Üniversitelerimize sahip çıkıyoruz!

4ocak_unAKP Hükümeti"nin tıp fakültelerini de işletmeleştirme girişimine karşı Ankara"daki tüm fakültelerinden öğretim üyeleri, asistanlar, öğrenciler bugün (4 Ocak 2011) "Üniversitelerimize sahip çıkıyoruz" sloganıyla biraraya geldiler.

Ankara Tabip Odası"nın hazırlığı ve organizasyonu ile saat 12.30"da Hacettepe ve İbni Sina Hastaneleri önünde toplanan hekimler, buradan Ankara Üniversitesi Morfoloji Binası"na yürüdüler. ""Daha fazla işlem değil, daha fazla eğitim"", ""Niteliksiz fakültelere son"", ""Performansa dayalı değil, güvenceli gelir istiyoruz"" yazılı dövizler taşıyan öğretim üyeleri, asistanlar ve öğrenciler, ""Hastaneler halkındır, satılamaz"", ""Üniversiteler bizimdir, bizimle özgürleşecek"" ve ""AKP elini üniversiteden çek"" şeklinde sloganlar attılar. Burada Ankara Tabip Odası adına bir konuşma yapan Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Bayazıt İlhan, üniversitelerin niteliksizleştirilmesine, bilimin değersizleştirilmesine, sağlığın ticarileştirilmesine itiraz ettiklerini ve üniversitelere sahip çıktıklarını söyledi.

ATO Yönetim Kurulu üyesi Dr. Özden Şener"in basın açıklamasını okumasının ardından, TTB Genel Sekreteri Prof. Dr. Feride Aksu Tanık, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi adına Prof. Dr. İskender Sayek, Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi adına Prof. Dr. Burhanettin Kaya, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi adına Prof. Dr. Erhan Nalçacı ve Prof. Dr. Ethem Geçim ve SES Başkanı Bedriye Yorgun, birer konuşma yaparak AKP Hükümeti"nin ve Sağlık Bakanlığı"nın üniversiteler üzerinde oynadıkları oyuna gelmeyeceklerini vurguladılar.

Fotoğraflar için...

04.01.2011

 

BASIN AÇIKLAMASI

Değerli Basın Mensupları,

Maalesef hükümetin sağlık alanındaki uygulamaları hem halk sağlığını, hem de başta hekimler olmak üzere, tüm sağlık çalışanlarının sağlığını tehdit eder boyuta ulaşmış durumda. Tıp fakülteleri de bu uygulamalardan nasibini fazlasıyla alıyor.

Bugün burada tıp fakültelerini, tıp eğitimini, tıpta uzmanlık eğitimini, mesleğimize yapılan saygısızlığı, çalışma koşullarımızı, özlük haklarımızı, yapılmakta olan bazı müdahalelerden rahatsızlığımızı dile getirmek, yürütmeye sesimizi duyurmak, taleplerimizi bildirmek için toplandık.

Hükümetin ve ilgili diğer organların kimi faaliyetlerine itiraz ediyoruz ve talep ediyoruz:

1. Hükümet ve YÖK üniversitede performansa göre ödemeden vazgeçmek zorundadır. Gelir getiren görevlerde çalışanlara şu kadar, diğerlerine bu kadar ek ödeme diye bir ücretlendirme olamaz. Bizim asıl işimiz hekim yetiştirmektir, bilimsel araştırma yapmaktır. Tıp fakültesinde performans; kullanılan araştırma fonlarıyla, bilimsel yayınların düzeyiyle, yetişen hekim ve uzmanların nitelikleriyle ölçülür; bakılan hasta, yapılan ameliyat sayısıyla değil.

31 Ocak"ta yürürlüğe girecek olan düzenlemenin, tıp fakültelerini 2. basamak devlet hastanelerine dönüştüreceğini görmek için kahin olmaya gerek yoktur. Eğitim-öğretim, araştırma faaliyetlerinin yerini daha çok hasta bakmak, ameliyat yapmak alacaktır. Özellikle araştırma görevlilerinden her gün daha çok, adeta sınırsız sayıda hasta bakmaları beklenecektir. Buna itiraz ediyoruz. Biz başka hiç bir işle mukayese edilmeyecek denli önemli ve değerli bir iş yapıyoruz ve işimizi iyi yapıyoruz. Hepimiz için, emeğimize, birikimimize, statümüze uygun, emekliliğe de yansıyan, hakkaniyetli bir ücret talep ediyoruz. Tıp fakültesini 2. basamak devlet hastanesine dönüştürmenize izin vermeyeceğiz.

2. Standart dışı tıp fakültelerini kapatın. Ülkemizde son yıllarda tıp fakültesi açmak kolaylaştı. Bir binanız olacak, bir de tabelanız. Fakülteniz hazır. İçi boş, tamtakır, ama tıp fakültesi; var mı var!

