İşçi cinayetleri durdurulsun!

altTürk Tabipleri Birliği İşçi Sağlığı ve İşyeri Hekimliği Kolu (TTB-İSİH), Bursa'nın Mustafakemalpaşa ilçesindeki maden ocağında meydana gelen patlamadan ve 19 işçinin yaşamını yitirmesinden, işçi sağlığı ve işyeri hekimliği alanında tüm uyarılara karşın gereken önlemleri almayan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın sorumlu tuttu.

12.12.2009

BASIN AÇIKLAMASI
 
İŞÇİ  CİNAYETLERİ  DURDURULSUN!
 
İŞÇİ  SAĞLIĞI  ve  İŞ GÜVENLİĞİNDE GEREKENLER YAPILSIN!

“Ülkemizde yüksek risk taşıyan, kuralsız ve denetimsiz çalışan, mühendislik bilim ve tekniğinden uzak, teknik elemanın gözetim ve denetimi olmaksızın, tamamen ilkel koşullarda çalışan pek çok maden işletmesi bulunmaktadır. Bu işletmelerde her an kaza olma olasılığı mevcuttur. Sektörün özelliği göz önüne alınarak kapsamlı bir risk haritasının söz konusu ilgili Bakanlıklarca hazırlanması ve denetimlerin buna göre yapılması gerekmektedir.”

Evet! Böyle söylemişlerdi, yüreği bu ülkenin işçisiyle, emekçisiyle, yerin yüzlerce metre altında çalışan maden işçisiyle atan ülkemizin yetiştirdiği maden mühendisleri… Üstelik daha yeni söylemişlerdi, TMMOB Maden Mühendisleri Odası Adana Şubesi ile Çukurova Üniversitesi Maden Mühendisliği Bölümü tarafından 19-20 Kasım 2009 tarihlerinde Adana’da düzenlenen “Maden İşletmelerinde İş Sağlığı  ve Güvenliği Sempozyumu” sonuç bildirgesinde... 450 delege böyle söylemiş, böyle seslenmiş Adana’dan, Ankara’daki ilgili(!) Bakanlıklara!... Ama duyan olmamış bilimin, bilim insanların sesini… 19 Kasım’dan 19 Aralık’a varmadan, daha bir ay geçmeden  19 maden emekçisi işçimiz, 19 insanımız yaşamını kaybetti!!! Bursa’nın Mustafakemalpaşa ilçesindeki maden ocağında meydana gelen patlama da göçük altında kaldı canlarımız...

Sempozyumda 'İşçi Sağlığı ve İş Güvenliğinde Mevzuat, Eksiklikler ve Yapılması Gerekenler' konulu bir de panel düzenlenmiş, TTB’yi de davet etmişler panele maden mühendisi arkadaşlarımız. Ve haykırmışlar sempozyum sonuç bildirgesinde emekten, alın terinden yana mühendisler, hekimler hep birlikte:

“Yönetmelik ile 5547 sayılı Kanunla onaylanmış bulunan Avrupa Sosyal Şartı’nda belirtilen 'Tüm çalışanların güvenli ve sağlıklı çalışma koşullarına sahip olma hakkı vardır' hükmü bir kez daha ihlal edilmiştir. Ülkemizdeki kazaların büyük çoğunluğu küçük ve orta büyüklükteki işletmelerde meydana gelmektedir. Gelişmiş her ülkede çıkarılan iş sağlığı ve güvenliği yönetmeliği ile çalışanların sağlığının korunması öncelikli olarak gözetilirken, ülkemizde yönetmelik ile iş sağlığı ve güvenliği hizmetleri bir rant alanı olarak görülmüştür. Bu zihniyetle çıkarılmış bir yönetmelik, iş kazalarını engellemeyecek, aksine bazı kesimlere yeni rant kapısı açacaktır. Bu nedenlerle, yönetmelik daha fazla sorun yaratmadan geri çekilmeli, ilgili tarafların katılımıyla iş kazalarını azaltacak yönetmelik çalışmalarına acilen başlanılmalıdır.”

Yine duyan olmamış Ankara’dan, başkentten kimse duymamış maden sempozyumundaki bu sesi… 19 ölüm üzerine Sayın Çalışma Bakanı “üzücü bir olay olduğu”nu söylemiş…“gerekenlerin yapılacağı”nı  belirtmiş… mış…

Ucuz emek cenneti haline getirilen, iş kazası  ve meslek hastalığı nedeniyle dünya sıralamasının ilk üçünde yer aldığımız ülkemizin Çalışma Bakanı, çalışanları ve sendikalarını, kamu çalışanlarını misyonsuzluk ve vizyonsuzlukla suçlamakla meşguldü oysa pek yakın bir zamana kadar… Emek ve meslek örgütlerinin yaptığı demokratik eylemleri kolayca ‘fason iş’ diye nitelendirebilen, iş barışından dem vurup kamu meslek örgütü temsilcilerine randevu vermeyen, işçinin sağlığı ve güvenliğini ranta çevirip taşeronlara emanet eden, işyeri hekimliği ve iş güvenliği mühendislik hizmetlerini taşeronlaştıran, Anayasa’ya  hukuka, bilime aykırı olarak işyeri hekimliği ve iş güvenliği eğitimlerini bakanlık kadrolarına ve ticari kuruluşlara peşkeş çekmek için yasa-yönetmelik-genelge-tebliğ oyunlarıyla hukukun arkasından dolanan bir Çalışma Bakanlığımız ve Bakanımız var… Kamu meslek odalarının 2003 yılından sonra işyeri hekimliği ve iş güvenliği alanında verdiği sertifikaları geriye dönük haksız ve hukuksuzca geçersiz kılmaya çalışan, 7 yıl dolan sertifikalılar üzerinden yenileme eğitimi adı altında özel sektöre piyasa yaratmayı misyon ve vizyonuna edinmiş bir bakanlığımız ve bakanımız var…

İşine gelmediğinde yargıyı ve aldığı kararları ideolojik bulanların, çalışanları anayasal bir hak olarak kullandıkları iş bırakma eylemi nedeniyle tehdit etmeye hakları da güçleri de  yoktur, meşru da değildir.

İş kazalarının ve meslek hastalıklarının önlenmesi, ülkemiz çalışma yaşamı ve iş barışının sağlanması için, yapılması gerekenler basit bir ideolojik  tercihtir. Bu da emekten, ezilenden, alın terinden ve dezavantajlıdan yana politikalar  uygulamak, bu yönde siyasi tercihlerde bulunmak ve gereğini yapmaktır.

Bunun  için;

Öncelikle işverenlerin çıkarları doğrultusunda hazırlanan 4857 sayılı İş Yasası değiştirilerek esnek ve kuralsız çalışma engellenmeli, işçiyi başka işverenlere modern köleler  gibi kiralamayı, taşeronlaştırmayı yasal hale getiren, kıdem tazminatlarını, fazla mesai ücretlerini, sendikal hak ve yetkileri budayan bu yasa yerine, konunun tüm taraflarının katılımı ile demokratik bir yasa çıkarılmalıdır. Tüm çalışanlara iş güvencesi sağlanmalı, kaçak işçilik önlenerek kayıtlı hale getirilmeli, sosyal güvence altına alınmalıdır. İş Mevzuatı, ekseni ve önceliği 'insan'  olan çağdaş bir yapıya kavuşturulmalıdır. İşçi sağlığı ve güvenliği için alınacak tedbirlerde işverenlerin maliyet unsuru  mazeretine sığınmaları engellenmelidir.

Ancak bu şekilde, işçi sağlığı ve iş güvenliği alanında yapılacak samimi  bir açılımla ülkemizin Tuzla cehennemlerinden, slikozis nedeniyle ölümlerden, maden ocaklarındaki  gaz kaçağı patlamalarından, yangın ve seller nedeniyle artık cinayete dönüşen işçi ölümlerinden kurtulabileceğine inanmaktayız.

TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ
İŞÇİ SAĞLIĞI VE İŞYERİ HEKİMLİĞİ KOLU