Verem kayıt dışına çıktı

ttb

Türkiye’de tüberküloz (verem) hastalığı konusunda rakamlarda gözlenen sayısal iyileşmeye rağmen, hastalığın alarm verdiğini artık görmek zorundayız.

Gerçekten de Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre tüberküloz ülkemizde hızla azalıyor. Ama herkesin hastalığın azalan bu “hız”ından kaygı duyması gereklidir. Çünkü dünyanın hemen hiçbir ülkesinde görülmeyecek oranda yaşanan bu hızlı azalma, hastaların hepsinin kayıt altına alınamadığını düşündürmelidir. Öte yandan Türkiye’de verem hastalarının büyük çoğunluğunun genç yaş grubunda olması da tüberkülozun Türkiye’de kontrol altına alınmadığını, aksine kayıt dışına çıktığını göstermektedir.

Dünyada Sağlıkta Dönüşüm Programı’na benzer ticarileştirme politikalarının hayata geçirildiği hemen her ülkede olanlar bugün Türkiye’de de yaşanmaktadır: Türkiye’de de istatistiksel veriler düzelirken, gerçekte tüberküloz kayıt dışına çıkmaktadır ve kayıt dışına çıkan her sorun gibi görünmez olmaktadır. Ancak bir sorunun görünmez hale gelmesi o sorunun gerçekten yok edildiği anlamına gelmemektedir. Aksine gerekli önlemler ivedilikle alınmazsa, önümüzdeki beş yıl içerisinde Türkiye’de tüberküloz ölümcül salgınlara yol açacaktır.

Çünkü Sağlıkta Dönüşüm Programı, aşağıda ifade edilen nedenlerden dolayı, bugün itibariyle tüberküloz kontrolünü imkânsız hale getirmiştir;

1.     Veremle savaş amacıyla kurulan Verem Savaşı Dispanserleri bugün itibariyle çok az sayıda hekim ve hekim dışı sağlık çalışanı ile kapanmamak için zorla ayakta durmaya çalışmaktadır. Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın uygulamaya konulduğu ilk günden bu yana, tüm taleplere rağmen, Verem Savaşı Dispanserleri’nin sağlık sisteminde yükleneceği sorumluluk, dispanserlerin görev tanımları, yetkileri ve özellikle birinci basamakta aile hekimliği sistemiyle nasıl bir ilişki kuracağı tanımlanmamıştır.

2.     Verem Savaş Dispanserlerinde bugüne kadar görev yapan ve tüberküloz kontrolünde Türkiye’ye övünülecek haklı bir başarı kazandıran eğitimli hekimlerin hemen hepsi, aile hekimliğinin ekonomik cazibesi nedeniyle dispanserlerden ayrılmışlardır. Sağlıkta Dönüşüm Programı dispanserleri sağlık çalışanları açısından adeta sürgün yerine dönüşmüştür.

3.     Dispanser çalışanları düşük özlük haklarına ve süreklileşen geçici görevlendirmelere rağmen hâlâ büyük bir özveri ve kararlılıkla veremle mücadeleye devam etmektedirler. Ancak bu iyi niyetli çabanın tüberküloz hastalığını kontrol altında tutması, bugünkü koşulların devam etmesi halinde imkânsızdır.

4.     Yakın zamana kadar Verem Savaşı Dispanserleri’nde çalışan sağlık çalışanlarının büyük özverisiyle devam eden ve Dünya Sağlık Örgütü’nün veremde temel tedavi metodu olarak kabul ettiği Doğrudan Gözetimli Tedavi bugün durma noktasına gelmiştir. Azalan insan gücü nedeniyle verem savaş dispanserleri hastaları gerektiği gibi takip edememektedirler. Aile hekimleri ise yoğun iş yükleri nedeniyle verem hastalarına ilaçlarını günlük olarak içirememektedirler. Bu durum hastaların yakınmalarının azalmasıyla ilaçlarını bırakmalarına neden olarak yakın zaman içerisinde tedaviye dirençli verem hastalığını arttıracaktır.

5.     Para kazanmayı ve performans puanı toplamayı amaç edinen hastaneler veremli hastalara gereken özeni göstermemekte, her geçen gün veremli hastalara ayrılan hasta yatakları verimsiz oldukları gerekçesiyle diğer hastalara tahsis edilmektedirler.

6.     Pek çok büyük ilimizde veremin kesin tanı metodu olan verem kültürünü yapabilecek laboratuarlar yoktur.

7.     Verem hastalarının üçte birini barındıran İstanbul’da adeta bir verem salgını yaşanmaktadır. Gerçekten de İstanbul, Türkiye’de tüberküloz hastalığının en yaygın olduğu ildir. Ancak bu yüksek hastalık yüküne rağmen, İstanbul ilinde Verem Savaşı Dispanserleri’nde çalışan doktor ve sağlık çalışanı sayısı çok azdır. Aile hekimliğine geçiş ise İstanbul’da yaşanan sorunları daha da ağırlaştırmıştır.

8.     Son olarak gelir, yemek, barınma gibi sağlığın temel belirleyicileriyle en çok ilişkili olan hastalıklardan birisi olan verem hastalığının sadece haplarla kontrol altına alınmaya çalışılması kabul edilemezdir. Bugün itibariyle verem hastalarının tedavileri sırasında karşılaştıkları en büyük sorun işsizlik ve bunun neden olduğu gelir kaybıdır. Öte yandan Yurttaşlık Gelir Hakkı gibi sosyal devlet politikalarının hayata geçirilmemesi, önümüzdeki dönemde verem sorununu daha da ağırlaştırılacaktır.

Unutulmamalıdır ki, verem hastalığının kontrol altına alınmasından devlet sorumludur. Bu nedenle erken tanı konulmayan, tedavisi doğru ilaçlarla sürdürülmeyen, gözetimli tedavi yapılmayan ve tedaviye dirençli hale gelen her verem hastasının sorumlusu Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı’dır.

Türk Tabipleri Birliği olarak bugün bir kez daha uyarıyoruz ki; Türkiye, düne kadar Verem Savaşı Dispanserleri sayesinde verem hastalığını kontrol altına almak açısından dünyaya örnek olmuş bir ülkeydi. Ancak Türkiye Verem Savaşı Dispanserleri’nde büyük bir özveriyle görev yapan sağlık çalışanlarının kazandığı bu büyük başarıyı bugün riske etmiştir. Çünkü Tüberküloz Türkiye’de kayıt dışına çıkmıştır. Veriler Türkiye’nin gerçeklerini yansıtmamaktadır. Kanaatimizce gerekli önlemler alınmazsa Türkiye’yi yakın gelecekte, bugün İstanbul’da yaşandığı gibi, bir verem salgını beklemektedir.