Toplumsal belleğimizin özrü dilenmeyen, acısı paylaşılmayan, sorumluları bulunmayan ve cezalandırılmayan utancı!

ttbTüm çabamız insan onurunun ayaklar altına alınmaya çalışılmayacağı, toplumsal belleğimizde böylesi kara sayfaların olmayacağı, geçmiş acılarımızla yüzleşebileceğimiz, yaşatılan acıların sorumlularından hesabının sorulacağı bir ülke ve yarınlar içindir.

20.12.2010

BASIN AÇIKLAMASI 

10. Yılında "Hayata Dönüş" Operasyonu:

Toplumsal belleğimizin özrü dilenmeyen, acısı paylaşılmayan,
sorumluları bulunmayan ve cezalandırılmayan utancı!

F tipi cezaevlerine karşı 20 Ekim 2000 tarihinde 14 cezaevinde başlatılan ölüm orucu eyleminin 60. gününde, ölüm oruçlarına son vermek gerekçesiyle 20 cezaevinde aynı anda başlatılan ve çok sayıda tutuklu ve hükümlünün yaşamını yitirdiği, pek çoğunun yaralandığı, milyonlarca insanın zihninde yaşam boyu silinemeyecek izler bırakan “Hayata Dönüş” operasyonu onuncu yılını doldurdu.

19 Aralık 2000 günü sabaha karşı 05.00’te, 57. hükümetin Sağlık, Adalet ve İçişleri Bakanlıkları’nın ortak girişimiyle, 3 bini aşkın siyasi tutuklu ve hükümlünün bulunduğu cezaevlerine yönelik olarak 10 bin güvenlik görevlisince gerçekleştirilen bu kanlı baskın, bugün ne yazık ki sadece bazı rakamlara indirgenmeye çalışılmakta.

“Açlık grevlerine son vermek” operasyonun gerekçelerinden biri olarak öne sürülmüştü ancak operasyon sonrası açlık grevleri daha da yaygınlaştı. Katliam sonrası ölüm orucuna başlayan çok sayıda kişi daha yaşamını yitirdi. Operasyonun hedeflediği tahribat sadece cezaevlerine değil, tüm topluma yönelikti. Bu kanlı baskın, ona verilen adın aksine; toplumsal belleğimizin özrü dilenmeyen, acısı paylaşılmayan, sorumluları bulunmayan ve cezalandırılmayan olguları hanesine yazıldı.

Operasyonlar 20 ayrı hapishanede yapılsa da, yalnızca bazı hapishanelerle ilgili soruşturma ve davalar açıldı. Açılan davalar bir bir “zaman aşımı” gerekçesiyle ortadan kaldırılırken, karara bağlanan davalar ise sorumluların cezalandırılmasını sağlayamadı. 12 kişinin katledildiği Bayrampaşa Hapishanesi’ndeki operasyona ilişkin dava ise ancak 10 yıl sonra açılabildi.

Türk Tabipleri Birliği öteden beri insan onurunun hangi koşulda olursa olsun korunmasını, hekimlerin mesleklerini tüm siyasal baskılardan ve zordan bağımsız olarak sürdürmelerinin gerektiğini savunmuştur. Bu kanlı operasyonu toplumun hafızasından silmeye çalışanlar, kendi otoritelerini ve egemenliklerini kayıtsız şartsız sürdürmek için insan yaşamını hiçe sayanlar, eninde sonunda tarih önünde hesap vereceklerdir.

Türk Tabipleri Birliği bugün de on yıl öncesinde olduğu gibi insan yaşamından değerli hiçbir şeyin olmadığını savunmaktadır. Bugün de ceza ve tutukevlerinde yaşanan yakıcı sorunların, insan hakları ihlallerinin farkında ve karşısındadır.

Aralık 2000’de başkanımız Füsun Sayek’in şair Attila İlhan’dan alıntıladığı gibi;

“cinayeti kör bir kayıkçı gördü,
ben gördüm, kulaklarım gördü”.

Tüm çabamız insan onurunun ayaklar altına alınmaya çalışılmayacağı, toplumsal belleğimizde böylesi kara sayfaların olmayacağı, geçmiş acılarımızla yüzleşebileceğimiz, yaşatılan acıların sorumlularından hesabının sorulacağı bir ülke ve yarınlar içindir.

TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ
MERKEZ KONSEYİ