Kara mayınları

altDünya’da 78 ülkede 200–215 milyon kara mayını bulunduğu bildirilmekte ve her yıl % 80’i sivil, üçte biri çocuk olmak üzere 20-25 bin kişinin ölümü ya da yaralanmasına neden olduğu bilinmektedir.


Dünya 

Dünya’da 78 ülkede 200–215 milyon kara mayını bulunduğu bildirilmekte ve her yıl % 80’i sivil, üçte biri çocuk olmak üzere 20-25 bin kişinin ölümü ya da yaralanmasına neden olduğu bilinmektedir. Mayın yaralanmalarının sadece % 10’u sağlık hizmetine ulaşabilmekte, 300 binden fazla insan mayın yaralarıyla yaşamaktadır. Milyonlarca hektar tarım alanı da kullanılamaz durumdadır.

Kamboçya’da her 236 kişiden birinde kara mayınlarına bağlı organ kopmaları gerçekleşmiştir, Afganistan’da ise her 50 kişiden biri kara mayını mağduru durumundadır.

Bir mayının maliyetinin 3 Dolar, temizlenmesinin maliyetinin ise 1000 Dolar olduğu bildirilmektedir. Afganistan’da Birleşmiş Milletlerin kurduğu 112 mayın temizleme ekibinin bu ülke topraklarının % 20’sini temizlemesi için öngörülen süre 4285 yıl olarak hesaplanmıştır.

Mayınsız Bir Dünyaya Doğru 2008 Raporuna göre, 121 ülke ve bölge, Mayın Yasaklama Anlaşması’nı imzalamıştır. Üç ülke kara mayınları stoklarını kendilerine verilen sürede imha etmeyerek Mayın Yasağı Anlaşması’nı ihlal etmiştir: Türkiye, Yunanistan ve Belarus. Afganistan, Burundi ve Sudan ise stok imhalarını tamamlamış ve 500.000 mayın imha edilmiştir. Sadece iki ülke hükümetinin anti personel mayın kullandığı belirlenmiştir: Myanmar ve Rusya. Her iki ülke de Mayın Yasağı Anlaşması’nın dışında yer almaktadır.

Yüz binlerce mayın ve savaştan kalma patlayıcı nedeniyle milyonlarca insan bu silahların yarattığı tehlikelerden ötürü tarlalarını sürememekte, okula gidememekte ya da temel gündelik etkinliklerini yerine getirememektedir. Önceki yıllarda olduğu gibi 2007 yılında da kaydedilen vakaların çoğu sivillerden ve bunların da yaklaşık yarısı çocuklardan oluşmaktadır.

Türkiye

Uluslararası Mayın İzleme Komitesi"ne göre, Türkiye anti-personel kara mayınlarını ilk kez 1956 – 1959 yılları arasında "yasal olmayan sınır geçişlerini önlemek" amacıyla kullanmaya başladı. Güneydoğu bölgesinin sınır boyları 1950 yılından sonra mayınlandı. Sınır bölgesinin mayınlanmasının altında yatan neden komşu ülkelerle yapılan kaçakçılıktı. Komite"nin 2003 Türkiye raporuna göre, 1989 ile 1992 yılları arasında da, "terörizmle mücadele çerçevesinde ve sadece güvenlik nedenleriyle", Doğu ve Güneydoğu’daki güvenlik tesislerinin etrafına yaklaşık 40 bin adet yeni mayın döşendi. Türkiye"nin, komşu ülkelerle olan tüm sınırlarında mayın tarlaları bulunuyor.

1996"da yayınlanan Hudut Güvenliğinin Sağlanması ve Gerekli Tedbirlerin Alınması Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporu "nda Ardahan - Ermenistan sınırında 9.5 kilometrelik alanın; Hatay-Suriye sınırında 34 kilometrelik alanın mayınlı olduğu belirtildi.

