Hukuka Uygun Sınırlama Sebepleri Olmaksızın Hekimlerin Mesleklerini İcra Etmelerinin Meslektaşlarınca Engellenmesi Konusunda Etik Kurul Görüşü
15 Temmuz 2016 darbe girişiminin hemen ardından ilan edilen ve halen devam etmekte olan OHAL ile Sağlık Bakanlığından 1960, tıp fakültelerinden 1382 olmak üzere toplamda 3342 hekim mesleki ve etik gerekçe gösterilmeksizin, herhangi bir soruşturma ve yargılama sürecinden geçmeksizin yöneticilerin asılsız ihbarları veya basına yansıyan bilgilere göre bizzat kurum amirlerince hazırlanan listeler yoluyla Kanun Hükmünde Kararname (KHK)’lerle görevlerinden ihraç edildi. Ayrıca görevlerinden uzaklaştırılan, gözaltına alınan, tutuklanan, hatta bu uygulamalar nedeniyle intihar eden hekimler oldu. Çok kısa bir zaman dilimi içerisinde yüz bini aşkın insanı ihraç edebilmek zaten ancak önceden hazırlanmış, kişisel kanaatlere dayanan listelerle olanaklıdır.
İhraç gerekçesi olarak tüm KHK’lerde “Terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olan” ifadesi kullanılmıştır. Mesleği hukukçu olan bir kişinin bile içeriğini dolduramayacağı kavramlar, amir konumundaki hekimler tarafından çok kısa bir süre içerisinde saptanarak binlerce hekimin temel hakları ihlal edilmiştir. Ancak bu nitelendirme bir yargı sürecinin sonucunda saptanmış bir durum olmadığı gibi itham edilen hekimlere hiçbir savunma hakkı kullandırılmamıştır. Bununla birlikte OHAL dönemi gerekçesiyle idarenin uygulamalarına ilişkin bilgi edinmek, yargı yoluna başvurup hukuka uygunluk denetimini sağlamak da olanaksız hale getirilmiştir.
Binlerce hekimin haksız yere itibarı zedelenmiş, yaşamları altüst olmuş, ekonomik ve sosyal kayıplar yaşamalarına neden olunmuştur. KHK ile ihraç edilmek aynı zamanda damgalanmak, etiketlenmektir. Bu keyfiliği engellemek için kurulduğu ifade edilen OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu ise 1,5 yıl önce kurulmuş olmasına rağmen etkili bir giderim sunamamıştır.
Kamudaki görevlerinden ihraç edilen hekimler ya hiç iş olanağı bulamamakta ya da özel sağlık sektöründe, düşük ücretle ve görece güvencesiz bir konumda çalışmak durumunda kalmaktadır. Çok sayıda hekim, iş bulmak amacıyla göç etmek zorunda kalmıştır. Bu nedenle ailelerin, özellikle çocukların çok olumsuz etkilendiği bir gerçektir. Hukuksuz biçimde işini kaybeden hekimler açısından çok ciddi bir emek göçü ve emek sömürüsü yaşanmaktadır.
Diğer meslek grupları gibi hekimlerin de kamu hizmetine girme hakkı yanında maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı bulunmaktadır. Kusurlu davranışlarının ne olduğu bile söylenmeden bu kişilerin kamu hizmetinden çıkarılmaları, bir daha kamu hizmetinde istihdam edilememelerine, doğrudan veya dolaylı olarak görevlendirilememelerine karar verilmesi bir yandan bu hakların özüne dokunmakta, bir yandan da tüm hukuk sisteminin gözetmesi gereken ölçülülük ilkesine aykırı bir sonuca yol açmaktadır. Oysa bilinmelidir ki; çalışma hakkı, kişinin maddi ve manevi varlığını koruma, geliştirme hakkı kapsamındadır. Bu hak ancak, insan hakları normlarında belirtilen sınırlama sebeplerinin varlığı halinde, hak arama özgürlüğünün kullanılabildiği, adil yargılanma hakkına saygılı, bağımsız yargı kararları ile ölçülü bir şekilde sınırlanabilir.
