Hastaneler depreme hazır mı?

altTTB Merkez Konseyi, 17 Ağustos depreminin 10. yıldönümünde hastanelerin depreme hazırlık durumunu araştırdı. "Hekimlerin Çalıştıkları Yataklı Tedavi Kurumlarının Olağandışı Durumlara Yönelik Hazırlıklılığını Değerlendirmeleri Araştırması" adlı çalışma, 15 Ağustos Cumartesi günü TTB"de düzenlenen bir basın toplantısıyla duyuruldu.


15 Ağustos 2009

 
BASIN AÇIKLAMASI
 

17 Ağustos ve 12 Kasım 1999’da yaşadığımız korkunç yıkımların üzerinden on yıl geçti. On binlerce yaşamın yitmesine, sakatlıklara, kayıplara yol açtığı gibi, kalanların yüreklerinde de onarılması güç boşluklar bıraktı. Bizler böylesi bir yıkımdan sağ çıkmanın, ölenlerin arkalarında bıraktıkları büyük boşluğun ardından yaşıyor olmanın ağır yükünü taşıdık. Yaşam bir daha asla eskisi gibi olmadı. Hiç kimse için artık hiçbir şey eskisi gibi değildi.

Kuşkusuz yaşam yeniden kurulacaktı. Kalanlar geçici yerleşim yerlerinde kendilerine yeniden bir hayat kurmaya çabaladılar. Konteynır denilen metal kutucuklarda, çadırlarda kapılarının önüne karanfiller diktiler. Enkazlar temizlenip, yaşamlarını sürdürdükleri kasabalar, kentler yeniden biçimlenirken, anılarının şekillendiği mekânlar soluklaştı, geçmiş yaşamlarına yabancılaşarak iyileşmeye çalıştılar. Acılarının paylaşılmadığını düşündüler, dış dünyadaki yaşamın yeniden ve hızla sürdüğü bir süreçte kendilerini yalnız, sahipsiz, haksızlığa uğramış hissettiler. Sadece bedenleri değil, yürekleri de yara almıştı, sadece insanlık değil bir coğrafya yaralanmıştı.

Ölüme karşı yaşamı, yaşamın her anında insanın iyilik halini gözeten biz hekimler için ise durum biraz daha farklıydı. Hem birinci elden acıların tarafı, birinci elden acıların tanığı idik, hem de acıları dindirmesi, yaraları sarması gerekenler bizlerdik. Sağlık sisteminin kendisinin de kurban olduğu bir dönemdi. Hastaneler ve birinci basamak sağlık kuruluşları da yıkımdan paylarını almışlardı. Hastane binalarımız yıkılmış, hasar görmüş, girilemez hale gelmişti. Gereğinde çadırlarda ayaktan ve yataklı bakım hizmeti verdik. Bu dönemde sağlık çalışanlarından, özellikle de hekimlerden insanüstü bir gayret beklendi. Gönüllülükle ve özveriyle giriştiğimiz iyileştirme sürecinde, bir yanıyla mesleğimizi insanlık yararına yapabilmekten duyulan haz, diğer yanıyla yıkımın boyutları nedeniyle yaşadığımız çaresizlik duygusu arasında gidip geldik.

Çaresizlik duygumuzu ortadan kaldırmanın tek yolu örgütlü, sistematik bir bakışla yeni yıkımların öncesinde hazırlıklı olmaktan geçecektir. Bu çerçevede hem en geniş boyutuyla toplumun hazırlıklı olması, hem de sağlık alanı özelinde tüm sağlık kuruluşlarının ve sağlık çalışanlarının hazırlıklı, donanımlı olmaları önem kazanmaktadır. Hazırlıklı olmak fiziksel açıdan güvenli bir binada hizmet vermekten, olağandışı durumda kullanılacak tıbbi malzemenin depolanmasına, kriz anında nasıl işlev göreceğini, görev tanımını ve ne yapacağını bilmekten, bunun tatbikatlarını yapmış olmaya dek uzanan bir yelpazeyi kapsamalıdır. Hazırlıklı olmak sağlık sisteminin vereceği hizmetin niteliğini yükseltip, acil duruma yanıt verme süresini kısaltacağı gibi, sağlık çalışanlarının bu süreçteki yetersizlikler nedeniyle ek bir travma yaşamalarını da en aza indirgeyecektir. Hazırlıklı olmak ister hizmet alsın ister hizmet versin, insanı gözeten bir yaklaşımdır.

Türk Tabipleri Birliği Olağandışı Durumlarda Sağlık Hizmetleri Kolu 1991 yılından beri bu alana farklı boyutlarıyla yaklaşmakta, emek vermektedir. Unutmanın insan belleğinin sakatlığı olduğu söylenir. Unutmak kimi zaman iyileştirici bir etkiye de sahiptir. Ama toplumsal belleğimiz de bir o kadar değerlidir. Böylesi bir acıyı unutarak değil, ancak gerekeni yaparak kendimizi yeni acılardan koruyabiliriz. Toplumsal belleğimizin oluşumunun bir yolu da tarihe tanıklık etmektir. Bu, aynı zamanda bizim içinde yaşadığımız topluma karşı da bir sorumluluğumuzdur.

Böylesi bir sorumluluk duygusundan yola çıkarak Türk Tabipleri Birliği afet ve olağandışı durumlar alanındaki birikim ve alan deneyimlerinin ekseninde 1999 depremlerinin 10.yılında sağlık kuruluşlarını ve “hazırlıklı olmayı” mercek altına alarak bir çalışma başlatmıştır. Çalışmanın önemli bölümlerinden biri olağandışı durumlara hazırlıklı olmanın en önemli bileşenlerinden olan sağlık sisteminin ve bu sistemin işleyişinin temel unsuru olan hekimlerin bu çerçevedeki farkındalıklarının ortaya konmasını hedeflen bir araştırmadır.

Hekimlerin Çalıştıkları Yataklı Tedavi Kurumlarının Olağandışı Durumlara Yönelik Hazırlıklılığını Değerlendirmeleri Araştırması” başlığını taşıyan bu araştırmanın bulguları hastanelerin olağandışı durumlara hazırlıklılığı konusunda düşündürücü bulgular ortaya koymaktadır.

Türk Tabipleri Birliği tarafından yürütülen ve yataklı tedavi kurumlarında çalışan hekimlerin, sağlık kuruluşunun kendi bünyesinde oluşabilecek ya da hizmet verdiği bölgede meydana gelebilecek olağandışı durumlara yönelik hazırlıklılığı ile ilgili değerlendirmelerini ortaya koymayı amaçlayan bu araştırmada elde edilen verilere göre aşağıdaki sonuçlara ulaşılmıştır. 

1.    Çalışmaya katılan hekimler, yaşadıkları kentte olağandışı durumlarla ilgili en büyük tehditleri deprem ve salgın hastalıklar olarak belirtmektedirler.

2.   Araştırmaya katılan hekimler çalıştıkları hastanelerle ilgili olağandışı durum risklerini, yangın, sızıntı, kirlilik gibi teknolojik nedenler, deprem, salgın vb biyolojik nedenler, hastane binasında çökme riski ve meteorolojik nedenler olarak sıralamıştır.

3.   Çalışmaya katılan hekimlerin önemli bir kısmı çalıştıkları hastanenin “Olağandışı Durum Risk Analizi”nin yapılıp yapılmadığını ve afet planı olup olmadığını bilmemektedir.

4.   Çalışmaya katılan hekimlerin çoğunluğu çalıştıkları kurumda “Hastane Afet Planı Eğitimi” verilmediğini bildirmişlerdir. Planların tatbikatlarla değerlendirilme ve gözden geçirilme oranları da hem kamuda hem de özel sağlık kurumlarında düşüktür. Hastane afet planlarının dosyalar içinde kalan dokümanlar olmaması ve uygulamaya geçirilmesi, afet planlarının tatbikatlarla ve eğitimlerle etkinliğinin değerlendirilmesi ve eksikliklerinin giderilmesi şarttır.

5.   Hastanelerinin hazırlıklılık sürecinin ve afet planlarının önemli aşamaları olan risk analizi, afet planı, afet planı eğitimi, afet planı tatbikatı, kitlesel yaralanma hazırlık planı, alternatif muayene ve tedavi alanları, tahliye planı ile ilgili çalışmaların araştırmaya katılan hekimler tarafından yeterli bulunmadığı anlaşılmaktadır.

6.   Çalıştıkları hastanede afet planı olduğunu belirten hekimlerin yarıdan fazlası, olmadığını belirtenlerin tamamı hastanelerini hazır bulmamaktadırlar. Bu durum, afet planlarının etkinliği ve uygulanabilirliğinin sorgulanmasını gerektirmektedir.  

On yıl önce yaşadığımız korkunç yıkımın bir daha yinelenmemesinin yolu sistematik bir bakış açısıyla hazırlıklı olmanın gereklerini yerine getirmekten geçecektir.

Başta hekimler, sağlık çalışanları olmak üzere depremlerde ve diğer afetlerde, olağandışı durumlardaki tüm kayıplarımızı saygıyla anarken araştırmamızı özellikle yetkili ve ilgililer başta olmak üzere kamuoyunun dikkatine sunuyoruz.                  

TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ
MERKEZ KONSEYİ

Özet rapor için...