Yeni yılımız kutlu olsun...

altYılbaşları nedense yeni bir başlangıç gibi algılanır. Aslında zaman, sonsuz sürekliliği içinde devinmekte, mevsimler diğerlerini izlemektedir… Kara kışı bahar izlemekte, yazın sarı sıcağına güz eklenmektedir. Hayatsa tüm ağırlığı ve güzellikleri ile sürmektedir.

Geçen yıl “bu kara kışın kaygılarımızın değil umutlarımızın kışı olması” dileğiyle bitirmiştik yeni yıl mesajımızı. Dileğimiz tutmadı…

Geçtiğimiz yıl takvimler başka bir yıla dönerken Gazze ateş altındaydı. Hayatın olmazsa olmazını, “yaşama hakkını” savunmak kaçınılmazdı… Filistin’de ve bizim topraklarımızda. İnsanca yaşamanın tüm kaleleri saldırı altındaydı oysa. Çemberlerin daraldığı bir yıldı 2009… Heinrich Böll, kitabına “önce ekmekler bozuldu” adını vermişti, ikinci paylaşım savaşı sırasında. O yüzyıl bitip yeni yüzyılın ilk dekadında, bizim payımıza suyun ve her şeyin metalaşmasına tanık olmak düştü... Hayatın, hiç dilemediğimiz bir biçimde piyasaların insafına bırakıldığı bir yıl oldu geçtiğimiz yıl… Sağlık hakkının daraltıldığı, giderek gasp edildiği, emeğimizin değersizleştirildiği, söylemin aksine Kürt sorunu ve demokratikleşmede “açılımın” suya yazıldığı bir yıl oldu…

Sistem bizi ötekileştirirken, şiddetin hedefi olduk, her türden şiddet hayatımızın bir bileşeni oldu… Şiddet; madende kaza, tersanede ölüm, hastanede dayak, tarlada mayın, sokakta linç, cezaevinde tecrit, işyerinde sürgün, dere yatağında sel, sağlık hizmetinde katkı-katılım payı, işsizlik, yoksulluk, yoksunluk, dilsizlik, ayrımcılık olarak girdi hayatımıza… Bizi atomlarımıza ayırdı… Nefret suçları işlendi sokaklarda, öfke kol gezdi… Hepimizin bir ötekisi oldu…

Oysa biz de bir zaman çocuktuk, ters çevrildiğinde kar yağdıran kürecikler bizde gizem duygusu uyandırdığında… Çocuktuk, oturma odasında kapağı açılan kutudan mutlu ezgiler çaldığında… Çocuktuk bayram günlerinde. Çocuktuk, güvenli uykular, aydınlık sabahlara uyandığında… Kendi çocuklarımızı koruyamadık, cinsel istismardan, mahpuslardan, ölümlerden…

Duyarsızlıkların, kanıksama ve yabancılaşmanın derinleştiği bir yıldı geçtiğimiz yıl… Yine de yılbaşları belki de hayatı artıları ve eksileri ile temize çekebileceğimiz zamanlardır... Aslında bu, hayatla ve kendimizle bir tür iç hesaplaşmadır. Temize çekmek, açık yüreklilik ve tahammülle, kendimizle ve acılarla yüzleşmeyi gerektirir... Temize çekmek zor iştir...

Biz, çocukluğun yeniden “çocukluk” olacağı, güzel ve aydınlık günlere inanıyoruz… Bundandır hekimliğin piyasa metaforu ile açıklanmayacağı, barış içerisinde, savaşsız, sömürüsüz bir dünya için mücadele etmemiz…

TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ
MERKEZ KONSEYİ