Hükümete Bağlı Üniversite ve Bilim Enstitüsü Olmaz

Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) ve Ankara Tabip Odası (ATO) 09 Temmuz 2014 tarihinde Ankara Üniversitesi Morfoloji Yerleşkesi’nde düzenledikleri basın açıklaması ile Meclis’te görüşülmeye başlanan “Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı Kurulması İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” protesto edildi. TTB ve ATO’nun ortak basın açıklamasına Ankara Diş Hekimleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Dr. İlker Cebeci, SES Ankara Şube Başkanı Hüsnü Yıldırım ve Türk Medikal Radyoteknoloji Derneği Başkanı Nezaket Özgür de destek verdi.

TTB Merkez Konseyi Başkanı Dr. Bayazıt İlhan, söz konusu Kanun Tasarısı’nın tıp bilimine yönelik bir saldırı olduğunu, hükümetin bu yolla tıp bilimini hegemonya altına almaya çalıştığını söyledi. İlhan, hükümetin hayata geçirmeye çalıştığı yeni düzenlemeler ile kadrolaşma faaliyetinin önünü açtığını belirtti.

ATO Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Çetin Atasoy tarafından okunan ortak basın açıklamasında siyasi iradenin Kanun Tasarısı’nda geçen düzenlemelerle hem sağlık alanındaki araştırma-geliştirme çalışmalarını, hem de sağlık yüksek öğretimini hükümete ve bakanlığa bağladığının ve özerkliğini yok ettiğinin altı çizildi. Atasoy, kamuoyunu ve akademiyi kadrolaşmaya ve sağlığın ticarileşmesine direnç göstermeye çağırdı. “Sağlıktan rant devşirme” anlamına gelen TÜSEB ve Sağlık Bilimleri Üniversitesi yasa tasarılarına “Hayır!” dediklerini belirtti.

Son olarak söz alan Cumhuriyet Halk Partisi Mersin Milletvekili Prof. Dr. Aytuğ Atıcı, özerk olması gereken TÜSEB’in doğrudan Sağlık Bakanlığı’na bağlı olmasını eleştirdi. Aytuğ Atıcı, TÜSEB Başkanlarının genel bütçeden karşılanan 1 milyon liraya kadar olan kaynaklarını kontrol etmesinin tehlikeli olacağının altını çizdi. Atıcı, Kanun Tasarısı’nın akademik hayatın sonunu getireceğini belirtti. Sağlık Bakanlığı’nın innovasyon girişimlerini eleştiren Atıcı, ar-ge ve innovasyon faaliyetlerinin üniversitelere ve TÜBİTAK’a ait olduğunu, Sağlık Bakanlığı’nın bu kurumlardan yararlanması gerektiğini vurguladı

TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ ve ANKARA TABİP ODASI ORTAK BASIN AÇIKLAMASI

“HÜKÜMETE BAĞLI ÜNİVERSİTE VE BİLİM ENSTİTÜSÜ OLMAZ”

Hükümet, bugünlerde mecliste görüşülen bir yasa tasarısı ile kendi denetimi altında, Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı (TÜSEB) ve Türkiye Sağlık Bilimleri Üniversitesi kurmaya çalışıyor.

Siyasi irade, bu yolla, hem sağlık alanındaki araştırma-geliştirme çalışmalarını, hem de sağlık yüksek öğretimini kendisine bağlıyor, özerkliğini yok ediyor, ticarileştiriyor.

AKP’nin yıllardır uyguladığı Sağlıkta Dönüşüm Programı temel sağlık parametrelerimizde hiçbir göreli iyileşme sağlayamamışken, kamunun sağlık harcamalarının giderek daha çok artmasına yol açmıştır.

Hükümet bunun sürdürülemez olduğunu, kamu sağlık harcamalarındaki artışın cari açık için ciddi tehlike oluşturduğunu uzun süredir görmektedir. Ne var ki bu tasarı ile sözüm ona çözüm olarak dayattığı yöntem bu tehlikeyi bahane edip sağlığı daha fazla ticarileştirmektir.

TÜSEB bünyesinde kurulacak 6 enstitüden biri Kanser Enstitüsü’dür. Bunun en önemli gerekçesi olarak kanser sıklığının ve dolayısıyla kanser tedavisinin maliyetinin artması ileri sürülmektedir. Siyasi irade halkın kanser korkusunun ardına sığınarak, araştırma-geliştirme faaliyetlerini kendi denetimine almayı, buradan kendine ve yandaşlarına rant çıkarmayı planlamaktadır.

Ülkemiz gerçekten de bilimsel araştırmalar bakımından gelişmiş ülkelerin çok gerisindedir. TÜSEB’in amaçları arasında gösterilen ulusal kaynaklarla ilaç ve tıbbi cihaz geliştirmek kuşkusuz hem halk sağlığı hem de sağlık harcamalarımız açısından çok doğru bir hedeftir. Ancak araştırma-geliştirme faaliyetleri gerçek anlamda özgür, idari açıdan özerk ortamlar ister. Bu ortamların üniversitelerde yaratılması pekala mümkündür. Oysa bu yasa ile üniversiteler daha etkisiz hale gelecek, bilim denetim altına girecek, bilimsel üretim esas olarak kar elde etmeye yarayan bir etkinlik haline gelecektir.

Özel bütçeli, özel hukuk hükümlerine tabi, şirketleşmeyi teşvik eden yapısı ile TÜSEB, niyetin tam da bu olduğunu açıkça ortaya koymuştur. Bu tasarı bilimsel çalışmanın ticari değere dönüştürülmesinin tasarısıdır. Ar-Ge adı altında, uygun bulduğuna şirket kurdurmanın, uygun bulduğuna geri ödemesiz destek ve hibe vermenin tasarısıdır.

