Sağlık Torbası İçin TBMM Başkanlığı'na Sesleniyoruz:
“Önce Zarar Verme” İlkesi Yasa Yapıcılar İçin de Geçerlidir!
Türkiye’de sağlık hizmet sunumunu yakından ilgilendiren ve bu hafta TBMM gündemine gelmesi beklenirken komisyona geri çekilen Tam Gün Yasa Tasarısı ile ilgili Türk Tabipleri Birliği (TTB) tarafından 19 Kasım 2013 tarihinde bir basın toplantısı düzenlendi.
TTB Merkez Konseyi Genel Sekreteri Bayazıt İlhan ve TTB Merkez Konseyi Üyesi Osman Öztürk’ün katıldığı basın toplantısında, hekimlerin ve sağlık çalışanlarının görüşleri alınmadan yapılan düzenlemelerin Türkiye sağlık ortamında yaşanan sorunları derinleştirdiği ifade edilerek, Gezi olaylarında yaşadığımız gibi olağan dışı durumlar dahil olmak üzere mesleğini insanlığın yararına yapmaya çalışan hekimler ile TTB ve Tabip Odaları yöneticilerini hapis cezası dahil yüksek cezalara çarptırmayı öngören düzenlemeler yapılmaya çalışıldığı bildirildi.
“Örneğin Tasarının 33. Maddesi ile hekimlerin, vatandaşlara verdikleri insani yardım amaçlı her türlü ücretsiz hizmetler de dahil olmak üzere mesleki faaliyetler, eğer Sağlık Bakanlığı’ndan bunun için ruhsat alınmamış ise suç sayılmakta bir yıldan üç yıla kadar hapis ve yirmi bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılması düzenlenmektedir. Komisyon aşamasında yoğun itirazlar üzere yalnızca acil sağlık hizmeti ulaşana kadar verilecek olan sağlık hizmetleri için ruhsat aranmayacağı ve suç sayılmayacağı eklenmiştir. Bu düzenleme ile hekimlik faaliyeti suça dönüştürülmektedir.” denilen basın toplantısında dile getirilen bazı talepler ise şöyle:
Hekimlik faaliyetinin suç gibi gösterilmesinden vazgeçilmesini, hekimlerin ve sağlıkçıların şiddete karşı korunmasını bunun için önerdiğimiz gibi bir maddenin düzenlenmesini talep ediyoruz. Tasarıda yer aldığı biçimiyle yapılan düzenlemelerin derde derman olmayacağını belirtmek istiyoruz.
Tıp fakültelerine, Tam Gün adı ile 2010 Yılı Ocak ayından itibaren çıkarılan Yasa ve Kanun hükmünde kararnamelerle ağır hasarlar verildiği artık görülmelidir. Diğer öğretim üyelerinden farklı akademik haklara sahip, sözleşmeli öğretim üyesi istihdamı, vatandaşın cebinden ödeyeceği gelirlerle oluşturulan döner sermayeye dayalı ücretlendirme yöntemleri ile tıp fakültelerimizi bütünüyle kaybedeceğiz.
Sağlık bilgilerinin kayıt ve bildirim sisteminin parayla satılmasına yönelik özel yaşamın gizliliğine aykırı düzenlemeler düzeltilmelidir.
Üniversitelere gitmeden “jet profesör” yapılan, Sağlık Bakanlığı'nda profesör unvanı ile ayrıcalıklı ücret ve görevlere getirilen insanlara, Yükseköğretim Yasasının 29. Maddesi çiğnenerek üniversitede çalışmış gibi profesör unvanı ile ilgili her türlü akademik ve özlük hakkı tanınmamalıdır.
Ülkemizde okuyup ülkemizde çalışan hekimlere haksızlık yapılmamalıdır. Tasarıyla eğitimlerini yurt içinde almakla birlikte en az iki yıl yurt dışında çalışan veya daha önce yurt dışında eğitim gören hekimler devlet hizmeti yükümlüğünden muaf tutulmaktadır. Bunun yerine modern kölelik olan ve sürekli eş durumu başta olmak üzere mağduriyet üreten mecburi hizmet uygulamasından bütünüyle vazgeçilmeli, adil ve dengeli bir atama ve yer değiştirme sistemi getirilmelidir.
