'Tam gün' yasa tasarısı Sağlık Komisyonu'nda

alt“Tam gün” yasa tasarısının görüşmeleri, TBMM Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu’nda başladı. Komisyon üyesi milletvekillerinin iki gün önce öğrendiği görüşme 18 Haziran 2009 saat 10.00’da başlayıp, 17.30’da sonlandı. Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın 17 Haziran 2009 günü önce mecliste grubu bulunan partileri ziyareti ile “hareketlenen” ortamın da katkısıyla katılımlı bir komisyon toplantısı gerçekleşti.

Türk Tabipleri Birliği, Türk Dişhekimleri Birliği, Türk Eczacıları Birliği ve kamu sendikalarının yanı sıra çeşitli dernek temsilcileri de toplantıda yer alarak görüşlerini bildirdiler. Komisyon Başkanı Cevdet Erdöl'ü açışını takiben, Sağlık Bakanı yasa gerekçelerini aktaran konuşmasını yaptı. Vatandaşı “finansal riskten koruma” amacının bu tasarıda öne çıktığını dile getiren Sağlık Bakanı, yapılan anketlerde vatandaşın sağlık hizmet sunumunda memnuniyetsiz olduğu konuların en başında geleninin muayenehaneye giderek para ödemek olduğunu söyledi.

Akdağ’ın yasanın genel gerekçesini özetlemesinin ardından, komisyon üyeleri dışındaki katılımcıların görüşleri alındı. Komisyona Türk Tabipleri Birliği adına Genel Sekreter Dr. Eriş Bilaloğlu ve Merkez Konseyi üyesi Prof. Dr. İskender Sayek katıldılar.

Yasa tasarısının genel gerekçesine ilişkin değerlendirme yapan Merkez Konseyi Genel Sekreteri Eriş Bilaloğlu, genel gerekçede yer alan hekim sayısındaki yetersizlik saptamasının gerçeği yansıtmadığını ifade etti. Bilaloğlu, hekim sayısının sağlık sisteminden ayrı ele alınmayacağını ancak Türkiye’de sağlık alanında olumlu bir şey yapmak isteyenlerin elini kolunu bağlayacak bir hekim açığının bulunmadığını vurguladı. Aksine kimi alanlarda örneğin genel cerrahi alanında 700’e yakın hekim “fazlası” bulunduğu bilgisini aktardı.

İkinci olarak genel gerekçede “uzman hekimlerde yüzde 10 civarında olan tam gün çalışma oranının, Sağlıkta Dönüşüm Programı ile birlikte bugün yüzde 80’lere yaklaştığı, hekimlerin bir zorunluluk bulunmamasına rağmen, büyük kısmının kendi tercihleriyle tam gün çalışmayı seçtiklerinin” yazdığına işaret eden Bilaloğlu,  bu gerekçeyle bakanın açış konuşmasında belirttiği halkın memnun olmadığı konuların başında gelen muayenehanelere gittiğinde para ödemesi yakınmasının çeliştiğini ifade etti. Gerçekten hekimler arasında yüzde 10 civarında olan tam gün çalışma yüzde 80’lere vardı ise bu yakınmanın en başta gelmesinin beklenemeyeceğini belirten Bilaloğlu, vatandaşın özel hastane vb. olmak üzere muayenehane dışında da halen para ödediğini anlatmaya çalıştığını ifade etti.

Bilaloğlu, zaten vergilerin yanı sıra prim toplayan, üzerine katkı/katılım payı alan ve yetmeyeceği için tamamlayıcı sigorta öngören Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın parayı ortadan kaldırmak diye bir anlayışı olmadığını söyledi.

Bir diğer noktanın, hekimler gönüllü olarak tam güne geçiyorsa bu tasarıya neden gerek olduğunun anlaşılamadığını, Bakanlığın 2003'te de zorunlu hizmete karşı olup sonra geri getirdiğini anımsatan Bilaloğlu, bu tasarının sınırlı sayıda hekimi değil, 110 bin hekimi, hatta gerçekte bütün sağlık çalışanlarını ilgilendirdiğinin altını çizdi.

Yine genel gerekçede mevcut durumun, hekimlik mesleğinin itibarı açısından kabul edilemez olduğunun ifade edildiğini belirten Bilaloğlu, “Gerçekten de hekimler, hekimlik mesleğinin itibarının en fazla zedelendiği ve zarar gördüğü dönemin AKP hükümetleri dönemi olduğunu söylemektedirler” dedi. Bilaloğlu, son 2-3 haftadır, kamuoyunda süren 'paracı hekimler' tartışması nedeniyle de hekimlerin kırgın ve mutsuz olduğunu dile getirdi.

“Hekimlerin yoğun ve stres dolu bir günün yorgunluğundan sonra başka bir mekanda çalışarak hastalarını görmesinin.. hasta güvenliği açısından risk oluşturabildiği” ifadesinin gerekçede yer aldığını belirten Bilaloğlu, “Bu gerçek çok açıktır, ne var ki tasarı ‘mekan değiştirmeden çok uzun süre çalışmaya olanak sunan/zorlayan” bir içeriğe sahiptir” diye konuştu.

