Kalıcı Bir Barış İçin Eşitlik, Özgürlük, Kardeşlik ve Haklarımız İçin Mücadele Edeceğiz!

altTürk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi tarafından 15 Mayıs 2013 tarihinde yapılan basın açıklamasında “Kalıcı Bir Barış İçin Eşitlik, Özgürlük, Kardeşlik Ve Haklarımız İçin Mücadele Edeceğiz!” denildi.

 

 

 

 

BASIN AÇIKLAMASI
15 Mayıs 2013

Kalıcı Bir Barış İçin Eşitlik, Özgürlük, Kardeşlik Ve Haklarımız İçin Mücadele Edeceğiz!

Neredeyse 5 ay oluyor kamuoyunda bilinen farklı adlarıyla “süreç” başlayalı. Ve 5 aydır ne mutlu ki bir çatışma nedeniyle ölen-öldüren yok. O günden bugüne konuşanlar var, gidenler gelenler, taleplerini alanlarda haykıranlar, tepkilerini gösterenler, yorumlayanlar.

Hepimizi çok yakından ilgilendiren bu süreci büyük çoğunluk izliyoruz; hem anlamaya çalışıyoruz hem de biliyoruz: “ne kadar çok öldük yaşamak için”*

Çünkü yıllardır ölen biziz, bizim çocuklarımız, bu toprakların yoksul, emekçi çocukları.

Aman bozulmasın çatışmasızlık diyoruz, istiyoruz, ölmesin çocuklarımız; DESTEKLİYORUZ.

Çatışmasızlığı bile özlemişiz, oysa biliyoruz bu yetmez, en büyük dileğimiz BARIŞ içinde yaşamak.

Bu duygu ve düşüncelerle tam yirmi yıl önce 14 Mart 1993 tarihli basın açıklamamızda Savaş ve Hekimlik, Kürt sorunu konularında TTB olarak görüşlerimizi kamuoyu ile paylaşarak;

“Aslolan Barıştır!” demiştik, demeye devam ediyoruz.

 “Görevimizin insan yaşamını korumak ve yaşam kalitesini yükseltmek olduğu bilinciyle hareket eden biz Hekimler, hekimlik mesleğinin ancak Barış ortamında istenen düzeyde verilebileceğine inanıyoruz. İnsan sağlığının sürdürülmesi ve geliştirilmesi önce YAŞAMA HAKKININ SAĞLANMASI ile gerçekleşir. “SAVAŞ” ister ülkeler arasında olsun, ister aynı ülkenin sınırları içinde olsun, insanlığın karşılaştığı en tehlikeli hastalıktır. Bu hastalığın belirtilerinin her biri de sağlıkçıların kendi başına üstesinden gelemeyeceği kadar korkunç sonuçlar doğurur. Adam öldürme, işkencenin her türü, insanın aşağılanması, açlık, türlü hastalıklar, ekolojik felaketler, ruh sağlığının bozulması, işsizlik, evsizlik, ahlaki değerlerin çökmesi ve niceleri…” diye yazmıştık.

Yirmi yıl önce sözlerimize “Yıllardır birlikte yaşayan insanların, bu birlikteliklerini kardeşçe sürdürmelerini savunmak, temel ilkemizdir. Bu birliktelik ve kardeşliği yıkmaya yönelik her türlü girişim ve propagandaya karşı olmak, görevimizdir” diye devam etmiştik.

Ve yine “Sorunun temel bileşeni yıllardır üstü örtülmeye çalışılsa da, bir Kürt sorunu” özelliği taşımaktadır. İstemesek de, yıllardır birlikte yaşadığımızı söylesek de, bu sorun adıyla tespit edilmelidir.  Adının “Kürt sorunu” olarak konması, ayrılıkçılık demek değildir. Ancak, adının doğru konmaması, yakında tüm ülkemizi ve bölgemizi sarabilecek yangının söndürülmesini sağlamaz.” diyerek bunca acı yanlış teşhis yüzünden yaşanmasın istemiştik.

