Elbirliği ile yaratılan sorun: İcap nöbetleri

hukuk_yeni

Sağlık Bakanlığı, 2009 yılında yataklı sağlık kuruluşlarınca acil servis hizmetlerinin yürütülmesine ilişkin bir Tebliğ yayınladı. Bu Tebliğ’in 12. maddesinde sağlık kuruluşlarında branşında tek olan hekimlere de icap nöbetinin tutturulacağı yazılmıştı.

 

Çalıştığı kamu hastanesinde branşında tek olan bir hekime aylık icap nöbeti listesi düzenlenmesi üzerine, hekim tarafından bu işlem ve dayanağı olan Tebliğ hükümleri dava konusu edilmişti. Danıştay 12. Dairesi, Yataklı Tedavi Kurumları İşletme Yönetmeliğinin tek hekime icap nöbeti tutturulamayacağına ilişkin ilgili maddesine dayanarak yürütmeyi durdurma kararı vermişti.

Sağlık Bakanlığı"nın itirazı üzerine Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu bu yürütmeyi durdurma kararını kaldırdı ve tebliğin yataklı sağlık kurumlarında branşında tek olan hekimleri kasten “bunlar için ihtiyaç halinde çağrı yöntemi ile sağlık tesisine davet edilmek üzere icap nöbeti tutturulur” ibaresini hukuka uygun buldu. (İlgili DİDDK kararı)

Sağlık Bakanlığı da 2 Şubat 2012 tarihli genel yazısı ile  “Tebliğ ve söz konusu karar gereğince; branşında tek olan uzman tabiplerin acil ihtiyaç halinde sağlık tesisine davet edilebilecekleri bu davete icabet etmeleri gerekmektedir. Bu durumda olan uzman tabipler için ilgili mevzuat çerçevesinde icap nöbet listesi düzenlenebileceği, kendilerine bu listelere göre icap nöbet ücreti ödenebileceğini” duyurdu ve gereğini rica etti. (Bakanlık genelgesi)

2012 yılı personel dağılım cetvellerine göre yalnızca Sağlık Bakanlığına bağlı yataklı tedavi kurumlarında branşında tek olan uzman hekim sayısı 5896’dır. Özel hastanelerde ise bu sayının tam olarak ne kadar olduğunu bilmiyoruz.

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu kararı ile, 10 bine yakın hekimin, haftalık 40 saatlik normal çalışma süresinin dışında, yılın 365 günü çalıştırılmasına ilişkin kural hukuka aykırı görülmemiştir. Kararda branşında tek olan hekimlerin yılın bütün günleri mesai saatlerinin dışında çağrıldığında gidebilecek bir biçimde, geceleri icap nöbetçisi olmaları, 52 haftanın hafta sonu tatillerinde, bütün ulusal ve dini bayram tatillerinde de aynı şekilde bulundukları yeri sağlık kuruluşuna bildirmekle, çağrıldıklarında gidebilecekleri bir yerde bulunmakla ve her an sağlık hizmeti sunabilir halde olmakla yükümlü tutan icap nöbetçisi olmalarını öngören kural hukuka aykırı bulunmamıştır.

Kurul’un;

  • Sağlık sistemi normal ülkelerde yüzde 5-6 olan acil servislere başvuru oranının ülkemizdeki sağlık politikaları nedeniyle yüzde otuzlara çıktığını, hastanelere başvuran hastaların üçte birinin acil servislerden başvuru yaptığını,
  • Sağlık sisteminin kusurlarını görmeyen, hekime odaklı miyop sorumluluk sistemi sonucu ağır tazminatlarla yüzyüze bırakılan hekimlerin hastaya dokunmadan ne kadar çok tetkik ve diğer hekimlerden konsültasyon istersen o kadar kendini güvenceye alırsın düşüncesinden kaynaklı acil çağrı oranlarının arttığını,
  • Bir devletin, çalışanlarının haklarını ihlal etmeden de etkili çaba göstererek acil sağlık hizmetlerini organize edebileceğini,

“dosya”ya etki edecek meseleler olarak değerlendirmediği anlaşılmaktadır.