Değerli Basın Mensupları;

Bugün, Türkiye"deki 20 tıp fakültesinde anatomi laboratuvarı, 37"sinde multidisipliner laboratuvar, 29"unda temel tıp bilimleri laboratuvarı, 30"unda patoloji laboratuvarı, 27"sinde mesleki beceri laboratuvarı yok!

Buralardan hekim yetiştiriyorsunuz, diploma vereceksiniz, sonra bu meslektaşlarımızdan günde seksen-yüz hasta bakmalarını isteyeceksiniz. Sırf önünüze koyduğunuz 15 yıl sonra 220.000 doktor hedefini tutturabilmek için bunu yapıyorsunuz. Bir yandan niteliksiz hekimler yetiştiriyorsunuz. Öte yandan da hekim sayısını ihtiyaç üzerinde artırıp istihdam fazlası yaratarak, şu anda öğrencimiz olan müstakbel meslektaşlarımızı birbirleriyle kıyasıya rekabet eden, ucuz işçiler haline getirmeye çalışıyorsunuz. Bu genç hekimlerin emeğini değersizleştiriyorsunuz. Bu kabul edilebilir bir uygulama değildir. Neresinden tutsanız elinizde kalıyor! Tıp eğitiminin olmazsa olmazları, standartları bellidir. Biz; eğitimin niteliğinin yerle bir edilmesine itiraz ediyoruz. Öğrencilerimizi, müstakbel meslektaşlarımızı yetersiz şartlarda yetişmek zorunda bırakmanıza itiraz ediyoruz. Öğretim üyelerini bu şartlarda çalışmak zorunda bırakmanıza itiraz ediyoruz. Halkın sağlığını tehlikeye atmanıza itiraz ediyoruz. Genç hekimleri işsiz bırakacak uygulamalarınıza itiraz ediyoruz.

Bu durumdaki fakültelerin yöneticilerine de bir çağrı yapmayı görev biliyoruz: Temel eksikliklerinizi tamamlamadan fakültelerinize öğrenci almayınız; bu ağır sorumluluğa ortak olmayınız.

3. Sayın Sağlık Bakanı"nı ve hükümeti hukuka uygun hareket etmeye davet ediyoruz. Biliyorsunuz, Sağlık Bakanlığı"nca hazırlanan ve Meclis"te kabul edilen 5947 sayılı Tam Gün Yasası’nın bazı maddelerini Anayasa Mahkemesi, Anayasa’ya ve hukuka aykırı bularak iptal etti. İptal edilen maddeler arasında mesai saatleri dışında başka işlerde çalışmayı yasaklayan maddeler de var. Türkiye bir hukuk devletiyse -ki biz öyle biliyoruz- bu kararın ardından ne Sağlık Bakanı ne de başka bir güç hekimlerin ikinci bir işte çalışmasını engelleyebilir. Ancak Sayın Bakan, hukuku, adaleti benimsemekten uzak bir tavır sergilemekte, fiilen hekimlerin ikinci işte çalışmasını engellemeye gayret etmektedir.

Sergilenen bu tutum karşısında Sayın Bakan"a, sadakatten ayrılmayacağına namusu ve şerefi üzerine yemin ettiği Türkiye Cumhuriyeti Anayasası"nın değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez 2. maddesini hatırlatmak zarureti doğmuştur:

"Türkiye Cumhuriyeti demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir."

Evet, burası bir hukuk devletidir. Anayasa Mahkemesi"nin hukuksuz bularak iptal ettiği yasaları, Anayasa"yı dolanarak tekrar yürürlüğe sokamazsınız. Özel hastanelere kadro kısıtlamaları, muayenehanelere merdiven basamak genişliği ölçüleri getirerek hekimlerin anayasa güvencesindeki serbest çalışma hakkını ortadan kaldıramazsınız. Buna hakkınız yoktur. Bu tutumunuzu değiştiriniz.

4. Tıp fakültelerinin bağımsızlığını korumaya kararlıyız.

Değerli Basın Mensupları;

Yakın zamanda hükümetin aklına şahane bir fikir geldi. Yıllarca üniversite hastanelerinin alacaklarını silip, onları finansal zorluğa itenler, şimdi "iyi yönetemiyorsunuz, size borç verelim, biz yönetelim" teklifinde bulunuyorlar. Malum, parayı veren düdüğü çalar. Bir süre sonra bu sözü bizlere hatırlatacaklarından kuşkunuz olmasın. Tıp fakültelerinin ve üniversitelerin finansal bağımsızlığı aslında bilimsel, akademik bağımsızlıktan farklı bir şey değildir. Bir kere mali kontrolü ele aldıktan sonra, "şu kadroya şunu yerleştirelim, buraya bunu" gibi istekler başlar, engel olamazsınız, “hayır” diyemezsiniz. Liyakate dayalı olmayan böyle bir kadrolaşma faaliyeti tıp fakültelerini çökertir! Biz üniversitelerin de, tıp fakültelerinin de finansal bağımsızlıklarının korunmasını bilimsel bağımsızlığın korunmasından farklı görmüyor ve hükümete sesleniyoruz:

"Oynanan oyunun farkındayız. Tıp fakültelerini finansal kriz bahaneleriyle, protokollerle ele geçirmeye çalışmaktan vazgeçin. Size izin vermeyeceğiz!"