Ne yazık ki olmadı; toplumsal barış son yirmi yılda daha da yara aldı.

Bu topraklarda çok uzun yıllara dayanan birlikteliğimizin doğru zeminde sürdürülmesi, eksikliklerinin savaşmadan/çatışmadan barışçı ve demokratik zeminlerde tesisi için sözümüzü söylemeye çaba gösterdik.

Bugün gelinen noktada bir kez daha söylüyoruz:

 Gerçekten yeni bir anayasa olmadan sorunlar çözül(e)mez.

Türkiye’de yaşayanlara eşitlik, özgürlük, adalet sağlayacak gerçekten yeni ve demokratik bir anayasa nasıl olur?

Bu “koşullarda” olur mu?  Yerel ve genel seçimler, başkanlık hesapları ile diktatörlüğe uzanan, Suriye’de savaştan yana olmaya kadar Kürt-Türk bütün emekçilerin, yoksulların aleyhine her türlü pazarlık barışla “takas” edilmek üzere masada tutulurken…

AKP’nin demokrasi anlayışı ve ayıbı 1 Mayıs"ta Taksim"de bir kez daha ortaya çıkmışken...

Reyhanlı’da karanlık güçler marifetiyle bir katliam yaşatılırken…

Yeni/demokratik bir anayasa işçi/emekçilerin, ezilenlerin, ötekileştirilenlerin özgürce kendini ifade edeceği, yer alacağı bir ortamda oluşabilir, böyle bir “ortamda” olmaz.

Çözüm, acıları/yaşanmışlıkları yok sayarak ve özür dilemeyerek yaratılan ortamda olmaz.

NE YAPACAĞIZ?

 Türklerin, Kürtlerin, bu topraklarda yaşayan, bütün etnik kökenden gelen, kısacası herkesin hem halk hem birey olarak eşit, adil koşullarda; demokratik, özgür, bağımsız, laik bir Türkiye’de yaşaması için… Somut taleplerimiz için çabalayacağız, mücadele edeceğiz.

Öncelikle müzakere edenlerin açıkça ne dediklerini bileceğimiz şeffaf bir süreç,

Herkesin özgürce ve özenli bir üslupla kendini ifade edeceği koşulları isteyeceğiz.

Sürecin yolu cezaevlerinde haksız yere tutulanların konumlarından, hasta tutuklulardan, işçi direnişlerinden, grevlerden,  kuklalaşmış üniversitelerden, taşeron yasalarından, 1 Mayıs/Taksim alanından… geçmeden“ortam” olmaz.

Cezaevindeki milletvekilleri dahil herkesçe bilinen bütün hukuk dışı tutuklamaların derhal sona erdirilmesini,

En yakın ve en iyi bildiğimiz/tanık olduğumuz Roboski katliamının her düzeyde ve siyaseten sorumlularının gizlenmeyerek cezalandırılmasını,

Yüreğimizi yakan Reyhanlı katliamının aydınlatılmasını,

Anayasaya gerek olmadan yapılabilecek hakların tanınmasını,

Seçimlerdeki barajların, siyasi partiler yasasındaki antidemokratik düzenlemelerin ve ifade-örgütlenme özgürlüğü önündeki engellerin derhal kaldırılmasını isteyeceğiz.

Ama endişemiz büyük: Reyhanlı’da yaşadığımız acı, bölgemizde emperyal oyunların çapını gösteriyor.

O nedenle yukarıda çizdiğimiz çerçevede temelleri atılmayan, zemini kurulmayan bir sürecin başka emellere alet olan “oyalamaca/kandırmaca” olacağını ve en çok da daha fazla savaşı tetikleyeceğini dile getireceğiz.

Kısacası izlemeyeceğiz, eşitlik, özgürlük, haklarımızla sağlanacak kalıcı bir barış için birlikte mücadele edeceğiz.

Türk Tabipleri Birliği
Merkez Konseyi

 

*Onat Kutlar