TÜSEB sözde özerk, özde tamamen hükümete bağlıdır. Yönetim Kurulu’nun Başkanı bizzat Sağlık Bakanı’dır. Yönetim Kurulu ve Yüksek Danışma Kurulu üyeleri çok büyük ölçüde hükümet tarafından atanmaktadır. Hükümet bu tasarı ile bilimi avucunun içine almaktadır.

TÜSEB’in idari yapısı antidemokratiktir. TÜSEB Başkanı aşırı geniş yetkilerle donatılmıştır. Tek başına  1 milyon TL’lik kamu parasını harcamaya karar verebilecektir, bu çok kaygı vericidir.

TÜSEB haksız rekabet için önü açılan, mali olarak kayırılan bir kuruluştur. Kar elde edecek, ama vergilerden muaf olacaktır. Ar-Ge için gerekli her türlü bilgiyi herkesten isteyebilecek, bütün kurumlar bu bilgileri vermekle yükümlü olacaktır. Kişisel bilgilerin gizliliği ilkesi unutuluvermiştir.

TÜSEB bünyesindeki enstitülerden biri Türkiye Sağlık Hizmetleri Kalite ve Akreditasyon Enstitüsü’dür. Bunun tercümesi şudur: Sağlık Bakanlığı kendi hastanelerini kendisi akredite edecektir. Kendini akreditasyon kavramı literatüre girmek üzeredir.

TÜSEB bilimselliği tartışılır yöntemlerin tıpta kullanılmasını yasal hale getirmektedir. TÜSEB bünyesindeki Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Enstitüsü ile hastalarımız bilimsel etkinliği kanıtlanmış yöntemlerden devlet eliyle uzaklaştırılmış olacaktır. Galiba hükümet sağlık harcamalarını azaltmak için hacamattan medet ummaktadır.

“Sağlık Bilimleri Üniversitesi” kuracaklarını söylüyorlar, biz ona “Sağlık Bakanlığı Üniversitesi” diyeceğiz.

Yasa torbasında tıp fakültesi, sağlık bilimleri fakültesi ve sağlık bilimleri enstitüsünden oluşan “Sağlık Bilimleri Üniversitesi” kurulması da öngörülmektedir. Manidar biçimde, yine İstanbul’da! Temel sorunlarımızdan biri sağlık çalışanlarının dağılımındaki eşitsizlik iken, İstanbul’da devasa bir üniversite kurulmaktadır.

Yöneticilerimizin evrensel üniversite kavramına çok yabancı olduğu bir kez daha açığa çıkmıştır. Üniversitenin bağımsızlığı, akademik özgürlük, idari özerklik,… bunlar hükümetten ne kadar uzaktır? Öngörülen üniversite mütevelli heyet tarafından yönetilecektir. Mütevelli heyet pek tanıdıktır: Sağlık Bakanı, Müsteşar, Rektör, Bakanın seçeceği bir üye ve YÖK’ün seçeceği bir profesör. Denetim neredeyse tamamen siyasilerde, dolayısıyla bilim yapılabilir mi bilinmez, o halde bu üniversiteye  “Sağlık Bilimleri Üniversitesi” değil “Sağlık Bakanlığı Üniversitesi” demek çok daha fazla yakışacaktır.

AKP bu üniversiteye 300 profesör, 1200 doçent olmak üzere 1875 akademik kadro tahsis etmiştir. Tıp fakültesine tahsis edilen kadroları kim belirleyecektir, öğretim üyesi atamalarını kim yapacaktır? Tabii ki mütevelli heyet. Yani, tabii ki Bakanlık. Ne de olsa bu bir “Sağlık Bakanlığı Üniversitesi”dir.

Kurulacak üniversite sözde kamu üniversitesidir ama özel üniversite mantığıyla işletilecektir. Gerçek ve özel hukuk tüzel kişilikleri ile işbirliği ve ortak projeler yapılabilecek, yurt içinde ve yurt dışında bölüm açılabilecektir. Kendilerine kadro tahsis edilen öğretim üyeleri, doğal olarak, Rektörü seçemeyecektir. Rektör mütevelli heyetin belirlediği bir liste içinden, Cumhurbaşkanı’nca atanacaktır.

Sağlık Bakanlığı’nın üniversite kurması ne hakkıdır, ne de görevi! Bu durum Anayasa’nın yüksek öğrenimi düzenleyen 130. ve 131. maddelerine aykırıdır. AKP Anayasa’yı yine hiçe saymaktadır.

İstanbul’a bu boyutta bir tıp fakültesi gerekli de değildir. Ülkemizde nüfus başına düşen tıp fakültesi sayısı Avrupa ve OECD ülkelerinden kat be kat fazladır. AKP ülke kaynaklarını böyle gereksiz harcamalarla israf edeceğine, alt yapı ve akademik kadro sorunlarıyla boğuşan mevcut tıp fakültelerimizin, sözde değil özde kamuya ait olan fakültelerimizin yararına kullanmalıdır.

Ankara Tabip Odası ve Türk Tabipleri Birliği olarak, kamuoyunu ve akademiyi kadrolaşmaya ve sağlığın ticarileşmesine direnç göstermeye çağırıyoruz. “Sağlıktan rant devşirme” anlamına gelen TÜSEB ve Sağlık Bilimleri Üniversitesi yasa tasarılarına “Hayır!” diyoruz.

Saygılarımızla,

Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi

Ankara Tabip Odası