Doktorları serbest bırakın

 

ttbTTB Merkez Konseyi, Ergenekon Davası tutuklularından Başkent Üniversitesi"nin kurucu rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal"ın tedavi gördüğü İstanbul Üniversitesi Kardiyoloji Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Erhan Kansız"ın ardından, Prof. Dr. Cengiz Çeliker ve bir enstitü çalışanı hemşire Şengül Arı"nın gözaltına alınmasıyla ilgili olarak yazılı bir basın açıklaması yaptı.

 

16.02.2011

Basın Açıklaması

Hiç Kimse İktidar Kavgasını Mesleğimiz Üzerinden Yapmasın

DOKTORLARI SERBEST BIRAKIN

Ergenekon Davası tutuklularından Başkent Üniversitesi’nin kurucu Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın tedavi gördüğü İstanbul Üniversitesi Kardiyoloji Enstitüsü’nün Müdürü Prof. Dr. Erhan Kansız’dan sonra Prof. Dr. Cengiz Çeliker de tutuklandı; Enstitü çalışanı hemşire Şengül Arı gözaltına alındı; Prof. Dr. Mehmet Haberal, Adli Tıp Kurumu’nun verdiği karar çerçevesinde Halkalı Göğüs Kalp Damar Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne nakledildi.

Türk Tabipleri Birliği (TTB) olarak konuyla ilgili görüşlerimizi paylaşmadan önce belirtmek isteriz ki;

TTB her zaman emekten, barıştan ve demokrasiden yana ve askeri darbelere karşı olmuştur ve bu tavrı nedeniyle 12 Eylül askeri darbe döneminde kapatılarak, yöneticileri askeri mahkemelerde yargılanarak (ve dönemin TTB Başkanı Dr. Erdal Atabek Barış Derneği Davası gerekçesiyle tutuklanarak) baskılara maruz kalmıştır.

TTB, bu onurlu tavrını 12 Eylül’ün bütün karanlığıyla sürdüğü yıllarda da devam ettirmiş; Prof. Dr. Nusret Fişek’in Başkanlığı döneminde de bir insanlık suçu olan idam cezasına karşı çıkmış, merkez konseyi üyeleri mahkemelerde yargılanmış ve bu süreçte de örgütsel olarak hiçbir şekilde geri adım atmamış, hekimliğin evrensel değerlerini ve demokrasiyi cesaretle savunmuştur.

Geçmişten aldığımız bu onurlu mirasa bugün de kararlılıkla sahip çıkıyor; askeri darbeler ve darbe girişimleri, derin devlet ve çetelerle ilgili iddiaların sonuna kadar soruşturulmasını ve halka karşı suç işleyenlerin cezalandırılmasını talep ediyoruz.

Ancak;

12 Eylül askeri darbesini yapan generaller, o dönemdeki işkencelerin, idamların, her türlü insan hakları ihlallerinin her boydan sorumluları serbestçe aramızda dolaşırken,

1 Mayıs 1977 Taksim, 2 Temmuz 1993 Sivas, 12 Mart 1995 Gazi katliamlarının failleri ortaya çıkarılmazken,

Bu ülkede on yıllardır muhaliflere, solculara, sosyalistlere, Alevilere, Kürtlere, sendikacılara, emekçilere yönelik cinayetler, sabotajlar hiçbir şekilde soruşturma konusu yapılmazken,

27 Nisan 2007 “e-muhtırası”nın faili hakkında hâlâ işlem yapılmaz, 27 Nisan sonrasında Başbakan ve dönemin Genelkurmay Başkanı arasında Dolmabahçe’de gerçekleşen görüşmelerin bilgileri halktan hassasiyetle gizlenirken,

Dahası, soruşturanların da, soruşturulanların da bu konularda derin bir konsensus içinde olduğu ortadayken,

Amacın darbelerle, darbecilerle, derin devletle ve çetelerle hesaplaşmak, vesayet rejimini ve statükoyu ortadan kaldırmak olduğu iddialarına inanmıyoruz.

Yaşanan süreci, hukuku hiçe sayarak sürdürülen kirli bir iktidar kavgası, vesayet rejimi ve statükonun el değiştirmesi olarak değerlendirmeyi daha doğru buluyoruz.