5. Profesör imalatına son verilmesini talep ediyoruz.

Değerli Öğretim Üyeleri;

YÖK-Sağlık Bakanlığı işbirliğiyle son yıllarda şöyle bir uygulama başlatıldı: Yeni kurulmuş  üniversitelerde profesör kadroları ilan ediliyor. Büyük şehirlerdeki devlet hastanelerinde görevli bazı doçent unvanlı meslektaşlarımız bu uzak şehirlerdeki profesör kadrolarına atanıyor. Hemen ardından, zaten çalışmakta oldukları devlet hastanesine geçici görev çıkartılıyor. Ayda bir ya da iki kez üniversitenize uğramanız yeterli sayılıyor. İki yıl sonra, kalıcı bir profesör unvanınız oluyor. İşte bu denli kolay. Fakültede ders vermeden profesör olunur mu? Türkiye’de olunuyor. Sizlerse, yıllarca emek verdiğiniz üniversitenizde YÖK kadro versin diye bekliyorsunuz. Odamız, YÖK’e ve Sağlık Bakanlığı’na bu uygulamayla kaç kişinin ve kimlerin profesör olduğunu resmen sordu. Sorumuzu burada yineliyor ve yanıtı merakla bekliyoruz. Mesleğimize saygımız gereği, YÖK"ü ve Sağlık Bakanlığı"nı bu uygulamadan vazgeçmeye çağırıyoruz.

YÖK’e bir de şu soruyu soralım:

İki yıl kadar önce doğuda yeni kurulan üniversitelerde ihtiyaç var diyerek tıp fakültesi öğretim üyelerine rotasyon çıkartmaya kalkıştınız, yargıdan döndü. Şimdi o üniversitelerde geçici değil, asli görevli olan öğretim üyelerinin büyük şehirlerdeki devlet hastanelerine geçici görevle yollanmasını nasıl karşılıyorsunuz? O üniversitelerde ihtiyaç yoksa bu atamalar neden? İhtiyaç varsa, geçici görev neden? Anayasal bir kuruluş olan YÖK"ten, bu konuma ve onun gerektirdiği sorumluluğa uygun dikkati ve özeni bekliyoruz. Lütfen bu tuhaflığa son veriniz.

Son olarak Hükümet"e ve YÖK"e sesleniyoruz. Bu toplantıda rahatsızlığımızı dile getirdiğimiz konular ülkemizdeki tıp eğitimi için, halkın sağlığı için, hekimler ve sağlık çalışanlarının huzur ve mutluluğu için hayati konulardır. Üniversite öğretim elemanları olarak sizden bu uyarıları dikkate almanızı bekliyoruz. Bunlar dikkate alınana ve taleplerimize uygun düzenlemeler yapılana dek, gür ve kararlı sesimizi işiteceksiniz.

Değerli Basın Mensupları,

Bugün artık tıp öğrencisinden pratisyen hekimine, araştırma görevlisinden, uzmanına, öğretim üyesine, kamu görevlisi olanından özel sektörde çalışanına, muayenehanesi olanından kurum hekimine, emeklisine kadar hükümetin sağlık politikalarından rahatsız olmayan hiçbir hekim grubu kalmamıştır.

Bizler; bütün zorluğuna karşın, mesleğimizin onuru ve geleceği için, yurttaşlarımızın sağlık hakkı için çalışmaya devam edeceğiz. Bu, hem mesleğimize ve kendimize, hem de sevgili öğrencilerimize karşı sorumluluğumuzdur. Artık, tüm hekimler "bu benim sorunum değil" demeden her birimiz bir diğerimizin sorununda destek verecek, bir arada, omuz omuza, yılmadan taleplerimizi ve tepkilerimizi dile getireceğiz. Bizler sağlık sisteminin temel bileşenleri olarak, alınmalarında söz sahibi olmadığımız yanlış kararlara karşı hep birlikte mücadele edeceğiz.

Ankara Tabip Odası olarak hepinize saygılar sunarız.

 ANKARA TABİP ODASI
YÖNETİM KURULU