İnegöl ve Dörtyol olayları...

siyahİnegöl ve Dörtyol olayları : bir kez daha barışın gerekliliği ve aciliyeti ortaya çıkmıştır.

30.07.2010

BASIN AÇIKLAMASI

Sustuk, sesimiz çıkmadı, bilerek bilmeyerek, 4 gündür izledik.

Kanımız mı dondu? Yoksa olayların hızla Türkiye"nin her yerine yayılabileceği endişesi ile kendimiz için kaygılandık, korktuk mu? Kuşkusuz, payı vardır...

25 Temmuz Pazar akşamı İnegöl"de "başladı". Sıradan olay(dı), sıradışı"laştı(!) hızla, zemini zaten yıllardır ve özellikle de son haftalarda hazırlamıştı birileri.

Ertesi gün Dörtyol"da 4 polis öldürüldü. Yazıklar olsun, demeye varmadan "hazır zemin" harekete geçirildi, geçti.  Komşumuz Kürt, düşman oldu; günlerdir "devlet" yok. Gerçi ses verdi: Amanosları temizleyin! (Kahramanmaraşları, Çorum"ları yaşadık, biliyoruz). Zemini hazırlayan birilerini adıyla sanıyla biliyoruz. Türk- Kürt bir arada eşit, adil yaşamanın sağlanması için yapılacaklar belliyken bunu yapmayan Hükümeti "birilerinin" başı ilan ediyoruz.

Çünkü:

*Bir sene önce "demokratik açılım" adıyla topluma yaymaya çalıştıkları umudun tükenmesi/tüketilmesi, umutsuzluktan da kötü bir evreye taşınması, Türk-Kürt birbirine kırdırılmasının zemininin oluşturulduğunu,

*Kürt sorununa çözüm aramadaki demokratik yolların kullanımında yetersizlik ve samimiyetsizliği, şiddetin tek çözüm yolu olarak kullanıldığını,

*Yaşanan bu olaylara benzer birçok olaya sıradan dendiğini, linçe kalkışanları anlayışla karşılayan devlet yetkililerini biliyoruz.

Endişemiz, kaygımız had safhada.

Korkuyoruz; bir Kürdün, bir Türkün, bir insanın değerini biliyoruz. İnsanları kışkırtan milliyetçi-ırkçı yaklaşımların dünyada ve ülkemiz tarihindeki izlerini, acısıyla birlikte taşıyoruz. Önde giden partilere bu tür saldırıları "makul" bulmanın can"lara mal olan acı sonuçlarını hatırlatıyoruz.

Çatışmanın bitmesi için gerek ve yeter şartları yerine getirmeyen Hükümet"in içeriği tartışılır "Referandum"u için bu olayları bile malzeme yapmasına söz bulmakta zorlanıyoruz.

Kürt sorununu da önüne koyan "kurucu bir anayasa" çalışmasının bir an önce başlatılması,

-Özgür, eşit yurttaşlar olarak bir arada yaşamayı mümkün kılan-geliştiren,

-Emeğin haklarının yer aldığı,

-Demokratik her türlü hakkın kullanılmasına izin veren,

-Şiddeti değil, barış ve dayanışmayı ön planda tutan bir anayasanın hazırlanmasında üniversitelerin, demokratik kitle örgütlerinin, sendikaların yer alması, bizlerin..kısacası toplumun her kesiminin yer alması gerek ve yeter durumu oluşturuyor.

Bir kez daha söylememiz gerekiyor: Toplumsal barış için adım atın, ortamı germeyin, gerginlikten değil barıştan beslenin.

TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ
MERKEZ KONSEYİ