Öte yandan meslek örgütleri de meslektaşlarının, mesleklerini yapma hakkını korumakla yükümlüdür. Meslektaşlarının temel hak ve özgürlüklerinin özellikle de yine meslek örgütünün üyesi olan amirleri tarafından evrensel insan haklarına aykırı bir şekilde sınırlandırılmasına şüphesiz sessiz kalamaz. Bu kapsamda meslek örgütünün hekimlik mesleğinin icra edilmesini engelleyen uygulamaları mesleğin etik ilkeleri uyarınca izlemek, belgelemek, değerlendirmek, yargılamak ve gerekirse cezalandırmak sorumluluğu bulunmaktadır.
TTB Etik Kurulu bu gerekçelerle “hukuka uygun sınırlama sebepleri olmaksızın hekimlerin mesleklerini icra etmelerinin engellenmesi” konusunda bir Etik Kurul görüşü oluşturmayı gerekli bulmuştur.
Meslek sahibinin bir hak öznesi olarak mesleğini özgürce ve sınırlanmaksızın gerçekleştirme hakkı vardır
Kişi olmak aynı zamanda sahip olduğu kimlikle bir hak öznesi olmaktır. Kişinin kimliğinin ayrılmaz bir parçası olan mesleğini yapmasının engellenmesi, aynı zamanda o kişinin neyse o olarak var olmasının, yani kendisini gerçekleştirmesinin engellenmesi, kimliğinin, dolayısıyla kişiliğinin zedelenmesi demektir. Meslek sahibi bir hak öznesidir ve bu nedenle mesleğini özgürce ve sınırlanmaksızın gerçekleştirme hakkına sahiptir. Bu hakkın öncelikle dayanağı, kimsenin kendi bilgi ve becerilerini gerçekleştirme koşullarından mahrum bırakılamayacağı şeklinde özetlenebilecek evrensel haklardır. Bu nedenle modern cumhuriyetin temel haklar silsilesinin başında çalışma hakkı ve bu hakla bağlantılı olan kişinin maddi ve manevi varlığını geliştirme hakkı yer alır.
Meslektaşının mesleğini özgürce ve sınırlanmaksızın icra etme hakkını korumak yönetici konumunda olan hekimlerin meslek etiği gereği sorumluluk ve yükümlülüğüdür. Ayrıca yönetici olmaları onları meslektaşlarının mesleklerini icra etmeleri için gerekli koşulları sağlama çabasını göstermekle yükümlü kılar. Bu sorumluluk ve yükümlülükleri yerine getirmeyen hekimler meslek etiğine aykırı davranmış sayılmalıdır.
Evrensel mesleki ve hukuki değerlere aykırı olarak mesleğin icra edilmesi engellenemez
Bir kişinin bir mesleği icra etmesinin önlenme ya da yasaklanmasının koşulları; o kişinin o mesleğin, mesleki ya da etik ilkelerine aykırı davranması ya da bu nitelikleri taşımadığının tespiti olabilir. Bu sınırlandırıcı tespit ya savunma hakkının kullanılabildiği, yargı denetimine açık objektif, tarafsız soruşturmalar sonucu yönetsel/mesleki yapılar tarafından; ya da adil yargılanma hakkının kullanıldığı, tarafsız yargı organları tarafından gerçekleştirilen aleni yargılama sonucunda yapılabilir.
Kimse, belirtilen süreçlerin dışındaki yollarla o mesleği yapmaktan alıkonulamaz. Yönetici konumundaki hekimler süreçteki tutumlarıyla herhangi bir soruşturma yapmadan, meslektaşının adil yargılanma hakkını göz ardı ederek meslekle ve tıp etiği ile ilgisi olmayan nedenlerle hukuki sonuç doğuran kararlar vererek meslektaşlarının etiketlenmesine, işsiz kalmasına ve kamu hizmetinden ihraç edilmelerine neden olmuşlardır. Amir konumundaki hekimler, profesyonel hukukçuların bile tanımını yapmakta zorlanacakları son derece soyut ve hekimlik mesleği ile hiçbir ilgisi olmayan kavramlara dayanarak saptamalar yapmış meslektaşları hakkında temel haklarını ortadan ölçüsüz bir şekilde sınırlandıran veya kaldıran tutum ve davranış içine girmişlerdir. İşi, mesleği ve konumuyla bağdaşmayan bu sınırlandırıcı tespitleri yapmanın ve kararları almanın amir konumundaki hekim için farklı sorumluluklar yaratacağı açıktır.
