Dr. