinci fıkrasındaki “Mesleklerini serbest olarak icra etmeksizin kamu kurum ve kuruluşları ile kamu iktisadi teşebbüslerinde asli ve sürekli görevlerde çalışanlar ile herhangi bir sebeple mesleğini icra etmeyenler tabip odalarına üye olabilirler.” şeklindeki hükümdür.
Önemle vurgulamak gerekir ki, her iki hüküm de istisnai niteliktedir. Oda üyeliğine ilişkin kural düzenleme, maddenin birinci fıkrasında belirtilmiş, ikinci fıkrada ise mesleğini uygulamasına karşın odaya üye olmaları zorunlu tutulmamış olanlar istisnai olarak belirlenmiştir. Bu nedenle söz konusu düzenlemenin dar yorumlanması gerekir.
Anılan istisna düzenlemesine bakıldığında, bir olgunun kuralın istisnası olarak değerlendirilebilmesi için iki temel unsur bulunduğu anlaşılmaktadır:
- Mesleki faaliyet kamu kurum ve kuruluşları ile kamu iktisadî teşebbüslerinde yapılacak,
- Belirtilen kurumların aslî ve sürekli görevlerinde çalışılacaktır.
Her iki unsur birlikte ise, söz konusu kişi tabip odasına kayıt olmaksızın mesleğini yapabilecektir. Ancak bu unsurlardan herhangi biri bulunmuyor ise istisnai düzenlemenin kapsamı dışında kalan kişi, ana kural uyarınca, mesleğini her nerede olursa olsun uyguladığında odaya kayıt olması zorunludur.
Bütün bunlardan başka, çalışanların mesleki örgütlenmelerinin teşvik edilmesi, başta Avrupa Sosyal Şartı olmak üzere ülkemizin taraf olduğu pek çok uluslar arası sözleşme gereğince Devletin ödevleri arasında sayılmıştır. Bu bakımdan değerlendirildiğinde de, çalışanların örgütlenmesine ilişkin kuralların istisna hükümlerinin mümkün olduğunca dar biçimde düzenlenmesi ve yorumlanması gerektiği açıktır.
Sonuç olarak, yalnızca kamu kurum ve kuruluşları ile kamu iktisadi teşebbüslerinin asli ve sürekli görevlerinde çalışan hekimlerin tabip odalarına üye olmaları zorunlu tutulmamıştır. Bunun dışında, yani mesleğini kamu kurumları dışında da icra eden ya da bu kurumların asli ve sürekli görevlerinde yer almaksızın mesleğini uygulayan bütün hekimlerin tabip odasına üye olmaları zorunludur.
Vakıf üniversitesinde çalışanların hukuksal statüsü
Anayasa’nın 130. Maddesine göre “Vakıflar tarafından kurulan yükseköğretim kurumları, malî ve idarî konuları dışındaki akademik çalışmaları, öğretim elemanlarının sağlanması ve güvenlik yönlerinden, Devlet eliyle kurulan Yükseköğretim kurumları için Anayasada belirtilen hükümlere tâbidir.”
2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun Ek 2. Maddesine göre “Vakıflar; kazanç amacına yönelik olmamak şartıyla ve mali ve idari hususlar dışında, akademik çalışmalar, öğretim elemanlarının sağlanması ve güvenlik yönlerinden bu Kanunda gösterilen esas ve usullere uymak kaydıyla, Yükseköğretim kurumları veya bunlara bağlı birimlerden birini veya birden fazlasını ya da bir üniversite veya yüksek teknoloji enstitüsüne bağlı olmaksızın, ekonominin ihtiyaç duyduğu alanlarda yüksek nitelikli işgücü yetiştirmek amacıyla, bu Kanun hükümleri çerçevesinde kalmak şartıyla meslek yüksekokulu kurabilir.”