İster çalışma arkadaşı ister yönetici konumunda olsun hiçbir meslektaş bir diğerini, mesleğine dair ya da meslek etiğini ilgilendiren konularda elinde kanıt olmaksızın dışlama, karalama, suçlama gibi değersizleştirecek, itibarını zedeleyecek tutumlar içine girmemelidir. Ayrıca ve daha önemlisi meslektaşına dair meslek dışı nedenlerle suçlamaya yol açacak; tezvirat ve muhbirlik kapsamına girecek, meslek etiğiyle ve hekimliğin felsefesiyle bağdaşmayacak fiillerde bulunmamalıdır. Bu kapsamda edimleri olan hekimler meslek etiğine aykırı davranmış sayılmalıdır.
Meslek örgütleri meslektaşlarının, mesleklerini yapma hakkını korumakla yükümlüdür
Meslek örgütlerinin, meslektaşlarının haklarını koruma ilkesi, yalnızca kişilerin mesleklerini icra ettiği koşullarla sınırlı değildir. Meslek örgütleri, meslektaşlarının, mesleklerini yapma hakkını korumakla yükümlüdür. Bu kapsamda meslek örgütleri, hiçbir hekimin;
- Hekimlik mesleğinin yapılmasını olanaksız kılan kalıcı sağlık sebepleri,
- Hekimlik mesleğinin yapılmasını yasaklamayı gerektirici ağırlıkta hekimlik meslek etiği kurallarına aykırı davranışlar,
- İnsan hakları normları uyarınca mesleki faaliyetin sınırlanmasını hukuka uygun kılan diğer sınırlama sebepleri,
olmaksızın ve bu nedenlerin bulunduğu durumlarda da usul güvencelerine uygun karar alınmadan meslekten men edilemeyeceğine dair etik ilke uyarınca; idari, siyasal ve hatta bazı toplumsal nedenlerle kişinin mesleğini icra etmesinin engellenmesine karşı durmak zorundadırlar.
Kişi olmak aynı zamanda sahip olduğu kimlikle bir hak öznesi olmak olduğundan, meslek örgütlerinin üyelerinin çalışma, mesleklerini yapma hakkını savunması, kişilik onurunu da savunması demektir.
Tıbbi Deontoloji Tüzüğü’nün 37. maddesinde “Tabip ve diş tabipleri, kendi aralarında iyi meslektaşlık münasebetlerini idame ettirmeli ve mânevi bakımından birbirine yardım etmelidirler.“; 38. maddesinde ise “Tabip ve diş tabibi meslektaşlarını zemmedemiyeceği gibi onları küçük düşürecek diğer tavır ve hareketlerde de bulunamaz. Tabip ve diş tabibi, herhangi bir şahsın haysiyet kırıcı hücumlarına karşı meslektaşlarını korur.” ifadeleri yer almaktadır. Benzer şekilde Hekimlik Meslek Etiği Kuralları madde 16’da “Hekim, kendi meslektaşları ve insan sağlığı ile uğraşan öteki meslek mensupları ile iyi ilişkiler kurar, meslektaşlarına veya tedavi ekibinin bir başka üyesine karşı küçük düşürücü davranışlarda bulunamaz.”; madde 17’de ise “Hekim, meslektaşlarını mesleki yönden onur kırıcı ve haksız saldırılara karşı korur.” ifadeleri kullanılmıştır. Metinlerden de anlaşılacağı üzere meslektaşlar arası ilişki birbirini eşit hak öznesi olarak tanımaya yönelik bir ilişkidir ve diğerinin onur ve kişiliğini koruma ilkesi bağlamında karşılıklı saygıyı zorunlu kılar. Söz konusu metinler ve mesleğin değerleri göz önüne alındığında, kişinin mesleğini yapmasının engellenmesinin en büyük kişilik zedelenmesi olacağı gerçeğiyle, hekimlerin meslektaşlarının mesleklerini icra etmelerinin engellenmesi durumuna karşın önlemeye yönelik tutum göstermemelerinin meslek etiğine uygun davranış olmadığı açıkça görülmektedir. Yönetici konumundaki hekimlerin yukarıda belirtilen gerekliliklere aykırı olarak mesleğin icra edilebilmesine engel olan işlemleri yapması ise sorumluluğu artıran sonuçlar yaratacaktır.
