Hayaldi? Gerçek Olamıyor!

altTürk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi, İnsan Hakları Haftası nedeniyle bir basın açıklaması yaptı.

 

 

10.12.2012

Basın Açıklaması

HAYALDİ… GERÇEK OLAMIYOR!

Dünya savaşları, din, dil, ırk, cinsiyet, politik görüş ayrımcılıklarına dayanan fütursuz kıyımlar ve devasa boyutlarda yaşanan hak ihlalleri insanlığın aklını başına alma girişimleri olarak nitelendirebileceğimiz insan hakları sözleşmelerini doğurdu.

10 aralık 1948 yılında Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu’nun hazırladığı İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin üzerinden 64 yıl geçti. Ülkemizin bu bildirgenin altında tam 63 yıldır imzası bulunuyor.

Ne yazık ki bildirgenin her bir bireyin sadece insan olmaktan gelen hakkı ve dokunulmazlığı olduğuna dair temel fikrinin toplumsal yaşantımızda ve hayat pratiğimizdeki yeri oldukça uzağımızda…

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi Ne diyor?

Bütün insanlar hür, haysiyet ve hakları yönünden eşit doğarlar.

Yaşamak, özgürlük ve kişi güvenliği herkesin hakkıdır.

Hiç kimse işkenceye ya da acımasız, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza ya da muameleye uğratılamaz.

Herkes, nerede olursa olsun, kişiliğinin tanınması hakkına sahiptir.

Hiç kimse, keyfi olarak tutuklanamaz, alıkonulamaz, sürülemez.

Herkesin bir yurttaşlığa hakkı vardır.

Herkesin düşünce, vicdan, din ve anlatım özgürlüğüne hakkı vardır.

Her kişinin, toplumun bir üyesi olarak, sosyal güvenliğe; onuru için ve kişiliğinin özgürce gelişmesi için zorunlu olan ekonomik, toplumsal ve kültürel hakların, ulusal çaba ve uluslararası işbirliği yoluyla ve her devletin örgütleriyle ve kaynaklarıyla orantılı olarak gerçekleştirilmesine hakkı vardır.

Herkesin çalışmaya, işini özgürce seçmeye, adil ve elverişli çalışma koşullarına ve işsizlikten korunmaya hakkı vardır.

Herkesin hiçbir ayrım gözetilmeksizin, eşit çalışma karşılığı eşit ücrete hakkı vardır. Çalışan herkesin, kendisine ve ailesine insanlık onuruna uygun bir yaşayış sağlayan, gerekirse her türlü sosyal güvenlik araçlarıyla da desteklenen bir ücrete hakkı vardır.

Herkesin, çıkarlarının korunması için başkaları ile birlikte sendika kurmaya ve kurulu bir sendikaya katılmaya hakkı vardır. 

Herkesin, çalışma saatlerinin makul ölçüde sınırlandırılması ve belirli aralıklarla ücretli izin dahil olmak üzere, dinlenme ve boş zamanlarını değerlendirme hakkı vardır.

Herkesin gerek kendisi, gerek ailesi için yiyecek, giyecek, konut, sağlıksal bakım, gerekli toplumsal hizmetler de içinde olmak üzere sağlığına ve esenliğine uygun bir yaşam düzeyine; işsizlik, hastalık, sakatlık, dulluk, yaşlılıkta ya da geçim olanaklarından kendi iradesi dışında yoksul kaldığı başka durumlarda, güvenliğe hakkı vardır.

Analık ve çocukluk özel bakım ve yardım hakkı doğurur. Bütün çocuklar, ister evlilik içinde, ister evlilik dışında doğsunlar, eşit sosyal güvenlikten yararlanırlar.

Herkesin eğitim hakkı vardır.

Neredeyiz?

Son 30-35 yılın yeni dünya düzeninin insan haklarına yaklaşımı ve tahammülü tasavvuruna sığmıyor.

Bugünün dünyasında eşitsizlikler kıyasıya artıyor.