Nitekim;

İktidar partisine muhalif tüm kesimlere yönelik soruşturmalar, komplolar ve baskılar,

Telefon dinlemeleri, dinleme kayıtlarının yandaş medya aracılığıyla servis edilerek yürütülen “itibarsızlaştırma” operasyonları,

Yargıda yıllardır sürdürülen ve 12 Eylül 2010 Referandumu’ndan sonra yüksek yargı organlarına uzanan kadrolaşma,

Hakkını arayan emekçilere, sözünü söyleyen öğrencilere yönelik vahşet boyutlarına ulaşan şiddet,

Asıl hedefin başka bir baskı rejimi, bir tür “İkinci İstibdat Dönemi” olduğunu göstermektedir.

Ne yazık ki; bu kirli iktidar kavgasını sürdürenlerin, zaman zaman mesleğimizi ve meslektaşlarımızı da kavgalarına alet etmeye çalıştıklarını görmekteyiz.

Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın sağlık durumu ve konuyla ilgili gözaltı ve tutuklamaları da bu çerçevede değerlendiriyor ve endişeyle izliyoruz.

Basına yansıyan ve Prof. Dr. Haberal’ın hastanesinin değiştirilmesine gerekçe teşkil ettiği belirtilen Adli Tıp Kurumu’ndan (ATK) bir “Heyet”in hazırladığı sözde “Rapor”un bilimselliği ve tarafsızlığıyla ilgili değerlendirmemizi de, içeriğinden bağımsız olarak, kamuoyuyla paylaşmak istiyoruz.

Daha önce defalarca açıkladığımız gibi ATK, Adalet Bakanlığı’na ve dolayısıyla siyasi iktidara bağlı, dahası siyasi iktidarın arka bahçesi haline gelmiş, her türlü tarafsızlığını ve güvenilirliğini yitirmiş bir kurumdur.

Söz konusu “Rapor”u hazırlayan ATK 3. İhtisas Kurulu’nun icraatları kamuoyunun bilgisi dahilindedir ve Wernicke-Korsakoff hastalarına, kanser hastası tutuklu Güler Zere’ye verdiği raporlar bu Kurul’un sicilini ortaya koymaktadır.

ATK 3. İhtisas Kurulu’nun “Rapor”u hazırlayan iki hekimden müteşekkil “Heyet”in Başkanı”nın, gerçeğe aykırı rapor düzenlediği gerekçesiyle meslek örgütümüz tarafından defalarca meslekten men cezasına çarptırılmış bir ortopedist olması; “Rapor”un bilimselliği konusunda fikir sahibi olmak için yeterlidir.

Biz hekimler, daha ilk adımımızda;

Din, ulus, ırk, parti politikaları ya da toplumsal durumla ilgili değerlendirmelerin görevimizle hastalarımızın arasına girmesine izin vermeyeceğimize,

Tehdit altında olsak bile insan yaşamına başlangıcından itibaren göstereceğimiz saygıyı sürdüreceğimize, and içerek meslek hayatımıza başlarız.

Bizim için hastalarımızın sağlığı her zaman en önde gelir.

Bizler, cezaevi koşullarının insan sağlığı için ne kadar olumsuz olduğunu iyi biliriz. Daha yakın zamanda tanık olduğumuz iki kötü örnekten, Kuddusi Okkır ve Güler Zere’nin yaşadıklarından, biliriz. Ölümcül hastalığa yakalandığı halde hâlâ cezaevlerinde tutulmaya devam eden yüzlerce tutuklunun maruz bırakıldığı insanlık dışı uygulamalardan biliriz.

Bu nedenle cezaevleri ve sağlık konusuna mesleğimizin gerektirdiği hassasiyetle yaklaşır, kararımızı hekimlik vicdanımızla veririz.

Hiç kimsenin de kararımıza müdahale etmesini kabul etmeyiz.

Tüm taraflara sesleniyoruz;

Hiç kimse iktidar kavgasını mesleğimiz üzerinden yapmamalı,

Hekimler serbest bırakılmalıdır.

Kamuoyuna saygılarımızla duyururuz.

 TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