Tabip Odası yönetimlerinin, Onur Kurullarının ve TTB Merkez Konseyinin, Yüksek Onur Kurulunun yukarıda sayılan edimlerde bulunmuş meslektaşlarını mesleğin etik ilkeleri uyarınca değerlendirmek, yargılamak ve gerekirse cezalandırmak sorumlulukları vardır.
Mesleki gerekliliklere, etik ilkelere, insan hakları ilkelerine aykırı olarak hekimlerin mesleklerini icra etmelerinin engellenmesi toplum sağlığını olumsuz etkiler
Hukuka uygun sınırlama sebepleri olmaksızın hekimlerin mesleklerini icra etmekten alıkonulmalarına yol açacak tutumlar sadece meslektaşlara zarar vermemektedir. Aynı zamanda herhangi bir delil olmaksızın, adil soruşturulma hakkı sağlanmaksızın hekimlerin ötekileştirdiği, etiketlendiği bir ortamda, hastalarla oluşturulan güven temelli ilişki zedelenmekte, toplumun sağlık hizmetlerine güveni sarsılmakta, hastaların sağlık hizmetlerine erişimi olumsuz etkilenmektedir.
Hukuka uygun sınırlama sebepleri olmaksızın hekimlerin mesleklerini icra etmelerinin engellenmesi tıp ve uzmanlık eğitimi yanı sıra bilimsel bilgi üretimini olumsuz etkiler
Bilimsel bilgi üretimi özgürlüğü, bilim özgürlüğü, ise aynı zamanda bir araştırma kurumunda çalışabilmeyi, araştırma için uygun koşullara sahip olmayı gerekli kılar. Düşünce ve ifade özgürlüğü ise bilim özgürlüğünün asgari düzeyde yaşama yansımasıdır. İnsan hakları içinde kabul edilen bilimsel özgürlük ve bilimsel bilginin üretilebileceği kurumlar olarak özerk üniversiteler Anayasal korumaya alınmıştır. Lima Bildirgesinde de konuyla ilgili olarak “Akademik özgürlük, üniversitelerin ve diğer yüksek öğretim kurumlarının üstlendikleri eğitim, araştırma, yönetim ve hizmet işlevleri için vazgeçilmez bir ön koşuldur. Akademik çevrenin tüm üyeleri herhangi bir ayrım yapılmaksızın ve devletten ya da herhangi bir başka kaynaktan gelebilecek müdahale veya baskı endişesini taşımadan işlevlerini yerine getirme hakkına sahiptir.” ifadesi yer almaktadır. Benzer şekilde Sağlık Bakanlığına bağlı eğitim ve araştırma hastaneleri de bilimsel bilginin üretildiği, tıp ortamı için uzmanlık eğitimlerinin verildiği akademik işlevlere sahip kurumlardır.
Tüm bunlar yönetici olan hekimlerin bilimsel özgürlüğün yeşerebileceği bir ortam sağlama sorumluluğunu ortaya koyar. Oysa asılsız ihbarlarla; özgür düşünceye engel olunmakta, düşünce ve ifade etme özgürlüğüne saldırıda bulunulmakta; bilimsel bilgi üretimi, araştırmaların sürdürülmesi, öğrencilerin ve asistanların eğitimleri sekteye uğratılmaktadır.
Hekimlik mesleğinin icra edilmesini engelleyen uygulamalar izlenmeli ve belgelenmelidir
Son derece yıkıcı sonuçları olan bu uygulamalar meslek örgütleri tarafından izlenmeli, belgelenmeli ve engellenmesi için mekanizmalar oluşturulmalı; uygulayıcılar açısından da etik ilkeler temelinde ihlaller ve sorumluluklar belirlenmelidir.