Ayrıca, Kars-Ermenistan sınırında 13 adet mayın tarlası bulunuyor. Şanlıurfa"da, tarıma elverişli 140 bin dönüm alan mayınlı.

Türkiye"nin BM"ye sunduğu rapora göre en çok mayın Şanlıurfa, Gaziantep ve Ardahan gibi sınır kentlerinde. Buralarda toplam 587 bin mayın döşeli.

Hakkâri ve Şırnak"ta 1991 - 1994 arasında 152 bin mayın döşenmiş. Hakkâri"de boşaltıldıktan sonra 34 köy ve 148 mezranın çevresine mayın döşenmiş. Sınır kenti olmamasına karşın Tunceli"de döşeli mayın sayısı ise 10 bin 557.

Mayın ve patlayıcı madde olayları yoğun olarak Mardin, Şırnak, Hakkâri, Siirt, Bitlis, Batman, Van ve Bingöl gibi Doğu ve Güneydoğu kentlerinde yaşanıyor. Sınırlardan uzak bazı sivil yerleşim birimlerinde ve güvenlik gerekçesiyle boşaltılan köylerin çevrelerinde de mayın bulunuyor.

Türkiye, Ottowa Sözleşmesi’ni 2003 yılında imzalamıştır ve 2004 yılında da Taraf Devlet olmuştur. Buna göre Türkiye, 2008 yılı 1 Mart’ına kadar stoklarındaki mayınları imha etme ve 2014 yılına kadar da toprağa döşeli mayınları temizleme, kurbanlara yardım konusunda da gerekli adımları atma yükümlülüğü üstlenmiştir.

Türkiye, şu anda stoklarındaki mayınların imhasını tamamlayamayan üç ülkeden birisidir. 2007 sonu itibariyle Türkiye’nin stoklarında 2 milyon 616 bin 770 mayın bulunmaktadır. 2008 yılının Haziran ayında Türkiye, Taraf Devletlere elinde kalan bütün mayınların fünyelerinin çıkarıldığını bildirmiştir. Bu, mayınların imha süreci içinde atılmış önemli ve geri dönüşü olmayan bir adımdır. Ancak, imha süreci tamamlanmamış ve buna ilişkin bir tarih de verilmemiştir.

Türkiye, Madde 7 raporuna göre elinde eğitim ve geliştirme amaçlı olarak 15 bin 150 anti personel mayın bulunduğunu belirtmektedir. Bu, Temmuz 2008’e kadar elinde en çok eğitim ve araştırma amaçlı mayın bulunduran Taraf Devlet’in Türkiye olduğunu göstermektedir.

2007 yılı sonu itibariyle Türkiye topraklarında toplam 982 bin 777 mayın bulunduğu, bunun 818 bin 220’sinin anti personel mayın ve 164 bin 497’sinin araç patlatan mayın olduğu bildirilmiştir.

Ülkemizde toplam mayın kurbanı sayısı veri toplama mekanizmalarının yetersizliğinden dolayı tam olarak bilinmemekle birlikte 257 kişi anti personel mayın kurbanı olup, 53’ü hayatını kaybetmiş, 204’ü ise yaralanmıştır.

Mayın patlamalarından sağ kurtulanların karşılaştıkları sorunlar
Sağlık sorunları

Mayın patlamasından kurtulanların yaşadığı en önemli sorun, fiziksel ve psikolojik sağlık sorunlarıdır. Bu konuda alabilecekleri  hizmetler devlet tarafından karşılanmamakta, mağdur adeta kendi kaderine terk edilmektedir. Mayın patlaması olaylarının yoğun olarak görüldüğü Doğu ve Güneydoğu’da tek rehabilitasyon merkezi Dicle Üniversitesi’nde bulunmaktadır ve oldukça yetersizdir.

