Sığınmacıların sorunlarına acil çözüm getirilmeli

Batman'daki sağlık ve insan hakları örgütleri, bölgede giderek artan göç sonucu sorunları ağırlaşan göçmenlerin durumuna çözüm bulunmasını istedi. 

Batman Tabip Odası, Batman Eczacılar Odası, Batman Barosu, Batman Belediyesi Sağlık Merkezi, İHD Batman Şubesi ve SES Batman Şubesi'nin katılımıyla bugün (4.11.2014) gerçekleştirilen basın toplantısında, hükümetin acil olarak Türkiye'deki tüm sığınmacıların barındığı merkezleri sivil denetime açması, işlemlerin adilane ve şeffaf yürütülmesi, Ezidiler'e uygulanan ayrımcılığa son verilerek onların da geçici koruma yönetmeliği kapsamına alınması, kimliklendirme işlemleri için gerekli personel ve teknik altyapının artırılması talep edildi. Basın toplantısında, uluslararası camia da, bu büyük göçün doğurduğu sorunların çözümüne katkı yapmaya davet edildi. 

 

 

04.11.2014

BASINA VE KAMUOYUNA

İlimiz ve bölgemiz başta olmak özere tüm ülkede hemen hepimiz yaklaşık 3 yıldır yanı başımızda yaşanmakta olan savaşlar sonucu tarifi zor ve vicdanlarımızı kanatan insanlık ailesinin dramlarına tanıklık ediyoruz. Adeta insanlığın evrensel değerlerini ayaklar altına alan Şengal katliamı  ve akabinde Kobane’ye yapılan saldırılar sonucu her geçen gün ülke ve ilimiz sınırlarını geçerek  yaşama tutunmaya çalışan insan göçü ve beraberinde gelişen sosyal sorunlar hepimizin malumudur. Biliyoruz ki kapitalizmin kâr hırsı sonsuz bir emek sömürüsünü esas alarak dün Soma ve Ermenek’te emekçileri madenlerde katlederken, Ortadoğu’da da dinler ve ırklar üzerinden bir savaşı  geliştirmekte tereddüt etmemiştir. Coğrafyamızda geliştirilen bu savaşlar sonucu insanlığın temel sorunu haline getirilen göç ve kitlesel sığınmalar meselesi günlük yaşamımızın bir parçası haline gelmiştir.

Öncelikle şunu belirtmek isteriz ki Türkiye Cumhuriyeti mülteci kabul eden bir ülke değildir. Maalesef ülkemiz 1951 Cenevre Mülteci Sözleşmesine koymuş olduğu  ‘’Coğrafi Sınırlama‘’ çekincesi ile sadece Avrupa’dan gelen kişileri mülteci olarak kabul eden Monako ve Madagaskar gibi 3-5 ülkeden biridir. Oysa hepimiz biliyoruz ki Türkiye’ye asıl göç Ortadoğu, Asya ve Afrika ülkelerinden olabilmektedir. Ancak buralardan gelen kişiler bu coğrafi sınırlama çekincesi sebebi ile ülkemizde mülteci statüsü alamamaktadır.

Şu an için Türkiye’de Avrupa’dan başvurusu olup, mülteci statüsü alabilmiş toplam insan sayısı 40-50 kişiyi geçmemektedir. Geri kalan tüm insanların uluslararası bir statüleri yoktur. Ancak durum böyle olsa da insanların Suriye’de başlayan ve Irak ile devam eden savaş süreçlerinden dolayı Türkiye sınırlarından kitlesel geçişleri kendini bir zaruret olarak göstermiştir.