Bugünün Türkiye’sinde ne yazık ki “insan hakları ve demokrasi”yi kendi hegemonik dünyasını inşa etmenin geçici bir söylemi olmaktan öte kullanmayan bir yönetim anlayışı hakim.

Herhangi bir toplumsal muhalefetin varlığına tahammül edemeyen bir anlayışın tezahürü en masum barışçıl gösterilerin bile yasaklanması, polis copu, biber gazı, gözaltı ve tutuklama terörü…

Muhafazakar bir piyasa toplumu yaratmaya çalışırken kendinden olmayanı her daim hedef gösteren bir tutum…

Siyasetin, cemaatin emrine girmiş yargı eliyle yürütülen Ergenekon, Balyoz, Devrimci Karargâh, Oda TV, KCK operasyonlarıyla yaratılan korku imparatorluğu…

Sesleri kısılan yazarlar, öğrenciler, gazeteciler, sendikacılar, siyasetçiler…

Dolup taşan cezaevlerinde yaşanan işkence ve kötü muamele, sağlık hakkı, yaşam hakkı ihlalleri, tecavüze uğrayan çocuklar… Cezaevlerinde ölümü bekleyen hastalar, yükselen yardım çığlıkları…

Cinsiyet eşitsizliğini derinleştiren politikalar. Her gün gazetelerin ilk sayfasını kaplayan kadın cinayetleri. Kadının kendi bedeni üzerinde karar verme özgürlüğünü yok sayan kürtaj tartışmaları, çocuk sayısı dayatmaları…

Ekonomik göstergeler güya yükselirken gelir dağılımındaki eşitsizliğin giderek derinleştiği, en düşük gelir grubunun borcun yarısını sırtlandığı bir ülke…

Sendikaların ve meslek birliklerinin etkisizleştirilmeye çalışıldığı, sendikal hak kayıplarının ve güvencesiz çalışmanın yaygınlaştırıldığı bir ortam, işsizlik… 

İşçi, memur, mühendis, öğretmen, doktor ve sağlık çalışanlarının uğradığı hak kayıpları, hedef gösterilme, artan şiddet…

Yaşam hakkımızın ihlali anlamına gelen derelerin, ormanların, doğal zenginliklerimizin yok olmasına hizmet eden projelerin o topraklarda yaşayanlara rağmen hayata geçirilmesi… 

Tüm sigortalıları sosyal devlet ilkesine uygunluk temelinde daha üst standartlarda değil “en az” da eşitleyen bir sosyal güvenlik sistemi inşası…

Mücadelecisi olduğumuz ve en temel insan haklarından biri olarak benimsediğimiz “sağlık hakkı”nın giderek sağlıkta dönüşüm ve özelleştirme projesinin dayattığı “paran kadar sağlık hakkı” anlayışına evrilmesi…

Eğitimde fırsat eşitsizliğini körükleyen muhafazakarlaşma ve piyasalaşma atılımları…

Ve içeride çözüm diye çözümsüzlüğün dilinin hakim olduğu kardeş kavgası, Kürt meselesi… Yitirilen gençler, ağlayan analar, dışarıda yanı başımızda kaynayan Ortadoğu, üstlendiğimiz savaş çığırtkanlığı…

Ve daha sayamadığımız nice başlık…

Durumumuz budur. Akıbetimiz; geçen yıl Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde en çok yargılanan ülkeler sıralamasında birinciliği kimselere kaptırmayışımız.

Hekimler olarak işimiz insan bizim…

Sağlıklı bir bireyin dolayısı ile sağlıklı bir toplumun, yeterli beslenme, barınma, sağlık ve eğitim olanaklarının sunulduğu, eşitsizliklerin ortadan kaldırıldığı, barışın ve tüm çeşitliliğimizle kardeşçe yaşamanın mümkün olduğu, insan onuruna, hak ve özgürlüklerine hürmet edildiği bir düzenin tesisiyle oluşabileceğine inanıyor ve bu sorumlulukla hayata bakıyoruz.

İnsan gibi yaşamanın hayal değil gerçek olduğu bir Dünya  ve Türkiye özlemiyle…

TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ
(TTB İNSAN HAKLARI KOLU)