Bilaloğlu, hekim emeğinin özelliklerini aktararak, böyle bir emeğin, ayrıca hekim yetiştiren hekim, yani öğretim üyesi emeğinin karşılıklandırılmasının önemli bir ölçüt olduğunu vurguladı.

Süre kısıtlılığı nedeniyle konuşmasını sonlandıran Bilaloğlu’nun ardından Prof. Dr. İskender Sayek söz aldı. Sayek de, iki dönem dekanlık ve Dünya Tıp Eğitimi Federasyonu üyeliği ve tıp eğitim ile ilgili çok sayıda kurum kuruluşun üyesi, organizasyonun düzenleyicisi ve hep tam gün çalışmış, koşulsuz tam günü destekleyen bir öğretim üyesi olarak, bu tasarının nitelikli hekim yetişmesine ve nitelikli sağlık hizmetine bir katkı getirmeyeceğini ifade etti. Bir sıralama yapmak gerekirse tıp fakültelerinin eğitim, araştırma ve hizmet sunumu ile sorumlu olduğunu, eğitimin öncelik taşıdığını ne var ki tasarının tedavi edici hizmetler/hizmet sunumu ağırlıklı bir çerçevede olduğunu ifade etti. Mevcut durum hakkında da bilgi veren Sayek, bugün için tıp fakültelerinde bütün öğretim üyeleri içerisinde kısmi zamanlı çalışma oranının yüzde 13 olduğunu vurguladı.

Sayek, tıp fakültelerinin ve tıp fakültesi öğretim üyelerinin bugüne kadar bu düzeyde tahkire uğramadığını ve bunun öğretim üyelerini üzdüğünü belirterek, Sağlık Bakanı'nın bugünkü döner sermaye katkı ücretinin eğitimi etkilediğinden şikayet ettiği sistem ile bugün getirilmeye çalışılan “performansa dayalı” ücretlendirme ile farkının ne olduğunu anlamadığını ve eğitime etkilerinin daha olumsuz yansıyacağını ifade etti.

Katılan diğer konuşmacılar da tasarının uygun olmadığı, hekimlerin/çalışanların emekliliğe yansıyan özlük haklarında bir düzenleme içermediği görüşüne ortak vurgu yaptılar. Milletvekillerinin de görüşlerini bildirmesiyle akşam üzerine kadar süren oturum, Sağlık Bakanı’nın son olarak bir kez daha söz almasının ardından sona erdi.

Sağlık Bakanı hekim sayısında eksik olmadığını söyleyen tek odak olarak TTB'nin kaldığını, artık bu görüşten vazgeçilmesini belirttiği konuşmasında, emekliliğe yansıyan ücret ödemesine katıldığını ancak bunun yine de toplam gelirin yarısını geçmemesi gerektiğini düşündüğünü söyledi. Bakan sık sık kendisinin halkı temsil ettiğini vurguladı. Bugün komisyonda konuşan örgütler arasında hasta hakları ile ilgili bir tane dernek olduğunu, oysa daha fazla olmasını arzuladığını, 2002’de iktidara geldiklerinde İstanbul’da bir hasta hakları derneği olduğunu öğrendiğini, kendilerine görüşmek için haber verdiğini, onların da memnuniyetle geldiklerini, hasta hakları ile ilgili bu dernekte de TTB’den birilerinin çalıştığını sonradan öğrendiğini anlattı. Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın piyasalaşma olarak değerlendirilmesinin bir ezberden ibaret olduğunu, kendilerinin sosyal devlet anlayışı çerçevesinde bir dönüşüm yaptıklarını, performans sisteminin ne kadar çok tetkik yaptırırsan o kadar çok kazanırsın gibi nicelik değil, aynı zamanda nitelik değerlendirmesi de içerdiğini söyledi. Ayrıca son iki senedir SGK ile global bütçeleme yaptıklarını, SGK’nin kendilerine 11 milyar TL verdiğini dolayısıyla ödemelerin bu global bütçeleme üzerinden yapılacağını, o nedenle fazla tektik, işlem yapmanın kaybettirici bile olabileceğini ifade etti.

Akdağ’ın konuşmasının ardından Komisyon Başkanı Prof. Dr. Cevdet Erdöl’ün yaptırdığı oylama sonucu bir alt komisyon oluşturulmasına karar verildi ve tasarı alt komisyona sevk edildi.

***

Türk Tabipleri Birliği’nin 1970’lerdeki mücadelesi ile yasalaşan ve savunulan ancak 12 Eylül 1980 ile kaldırılan bir çalışma biçimi olarak dile getirilen tam gün konusunda hemfikir olunması olumlu bir noktadır. Yine olumlu olan bir diğer yan Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın temel ücret ödeme biçimi olan performans sistemi ve sakıncaları konusunda herkeste ortak kanaat oluşmuş olmasıdır.

Tasarının benimsenmediği açıktır. Ayrıca bakanın son konuşmasında ifade ettiği, 2009 için SGK’nin “götürü” usulü 11 milyar tl verdiği gerçeği “akıbeti” göstermektedir. Ne kadar çalışılırsa çalışılsın herkes ancak bir diğerinin parasını azaltarak kendi gelirini koruma şansına sahip olacaktır. Dolayısıyla azalan performans ödemeleri sağlık çalışanlarının geleceği olarak