Kölelik düzenine hayır, hekimliğe evet!

altTürk Tabipleri Birliği tarafından; başta “tam gün” ve Kamu Hastaneler Birliği tasarıları olmak üzere, tıp eğitiminde ve sağlık alanında yaşama geçirilen olumsuzluklara yönelik olarak düzenlenen forum bugün Milli Kütüphane Konferans Salonu"nda gerçekleştirildi.

Forumun sabahki bölümü, TTB İkinci Başkanı Prof. Dr. Feride Aksu Tanık"ın açış konuşması ve Sağlıkta Dönüşüm Programı"na ilişkin sunusu ile başladı. YÖK ve Sağlık Bakanlığı temsilcilerinin konuşmacı olduğu birinci oturuma Sağlık Bakanlığı temsilci göndermezken, YÖK adına Dr. Cüneyt Hoşcoşkun bir konuşma yaptı. Forumun sabahki bölümü Tıp Eğitiminde Güncel Sorunlar (tıp fakültesi sayıları, kontenjan artırımı, rotasyon ve norm kadro) başlıklı oturumla sona erdi.

Öğle arasında bir basın açıklaması gerçekleştirildi. Öğleden sonra "Performans, Tam Gün, Üniversite Hastanelerinin Finansman Sorunları" ile "Şimdi; Bugünden Yarına Ne Yapmalıyız?" tartışmasının ardından forum sona erdi. Forumun ardından katılımcılar Milli Kütüphane"den otobüslerle Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi"ne geçtiler. Buradan yürüyerek Sağlık Bakanlığı"nın önüne giden topluluk, burada ikinci bir basın açıklaması yaptıktan sonra, Sağlık Bakanlığı"nın önüne siyah çelenk bıraktı.

TTB İkinci Başkanı Prof. Dr. Feride Aksu Tanık"ın sunusu için...

12.06.2009

BASIN AÇIKLAMASI
 

Biz uzman hekim, pratisyen hekim, asistan hekim, öğretim üyesi, acil hekimi, tıp öğrencisi, kurum hekimi, işyeri hekimi, temel bilimci, muayenehane hekimi, klinisyen… kısacası farklı yaşlarda, hekimliğin farklı aşama ve rollerinde olan hekimler olarak buradayız. Bugün burada yine sağlık hizmetinin vazgeçilmezleri olan, onlarsız hizmetin olmayacağı hemşireler, radyoloji çalışanları, teknisyenler, taşeron çalışanların temsilcileri de var. Sendika, dernek temsilcileri var. Hepimizin bildiği ekip hizmetini hepimize hatırlatmak, birlikte olmak, birlikteliğimiz göstermek için var. Neden?

Çünkü meclise Kamu Hastane Birlikleri ve “tam gün” yasa tasarısı gelmiş durumda.

Buraya gürültü çıkartmaya gelmedik. Sadece Sağlık Bakanı’nın ifadesiyle “paracı” 1200 doktor adına değil, 110 bin doktor adına, 400 bini geçmiş 500 bine ulaşan sağlık çalışanları adına geldik.

Baştan söyleyelim: Ücretlerimiz dahil hakkımızı arayacağız, isteyeceğiz.

Çünkü biz sadaka değil emeğimizin karşılığını ve buna uygun bir çalışma düzenini istiyoruz.

Baştan söyleyelim: gerekirse “gürültü” çıkaracağız ve bunu da bir görev olarak bileceğiz, “GöREV” yapacağız.

Neden:

Çünkü mevcut yasa tasarıları ile bugüne kadar AKP’nin politikaları sonucu ortaya çıkmış olan performans sistemi/paracı sistem, tıp fakültelerini, kamu hastanelerini, birinci basamağı, kurum hekimliklerini çökerten, taşeronlaştırılmış, “40 yaş üzerindekileri işe almam” diyen güvencesiz sistemin üzerine şimdi de;

  • Gelir kaynağı belli olmayan “sağlık” işletmelerinde,
  • Bizim emeğimizi sömürerek mesai dışı çalışmayla 7 gün 24 saat “esnek” çalışmayı,
  • SGK’dan döneceği kuşkulu “parayı” bol kepçeden dağıtmayı,
  • Rekabet diye diğer meslektaşımızın/sağlıkçıların hakkını gasp etmeyi,
  • İkili tedrisata geçmiş sabahçı-öğleci eğitim yapılan tıp fakültelerinde, sürekli tıbbi hata üreten bir sistemde durmadan prim ve tazminat ödemeyi vaat ediyorlar.

Bu tasarılar yasalaşırsa, bir olumluluk getirmediği gibi

  • Niteliksiz hizmet,
  • Özlük hakları kaybı, eğitim için daha da azalan zaman,
  • Hekim niteliğinin düşmesi,
  • Sağlık hakkının tamamen gözden çıkartılması,
  • Çalışanların sağlığının daha da bozulması yaşanacaktır.

Kurulan “hekim/sağlıkçı iş gücü piyasası”nda emeğin ucuzlaştırılması, daha fazla hasta muayenesi, daha fazla ameliyat-işlemle niteliğin yok edilmesi yaşanacak, uluslar arası tıbbi endüstri tekelleri kazançlı çıkacaktır. Tedavi hizmetlerinden başka önceliği olmayan bu anlayışın “parayı kaldırmak” değil; kendine, sermayeye akıtmak diye bir hedefi vardır. Fakültelerde eğitim ve araştırma bütünüyle tarih olacak, öğretim üyeleri “müşteri” peşinde koşmaya zorlanacaklardır. Oysaki Türkiye de nitelikli tıp eğitiminin, nitelikli sağlık hizmetlerinin sahibi/sahipleri vardır. Şimdi bu öğretim üyelerinin bir adım öne çıkma zamanıdır.

Şimdi en mağdurlarımızın; taşeron işçilerden radyoloji çalışanlarına, kurum hekimlerinden Toplum Sağlığı Merkezlerinde çalışanlarımıza kadar haklarını gözeterek, hep birlikte
tam gün ve tam bir enerjiyle, uzun soluklu bir mücadeleye hazır olmalıyız. Bulunduğumuz yerden başlamalı, kararlılıkla, “politikacıların” oyunlarına, bizleri bölme girişimlerine, kışkırtmalarına gelmeden “gürültü çıkartmaya” hazırlanmalıyız.

Yasa tasarısının genel gerekçesinde denildiği gibi “hekimlerin... zihinsel bölünmüşlük yaşamadan, emeklerini bir noktada yoğunlaştırabildikleri ortamın oluşturulmasında zaruret bulunmaktadır”. Yoğunlaşılacak ve zihinsel bölünmüşlük yaşanmayacak nokta bellidir:

Bu tasarılara dur demek ve özlük haklarımız için tam gün mücadele etmek.

Zamanı geldiğinde, GöREV kapıdadır, gerekçesi de ortadadır:

TAM GÜN KÖLELİK DEĞİL
TAM GÜN HEKİMLİK İSTİYORUZ!
HERKES İÇİN SAĞLIK HAKKI İSTİYORUZ!

alt

alt

alt

alt

alt

alt

alt

alt