Sağlık Torbası İçin TBMM Başkanlığı’na Sesleniyoruz:
“Önce Zarar Verme” İlkesi Yasa Yapıcılar İçin de Geçerlidir!
19 Kasım 2013
20 Haziran 2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na kanunlaştırılmak üzere sağlık alanıyla ilgili toplam 41 madde içeren bir “Torba Tasarı” sunuldu.
Torba Tasarı TBMM’ne sunulmadan önce sağlıkçıların ve toplumun bilgisine sunulmadı, katkıları alınmadı. Tasarının 26.06.2013 tarihinde yapılan Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonundaki görüşmelerine kısa bir süre öncesinde TTB ve bazı meslek örgütleri çağrıldı. Hatta bazı meslek örgütleri unutulduğu için milletvekillerinin talebi üzerine Komisyon çalışması sırasında telefonla çağrıldı.
Meslek örgütlerinin ve sendikaların dile getirdiği haklı eleştiri ve öneriler dikkate alınmadı. Tasarı 1 Temmuz 2013 tarihinde Komisyonlardan geçirilip Genel Kurula gönderildi. TBMM yasama yılı açıldıktan sonra hemen görüşülüp yasalaştırılacağı Sağlık Bakanı tarafından defalarca açıklandı.
Sağlık Bakanlığı, Tasarıyı hazırlığından önce istemediği görüşü, 24 Ekim 2013 tarihinde bütün üniversite rektörlüklerine gönderdiği yazılarla altı gün içinde göndermelerini istedi. Basından izledik, üniversitelerin pek çoğundan tasarı maddelerinin bu haliyle uygun olmadığı yönünde görüşler iletilmiş. Yine basına 41 maddelik tasarının 86-87 maddeye ulaştığı haberleri yansıdı.
Bütün bu haberlerin konusu; bir bütün olarak sağlığımızı ve canımızı, sağlık hizmeti veren bütün hekimleri, tıp öğrencilerini, hekim yetiştiren hocaları, sağlık ortamını, hastaları çok yakından ilgilendiren müdahaleler içeren bir büyük düzenleme. Adı; “Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat Ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”.
Ancak ne üniversiteler, ne meslek örgütleri, ne sağlık çalışanlarının sendikaları ne de toplum bu çalışmaları tam olarak bilmiyor, içine katılamıyor.
Halen TBMM Genel Kurulunda görüşülmeyi bekleyen ve bu aşamada inceleyebildiğimiz 41 maddelik Tasarı, tıp fakültelerindeki, sağlık hizmetindeki ve hekimlerin çalışma koşullarındaki sorunları çözmüyor. Üstüne çok ciddi sorunlar ekliyor.
Örneğin Tasarının 33. Maddesi ile hekimlerin, vatandaşlara verdikleri insani yardım amaçlı her türlü ücretsiz hizmetler de dahil olmak üzere mesleki faaliyetler, eğer Sağlık Bakanlığından bunun için ruhsat alınmamış ise suç sayılmakta bir yıldan üç yıla kadar hapis ve yirmi bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılması düzenlenmektedir. Komisyon aşamasında yoğun itirazlar üzere yalnızca acil sağlık hizmeti ulaşana kadar verilecek olan sağlık hizmetleri için ruhsat aranmayacağı ve suç sayılmayacağı eklenmiştir. Bu düzenleme ile hekimlik faaliyeti suça dönüştürülmektedir.
Toplumumuzun bu ceza maddesi ile çözülecek bir sorunu, kamusal bir gereksinimi ve ihtiyacı yoktur.
Oysa ülkemizde her gün hekimler, hemşireler, güvenlik görevlileri dövülmekte, hatta öldürülmekte, tehdit edilmektedir. Sağlık hizmetleri en tehlikeli işkolu haline dönüşmüştür. Sağlıkta şiddet nedeniyle hastalara verilen sağlık hizmetleri aksamaktadır. Bu alanda şiddetin önlenmesi, hekimlerin, sağlık çalışanlarının sağlığının ve canlarının korunması, iş verimliliğinin sağlanması, sağlık hakkının güvence altına alınması için acil bir suç ve ceza maddesine ihtiyaç vardır.
