TTB'den 13 Mart 'Çok Ses Tek Yürek' mitingi değerlendirmesi

mtngTTB Merkez Konseyi Başkanı Dr. Eriş Bilaloğlu, 13 Mart 2011 günü gerçekleştirilen 'Sağlıkta Özelleştirmeye Karşı Çok Ses Tek Yürek' mitingine 30 bini aşkın sağlık çalışanının katıldığını belirterek, bu mitingde dile getirilen taleplerin değerlendirilmesi yerine, başka bir noktaya tartışmayı çekmek istemenin, en hafif deyimle, mitinge katılan onca sağlık çalışanına hürmetsizlik ve haksızlık olduğunu söyledi.

TTB Merkez Konseyi Başkanı Dr. Eriş Bilaloğlu, TTB Genel Sekreteri Prof. Dr. Feride Aksu Tanık'ın da katılımıyla bugün (16 Mart 2011) TTB'de bir basın toplantısı düzenleyerek, 13 Mart Mitingi'ni ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın mitinge ilişkin açıklamalarını değerlendirdi.

16.03.2011

BASIN AÇIKLAMASI

Che Kimdir?

Recep Akdağ Kimdir?

13 Mart 2011 tarihinde 'Çok Ses Tek Yürek' etkinliği neden yapılmıştır?

Polis kayıtlarına göre 22 bin, bizce 30 bini geçen bir katılımla  'Sağlıkta Özelleştirmeye Karşı

Çok Ses Tek Yürek' mitingi Pazar günü yapıldı. TTB dahil 16 meslek örgütü, sendika, dernek tarafından düzenlenen/desteklenen buluşmanın ana mesajı netti: Hekimler/sağlıkçılar olarak dayanışmamızı büyütmek, taleplerimizi ısrarla dile getirip elde etmek üzere somut hedefler için çaba harcamak. Bu süreçte muhatapların çağrılarına açık olmak ('bir kulağımız muhataplardan gelecek çağrıda'), ama bir yandan da hiçbir oyalamaya/kandırmacaya gelmeyerek hedeflerimiz için sonuç alıcı bir çabayı her türlü yöntemi değerlendirmek üzere gündemimize almak ve hazırlıklara başlamak.

Değerli Basın Mensupları,

Pazar günü yapılan ve 30 bini aşan katılımcının yer aldığı etkinlikte yukarıda andığım ana temayı görünmez kılacak, şu ya da bu polemiğe meydan verecek hiçbir 'şey' olmadı. Etkinliği değerlendirip 'mesaj' çıkartması gerekenlerin de kendilerince 'malzeme' aramak yerine ana talepleri anlayıp bu yönde ne yapılabilir'i düşünmesi ve masanın bu tarafında olan bizlere iletmesi yerinde olur, diye düşünüyoruz.

Bu düşünceler nedeniyle sayın Sağlık Bakanı'nın Ankara'da yapılan 14 Mart törenlerindeki konuşmasını hızla 'tüketmekte' yarar var.

Sayın Bakan'ın mitingte 'Che' ile ilgili dövizi görüp onu işlemesi bizi bir yanıyla umutlandırdı. Çünkü öne çıkan temayı görmüş, kuvvetini hissetmiş ama kendisi için 'malzeme' olabileceğini düşündüğü bir dövizi gündeme taşımıştır. Açık söyleyelim ki 'Che' malzeme yapılabilecek bir konu değildir. Che'yi bütün dünya bilir, ve eşitsizliğe, haksızlığa, sömürüye karşı çıkanlar, isyan edenlerce sevilir, böyle bir semboldür. Sayın Recep Akdağ'ı bütün dünya bilmese de adında dünya geçen Dünya Bankası bilir, O'nu da Dünya Bankası sever, O'da bu politikaların şaşmaz uygulayıcısı olarak bir sembol olarak anılabilir. Bu tartışmaya girerek mitingin gündemini çarpıtmamız uygun olmaz.

Miting sadece TTB'nin yaptığı bir miting değildir. Ancak sayın Bakan 14 Mart konuşmasında TTB'nin bugüne kadar neden hiç sokaklara çıkmadığını sormaktadır. Yakın tarih olarak 1980 sonrasını ele alacak olursak 1985'de yayınlanan memorandum'la, hekim ve sağlık/insan hakkını savunmak için yargılanan o dönemin Merkez Konseyi ile, Halil Şıvgın döneminde 1989'daki ilk beyaz eylem ile, tüm Türkiye'de hastalık taraması yapan akıllara ziyan bir 'hizmete' karşı ayaklanması ile, Yıldırım Aktuna döneminde I. ve II. Sağlık Kongre'lerindeki muhalefetiyle, Halil İbrahim Özsoy ve takiben Osman Durmuş dönemindeki yürüyüş vb. etkinlikleri ile hep sağlık hakkı ve hekimlik değerleri temelinde hekim hakları için çaba harcamıştır. Sayın Bakan o dönemlerde belki üniversiteden muayenehaneye koştururken izleyememiş, bu haklı mücadelede yer alamamış olabilir. Ancak bu durumu bugün dile getirmesi, kendisinin dediği gibi 'geçmişi unutmayalım' söylemi ile örtüşmemektedir. Biz de bu mitingin bir TTB tartışmasına daralmasını istemeyiz. Çünkü ortada çok somut talepler bulunmaktadır. O nedenle bu TTB tartışmasını ve karşılıklı bilgi eksikliklerimizi hızla tamamlamak ve tüketmek için sayın Bakan'ı TTB'ne davet ediyorum. Geçmiş dönemlerde sayın Yıldırım Aktuna, sayın Halil İbrahim Özsoy TTB Merkez Konseyi'ni ziyaret etmişlerdir. Türkiye'nin en uzun süreli Sağlık Bakanlıklarından birini yapan ve bir süre sonra bırakacağını söyleyen, 14 Mart vesilesiyle sevginin en iyi ilaç olduğunu belirten bir Bakan'ı ağırlamak ve TTB'nin geçmişten bugüne yaptıklarını aktarmaktan memnuniyet duyacağız. Böylece mitingin ana taleplerini de TTB tartışmasına hapsetmeyerek 30 bin katılımcıya hürmet etmiş oluruz. Uygun oldukları en kısa sürede, hatta haftaya Salı günü miting değerlendirmesi de yapacağımız Merkez Konseyi toplantısında bütün yönetim olarak hazır olacağımızı, evsahibi olarak bildirmek isterim.

Elbette arzu ederiz ki; bir hekim Sağlık Bakanı olarak Üçlü Protokol'deki imzasını çekmiş, vakit ayırıp günlerdir sokaklarda yatıp kalkanları anlayıp sevgi göstererek, hepimize bir müjde anlamında Adana Numune Hastanesi'ndeki taşeron işçilerin işe alınmalarını da çözmüş olarak gelirlerse, gelmelerinin yanı sıra bu gerekçelerle de teşekkürlerimizi bildirir ve memnun oluruz.

Böylece, gereksiz bir TTB tartışmasını geçmiş ve hızla 'sağlık haktır; herkese sağlık güvenli gelecek' perspektifiyle

iş güvencesi,

gelir güvencesi,

(şiddete, iş kazları ve meslek hastalıklarına karşı) can güvencesi,

mesleki bağımsızlık başlıklarında her bir kesim için somutlanmış, bütünüyle yapılabilir, gerçekçi taleplerimizi değerlendirmeye alırız.

13 Mart'a gelebilen 30 bini aşkın, gelemeyen on binlere hürmet ve sevgi bunu gerektirir.

TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ

MERKEZ KONSEYİ