Kurul, dava konusu Tebliğ’de düzenlenen nöbetin icapçı nöbeti de acil branş nöbeti de olmadığını ancak acil sağlık hizmetinin uzman hekim tarafından zamanında, süratli ve etkin biçimde karşılanması olduğunu söylerken hekime yüklenen görevin dayanağı olarak Yönetmeliğin 43. Maddesinin (A) bendindeki düzenlemeye dayanmıştır.

Ancak Kurul, Yataklı Tedavi Kurumları İşletme Yönetmeliğinde düzenlenen bütün nöbet türlerinin esasında kurumda yatan ya da kuruma o anda başvuran acil hastalara tedavi hizmeti verilmesi için düzenlendiğini, Yataklı Tedavi Kurumları İşletme Yönetmeliğinin 43. Maddesinin (A) bendindeki “Tek tabib bulunan kurumlarda, kurumda yatan hasta varsa, tabip arandığında bulunabileceği yeri bildirmekle ve akşam vizitlerini yapmakla görevlidir” kuralının ancak kendi branşına ait “kurumda yatan hasta varsao hastaların acil müdahaleleri için uygulanabileceğini de  dikkate almamıştır.

Kurul, bu yükümlülük türünün hekimlerin, normal çalışma saatleri dışında aileleri ile birlikte bir sosyal etkinliğe gitme, seyahat etme, dinlenme, emeklerinin karşılığı olan bir ücreti alma haklarını, maddi ve manevi varlıklarını geliştirme, yaşam ve sağlık haklarını ihlal ettiğini, bu ihlalin kesintisiz bir biçimde sürdüğünü de görmemiştir. Üstelik tıpkı yargıçlarda ve her insanda olduğu gibi hekimlerin de dinlenme, aile birliğini sağlama, maddi ve manevi varlıklarını koruyup geliştirme hakları kapsamında çalışma saatlerinin sınırlandırılmasını, sağlıklı ve güvenli koşullarda çalışmalarının güvence altına alınmasını, angaryaya tabi tutulmamayı bir çalışan olarak isteme haklarının bulunduğunu da söz etmekle birlikte gerçekte değerlendirmemiştir.

Elbette yargının iş yükü çok, elbette onlardan, her bir “dosya”nın bir insan ya da bu kararda olduğu gibi çok insan olduğunu ve o insanların haklarının da “acil vakalar” olduğunu bilsek de geceleri icap nöbetine gelip sorunları makul bir sürede bu yolla çözmelerini beklemeyiz. Biz asıl olarak devletin, hak ihlali yapmamasına ilişkin çözümlerin sorunları çözeceğini biliriz. Ancak “normal” çalışma saatlerinde verilen bir yargı kararının, başta İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa Sosyal Şartı olmak üzere hekimlerin insan ve çalışan insan olarak haklarını ihlal eden Sağlık Bakanlığı uygulamasını hukuka uygun bulduğunu görmezlikten gelemeyiz.

Türk Tabipleri Birliği, iç hukukta devam eden süreçte bu uygulamanın hukuka aykırılığını yargıçlara anlatmak için elinden gelen bütün çabayı gösterecektir. Diğer yandan, bu durumun uluslar arası sözleşmeleri ihlal eden boyutu da gözetilerek uluslararası bütün başvuru yollarının kullanılması için gerekli hazırlıklar da yapılmaktadır. Bu süreci, bulunduğu yerde tek hekim olarak icap nöbetine tabi tutulan meslektaşlarımızla birlikte yürüteceğiz. Bunun için gereksinim duyduğumuz bilgi, belge ve desteğe ilişkin açıklamalarımızı ayrıca yayınlayacağız.