İşte bu kitlesel acil sığınma talepleri ile baş edebilmek için hükümet daha önce kitlesel göçler ile ilgili bir yasal mevzuatı yokken ilk defa 4 Nisan 2013 tarihinde çıkardığı 6458 sayılı yabancılar ve uluslararası koruma kanununun 91 maddesi ile ‘’Geçici Koruma’’ statüsü tanımlamıştır. Fakat bu kapsama giren kişilerin hak ve yükümlülükleri ancak 10 gün önce yani 22 Ekim 2014 günü Bakanlar Kurulu kararı ile resmi gazetede yayımlanan Geçici Koruma Yönetmeliği ile düzenlenebilmiştir. Bu statünün uluslararası bir koruma statüsü olmadığını dolayısı ile de mülteciler için tanımlanmış olan 5510 sayılı SSGSS kapsamında bulunan hükümlere tabi olmadığı için sağlık hizmetlerinden faydalanmalarının istenen düzeyde olmadığı gerçeğini de belirtmek isteriz. Örneğin acil sağlık hizmetleri ve kamu sağlığını tehlikeye sokan bulaşıcı hastalıklar dışında kalan sağlık hizmetlerinin geçici koruma altına alınmış yabancılar için sağlanması mutlak bir zorunluluk olarak tanımlanmamıştır. Ayrıca acil ve temel sağlık hizmetleri dışında kalan sağlık hizmetleri için katkı payı alınabileceği belirtilmiştir. Bu yönetmeliğin en büyük dezavantajı geçici olmasıdır. Bakanlar Kurulu kararı ile bu statü istendiği anda geri alınıp insanların ülkelerine geri yollanması istenebilir.

Tüm uyarılarımıza rağmen hükümet bu yönetmeliği de çıkarırken diğer yasa yapım süreçlerinde olduğu gibi alanda çalışan tarafları dinlememiş ve bildiğini okumaya devam etmiştir. Yönetmeliğin içeriğine dair çok şey ifade edilebilir. Ancak bizim açımızdan anlaşılmaz olan hükümetin ısrarla neden Ezidi insanlarını bu yönetmelik ile getirilen (kısmi ve yetersiz de olsa) haklardan mahrum bıraktığıdır. Bu ayrımcı yaklaşım neticesinde Ezidi insanlarımızın başta en temel yaşam hakkı olan sağlık hizmetlerine ulaşımı engellenmiş olmaktadır. Bu güne kadar bizler tarafından sağlanmaya çalışılan sağlık hizmetlerinin olası eksiklikleri neticesi gelişecek can kaybı ve kalıcı hasarlardan başta hükümet olmak özere yereldeki sağlık hizmet sunucularının sorumlu olacağını da kamuoyu bilgisine sunmak isteriz.

Geçici Koruma statüsü ile mültecilerin sahip olduğu hakları sınırlamak gibi bir amaç güdülmemesi gerektiği, geçici korumanın ülkeye kitlesel ve ani  sığınma zorunluluğunun  olduğu  durumlarda kullanılan geçici  bir yol olduğu bir çok evrensel belgede belirlenmiştir. Ancak yine biliniyor ki BMMYK (Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği) Yürütme Kurulu’nun 1981 yılında kabul ettiği ilke kararları mevcut olduğu halde birçok yerde bu anlamda hak kayıpları olduğu da görülmektedir.

Her ne kadar kitlesel göçlerle sığınan insanlar için uygulanan geçici koruma kapsamı, mülteci  statüsünde bulunanlar gibi bir  sağlık hakkı tanımlamasa da bizler, hem iç hukuk hem de uluslar arası hukukta tanımlanmış haklar ve mesleğimizin evrensel ilkeleri ışığında tüm insanlara sağlık hizmetinin verilmesinin bir zorunluluk olduğuna inanıyoruz. Bu anlamda Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın temel haklara ilişkin hükümleri yalnızca vatandaş olanları değil, ülkemizde bulunan tüm insanları kapsamaktadır. Yine Anayasa’nın 10. maddesi, 17. maddesi ve 56. maddesi iç hukuk açısından aynı konulara vurgu yapmaktadır. Evrensel insan hakları bildirgesi başta olmak özere pek çok uluslararası sözleşmede belirtildiği gibi yaşam hakkı tüm insanlar için temel bir haktır. Sağlık hakkı da yaşam hakkının temel bir bileşeni olduğu bilinen bir gerçektir. Bu bilgiler ışığında ülkemize sığınmak zorunda kalmış tüm insanlara sağlık hizmeti başta olmak özere barınma, giyim, gıda ve eğitim gibi tüm hakların sağlanması hükümetin temel bir görevi olup, asla kısmen yapılacak bir hayır işi değildir.

Bizler Batman’da faaliyet yürüten meslek odaları, sendikalar ve insan hakları kurumları olarak hükümetten acil olarak tüm ülkede bulunan sığınmacı insanların kaldığı barınma merkezlerini sivil denetimlere açmasını, işlemleri adilane ve şeffaf yürütmesini, Ezidi insanlara uygulanan ayrımcılığa son vererek  hemen onları da Geçici Koruma yön