ALTINcı FiLO Kazdağından Defol!

Kazdağları ve yöresinde yaşam haklarına kasteden vahşi madencilik uygulamalarına karşı mücadele eden Kazdağları Köylüleri,  12 Kasım 2013 tarihinde Ankara’ya gelerek, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Dikmen Kapısı önünde basın açıklaması yaptı.

Basın açıklamasına aralarında TTB’nin de bulunduğu meslek örgütleri, sendikalar, kitle örgütleri ve bazı siyasi parti yöneticileri de destek verdi.

Basın açıklamasında konuşan ve sözlerine direnişteki köylüleri selamlayarak başlayan TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Özdemir Aktan şunları söyledi: “Çevremize sahip çıkmak sağlık konusunda kafa yoran herkesin birinci ödevidir. Maalesef Kazdağlarında bir çevre katliamı yaşanıyor. Bunun sağlıkla bağdaşan hiçbir tarafı yoktur. Maalesef Kazdağlarında yapılanlar Gezi parkında ağaçları söken zihniyetle aynıdır. Kazdağlarında bu katliamı yapan zihniyet, ODTÜ ormanına yol yapmaya çalışan zihniyetle aynıdır. Kazdağları bu ülkenin akciğeridir. Ve buradaki doğa katliamını kabul edemeyiz, etmemeliyiz. Eğer sağlıktan bahsediyorsak çevremize mutlaka sahip çıkmalıyız. Bu çevre katliamını hep birlikte engellemeliyiz”.

Basın açıklamasına TTB Merkez Konseyi 2. Başkanı Gülriz Erişgen, Genel Sekreteri Bayazıt İlhan, Merkez Konseyi üyeleri Filiz Ünal İncekara, Fatih Sürenkök ve Osman Öztürk de katıldı.

Basın Açıklaması
12 Kasım 2013

Bizler Kazdağı Köylüleri;

Neden buradayız, niçin Ankara’ya geldik. Bunca yıl bekledik, haykırdık, isyan ettik, hastalandık kimse sesimizi duymadı, bizleri görmedi. Bizim vekillerimiz, sadece yöremizin vekilleri değil, ülkemizin tüm vekilleri bizi duysun, bizi görsün, bir şeyler yapın diye taa Çanakkale’den ayağınıza geldik.

Köylü olarak, yurdun efendisi olarak, zaten birçok sorunumuzun olduğu herkes tarafından biliniyor. Tüm sıkıntılarımızın üstüne son yıllarda, çok önemli olaylar yaşıyoruz; dağlarımızda, köylerimizde, Çanakkale’de.

Bol pınarlı vahşi hayvanlar anası, oksijeni çok dağımızda meyve bahçelerimizde, meralarımızda, ormanımızda, tarlalarımızda ekmeğimiz için çalışırken, birkaç yıldır, bilmediğimiz, tanımadığımız adamlar, ellerinde devletimizden aldıkları, resmi kağıtlarla, izinlerle, ağaçlarımızı kesmeye, dağlarımızı kazmaya başladılar. Büyük büyük kamyonetler, iş makinaları ile gürültü çıkararak sondajlar yaptılar. Şahinli’de, Ağıdağı’nda, Kirazlı’da, Söğütalan’da, Etili’de, Kızılelma’da, Serçiler’de, Evciler’de, Karaköy’de, Kuşçayırı’nda, Muratlar’da, Yeşilköy’de, Gedik’de son olarak da Kurşunlu’da köylerimizi başımıza yıkmaya başladılar. Bugüne kadar daha sondajlar sırasında köyümüzün içinden geçen dereler, çeşmelerimizden akan sular bulandı. Çocuklarımız ishal oldu, keçilerimiz hastalandı, büyükbaş hayvanlarımız üremez oldu.

Jandarmaya gidiyoruz tutanak tutturuyoruz, Kaymakam’a gidip şikayet ediyoruz, Valimizle görüşüyoruz, dilekçeler yazıyoruz. Hiçbir sonuç yok. Hayvanlarımızı otlattığımız meralar, kestane, ceviz ağaçlarımız, göknarlarımız, meşe ağaçlarımız, kayınlarımız toplu halde gözümüzün içine baka baka kıyılıyorlar, kesiliyorlar. Bizler bir dal kestiğimizde en büyük cezalar alırken, elin oğlu yüzlerce, binlerce ağacımızı kesiyor. “Bizim iznimiz var, parasını da verdik” diyorlar.

Biz köylülere niye böyle davranılıyor, bizler gözden çıkarıldık mı? Bizler gözden çıkarıldıysak, yaşadığımız köyler, ürettiğimiz ürünler de mi gözden çıkarıldı?

Bizim Kazdağı’nın verimli topraklarında, temiz hava içinde, temiz sular ile yetiştirdiğimiz, elmalar, kirazlar, şeftaliler, sütümüz, yoğurdumuz, peynirimiz, helvamız, şifalı otlarımız, domatesimiz her yere ulaşıyor, herkes bunları yiyor. Kestanelerimiz, cevizimiz, ıhlamurlarımızı herkes biliyor.

Madenciler işletmeye geçerler ise, dağa siyanür emzireceklerini ve altın, gümüş, bakır, kurşun sağacaklarını söylüyorlar. Tüm bunları söylerken köylümüzü, bizleri iş vaadi ile kandırıyorlar. Sondajlarda bir süre çalıştırdıktan sonra, işleri bitince bizi kapı önüne koyuyorlar. Yani her şekilde kandırılıyoruz. Böyle giderse bizi köylerimizden de sürecekler, ya da köylerimizin üstüne taş ve toz yığılacak, biz kaçacak delik arayacağız. Bize hak görülen bu mu?

Kazdağı, Kuzey Egenin Efesi, her yerden görülür. Gökçeada’nın, Bozcaada’nın suyu Kazdağı’ndan gider. Kazdağları sadece Çanakkale’nin, Balıkesir’in değil bütün Türkiye’nin dağıdır. Ona çok borcumuz var, bu borcu ödememiz için ömürlerimiz yetmez.

Son olarak bahsetmek istediğimiz bir şey daha var. Bayramiç Kurşunlu köyündeki maden çalışmasına karşı köyünü, ağaçlarını savunmak için 17 gündür açlık grevi yapan Bülent Özüren’den bahsedeceğiz size. Kendisi sizlere selamlarını iletti. Açlık grevinin bugününde de dimdik ayakta. Bugün Bayramiç’te doktorlarımız onu yine muayene etmişler, iyilik haberlerini aldık. Ancak yine de çok kaygılanıyoruz. Gün gün sağlığında değişiklikler yaşanıyor. Çanakkale’deki doktorlarımız sağlığını çok yakından takip ediyorlar, ama sizlerin desteğinize de çok ihtiyacımız var. Kurşunlu Köyü’nde açlık grevi yapan Bülent Özüren dün bir çağrı yaptı. “Herkesin çadırlarını bulundukları yere, evlerinin önüne kurmalarını, kendisine, köyüne ve Kazdağlarına destek vermelerini” istedi.

Sayın milletvekilleri, sayın büyüklerimiz sizlerden istediğimiz, sesimize ses bize güç vermeniz.
Kazdağı’nı ve köylerimizi, yaşam alanlarımızı kurtarmak için harekete geçmenizi istiyoruz…

Çanakkale - Kazdağları Köylüleri