Türkiye’de yılda ortalama 180 kişi mayın ya da patlamamış askeri malzeme nedeniyle yaşamını yitiriyor veya sakatlanıyor. Bu sayının üçte birini ise çocuklar oluşturuyor. Mayın kaynaklı çocuk ölümleri en fazla Diyarbakır, Bingöl, Tunceli, Siirt, Şırnak ve Van illerinde gerçekleşiyor. Bu alanlarda döşenen mayınların sayısının ve haritasının bilinemiyor olması bölgeyi Bosna’da yaşananlarla ile benzeşik kılıyor ve mayın bölgelerinin insansızlaşmasına yol açıyor.

Eğitim sorunları

Türkiye’de risk gruplarına verilen bir mayın risk eğitimi bulunmamaktadır. Kurbanların ortaya çıktığı mayından etkilenmiş bölgelerde yaşayanlar, çatışma bölgelerine geri dönen yerinden edilmiş insanlar ve mayınlı alanların uygun bir şekilde işaretlenip etrafının çevrilmediği yerlerde yaşayanlar, çocuklar bu risk gruplarını oluşturmakta ve mayın risk eğitimi almaları gerekmektedir.

Mayın patlamasından kurtulanların büyük kısmını çocuklar oluşturmaktadır. Eğitim öncesi yaşta veya eğitim yaşında olan bu çocukların eğitim hayatları, çevrede ve okulda gerekli düzenlemeler yapılmadığı için ne yazık ki olayla birlikte sona ermektedir

Sosyal ve ekonomik sorunlar

Olay sırasında uzuvlarının en az birini kaybeden mağdurlar, uygun çalışma koşullarının olmaması nedeniyle hem üretimden hem de sosyal hayattan kopmaktadırlar. Böylelikle işsizlik, mayın kurbanlarının önemli bir sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır. Üretimden kopan ve toplumdan dışlanan bu insanlar, yaşamlarının geri kalan kısmını oldukça zor koşullar altında sürdürmektedirler.

Hukuki sorunlar

Mayın patlamasından kurtulanlar, mağduriyetlerinin giderilmesi için başvurmaları gereken hukuki yolları bilmemektedirler.

Toplumsal sorunlar

Sivil yerleşim birimlerinin hemen yakınında bulunan mayın ve patlamamış askeri malzemeler, burada yaşayan insanları göçe zorlarken, güvenlik gerekçesiyle boşaltılan köylerin etrafına döşenen mayın ve patlayıcı maddelerin temizlenmemesi de köye dönüşlerin önünde ciddi bir engel oluşturmaktadır.

Ülke ekonomisi üzerinde yarattığı sorunlar

Türkiye-Suriye sınırındaki anti personel kara mayını yerleştirilmiş alan, Antakya’dan Siirt’in Silopi ilçesine uzanan, 877 km. uzunluğunda, yer yer 350-500 metreyi bulan genişlikte, yaklaşık 350 bin dönüm büyüklüğündedir ve verimli tarım alanlarını da kapsamaktadır.

Sonuç olarak

Kara Mayınları 2008 Türkiye Raporu  bilgileri, Ottowa Sözleşmesi’nin de pek çok uluslararası sözleşmede olduğu gibi “kağıt üzerinde” kalma riski taşıdığını gösteriyor: Stoklardaki mayınlar imha edilmemiş, toprağa döşeli mayınların temizliği için hala bir program açıklanmamıştır. Hayatta kalan sivil kurbanların ihtiyaçları giderilememektedir. Türkiye’de bu yüzden her üç günde bir, bir kişinin yaşamını yitirdiği veya sakatlandığı bilinmektedir.

Ülkemizde Kara Mayınları sorunu sadece sınır bölgelerinin toprak sorunu olarak değil, kapsamlı ve karmaşık sağlık, sosyal, hukuki, ekonomik boyutları ve sonuçları ile de ele alınmalı ve en kısa zamanda sorunu bütünlüklü olarak tüm boyutlarıyla çözmeye yönelik girişimlerde bulunulmalıdır.