Ayrıca, vakıf üniversitelerinde çalışacak öğretim elemanlarının nitelikleri Devlet yükseköğretim kurumlarındaki öğretim elemanlarının niteliklerinin aynıdır. Ancak, Devlet üniversitelerinden farklı olarak, sözleşme ile İş Kanunu hükümlerine göre istihdam edilirler. Zira Vakıf Yükseköğretim Kurumları Yönetmeliği’nin 23/son maddesi uyarınca “Vakıf yükseköğretim kurumlarında görev alacak olan akademik ve idari personelin çalışma esasları 2547 sayılı Kanunda devlet üniversiteleri için öngörülen hükümlere tabidir. Bu personelin aylık (ve diğer özlük hakları) bakımından ise 4857 sayılı İş Kanunu hükümleri uygulanır.”
Söz konusu Yönetmelik hükmünde yer alan “diğer özlük hakları” ibaresinin yürütmesi Danıştay İdari Dava Dairelerinin 12.03.2010 tarih ve 2010/5 sayılı kararıyla durdurulmuş; Danıştay 8. Dairesinin 29.4.2011 tarih ve 2008/8235 E. ve 2011/2451 K. sayılı kararıyla da iptal edilmiştir. Özellikle İdari Dava Daireleri Kurulu kararında, vakıf üniversitelerinde görev yapan akademik personelin niteliği ve özlük haklarına ilişkin ayrıntılı değerlendirmeler yapılmıştır. Kararda, söz konusu çalışanların mesleki güvence yönünden özel hukuk hükümlerine tabi olmalarının Anayasa 'ya uygun görülemeyeceğinin belirtildiği, akademik personel ile vakıf yükseköğretim kurulu arasında akdedilen sözleşmenin idari hizmet sözleşmesi niteliğinde olduğunun vurgulandığı ve bu sebeple akademik personelin ataması ve görevine son verilmesi işlemlerinin İdare Hukuku kurallarına göre yapılması gerektiğinin ifade edildiği anlaşılmaktadır. Aynı Karar’da, vakıf üniversitelerinde çalışan akademik personelin aylık ve diğer parasal haklar yönünden İş Kanunu hükümlerine tabi oldukları da ayrıca ve açıkça belirtilmiştir.
Anılan hükümlerin birlikte değerlendirilmesinde, vakıf üniversitelerinin kamu tüzel kişiliği olduğu, burada çalışanların - öğretim üyesi de olsa- kamu görevlisi değil, İş Kanununa göre özel hukuk ilişkisi içinde istihdam edilen konumunda bulunduğu ancak mesleki güvenceler bakımından kamu üniversitesindeki öğretim üyelerinden daha az bir güvenceye sahip olmalarının hukuka aykırı olduğu anlaşılmaktadır.
Diğer yandan, Devlet Personel Başkanlığı’nın bir vakıf üniversitesinin başvurusu üzerine verdiği görüşte de “Vakıf üniversitelerinin kamu tüzel kişiliğini haiz olmakla birlikte, özel bir vakıf üniversitesi olması hasebiyle;217 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin "Kapsam" başlıklı 2 nci maddesinde yer verilen kurum ve kuruluşları kapsamında olmadığı, bu üniversitede de çalışanlarında kamu personeli statüsünde sayılamayacağı değerlendirilmiştir.” (www.dpb.gov.tr/dpbgorusler/mutalaa6/mutalaa14.doc)
Değerlendirme
Odaya üyelikle ilgili düzenlemeler vakıf üniversiteleri ve çalışanlarının statüsüne ilişkin düzenlemelerle birlikte değerlendirildiğinde, vakıf üniversitelerinin kamu tüzel kişisi olmakla birlikte kamu kurum veya kuruluşu ya da kamu iktisadi teşebbüsü olmadığı, burada istihdam edilen öğretim elemanlarının da kamu görevlisi statüsünde bulunmadığı görülmektedir. Bu durumda, vakıf üniversitesinde çalışan tabiplerin tabip odasına üye olmak ve üyelik yükümlülüklerini yerine getirmek zorunda oldukları sonucuna varılmaktadır.
Odanız bölgesindeki vakıf üniversitesinde çalışan hekimlerle ilgili olarak yapılacak iş ve işlemlerin bu çerçevede yürütülmesi gereklidir.
Saygılarımızla,
Dr.Hakan Giritlioğlu | Dr.Bayazıt İlhan |