Türk Tabipleri Birliği 2009 yılında Dünya örneklerine de bakarak bu konuda bir madde önerisi hazırlamış, TBMM Başkanlığı’na defalarca sunmuştur. Hekimlik faaliyetinin suç gibi gösterilmesinden vazgeçilmesini, hekimlerin ve sağlıkçıların şiddete karşı korunmasını bunun için önerdiğimiz gibi bir maddenin düzenlenmesini talep ediyoruz. Tasarıda yer aldığı biçimiyle yapılan düzenlemelerin derde derman olmayacağını belirtmek istiyoruz.
Tıp Fakültelerine, Tam Gün adı ile 2010 Yılı Ocak ayından itibaren çıkarılan Yasa ve Kanun hükmünde kararnamelerle ağır hasarlar verildiği artık görülmelidir. Diğer öğretim üyelerinden farklı akademik haklara sahip, sözleşmeli öğretim üyesi istihdamı, vatandaşın cebinden ödeyeceği gelirlerle oluşturulan döner sermayeye dayalı ücretlendirme yöntemleri ile tıp fakültelerimizi bütünüyle kaybedeceğiz.
Tıp eğitiminin gereklerine, hasta yararına klinik kararların özgürce verilebildiği, özerk çalışma ortamlarına, mesleki bağımsızlık ve bilimsel özerkliğin sağlandığı bir Üniversiteye acil ihtiyacımız var. Tasarı Birliğimiz tarafından daha önce hazırlanan önerilerin tartışabileceği, tarafların katılabileceği bir tıp fakültesi ortamı için yeniden yapılandırılmalıdır.
Anayasa Mahkemesi’nin 16 Şubat 2013 tarihinde iptal ettiği, sağlık personeline “ikamet mecburiyeti”, “Sağlık personelinin ihtiyaç hâlinde çağrıya uyması’ adı ile getirilmesinden, sağlık personelin modern köleliğe zorlanmasından vazgeçilmelidir. Sağlık hizmetlerinin olağan bir biçimde sunulması için sağlık hizmetleri yeniden organize edilmeli, sağlık çalışanlarının sürekli olarak olağanüstü koşullarda yaşayan insanlar olmasına son verilmelidir.
Sağlık bilgilerinin kayıt ve bildirim sisteminin parayla satılmasına yönelik özel yaşamın gizliliğine aykırı düzenlemeler düzeltilmelidir.
Üniversitelere gitmeden “jet profesör” yapılan, Sağlık Bakanlığı'nda profesör unvanı ile ayrıcalıklı ücret ve görevlere getirilen insanlara, Yükseköğretim Yasasının 29. Maddesi çiğnenerek üniversitede çalışmış gibi profesör unvanı ile ilgili her türlü akademik ve özlük hakkı tanınmamalıdır.
Ülkemizde okuyup ülkemizde çalışan hekimlere haksızlık yapılmamalıdır. Tasarıyla eğitimlerini yurt içinde almakla birlikte en az iki yıl yurt dışında çalışan veya daha önce yurt dışında eğitim gören hekimler devlet hizmeti yükümlüğünden muaf tutulmaktadır. Bunun yerine modern kölelik olan ve sürekli eş durumu başta olmak üzere mağduriyet üreten mecburi hizmet uygulamasından bütünüyle vazgeçilmeli, adil ve dengeli bir atama ve yer değiştirme sistemi getirilmelidir.
Aile hekimlerine, kurum hekimlerine, ücretlerini arttırmak için çalışma saatlerini daha da uzatıp, mesai dışında 30 saatlik işyeri hekimliği yapma düzenlemesi yerine; hekimlerin ücretlerinde ve emekli maaşlarında kalıcı iyileştirmeler yapılmalıdır.
Mutlak bir halk sağlığı sorunu da olan hekim yorgunluğuna son verecek düzenlemeler yapılmalıdır. Bu amaçla hekimlerin normal çalışmaları dışında yapacakları fazla çalışmalar Avrupa normlarına uygun olarak sınırlandırılmalı, çalışma süreleri insanca dinlenip, güvenli sağlık hizmeti sunabilecekleri biçimde düzenlenmelidir.
Türk Tabipleri Birliği
Merkez Konseyi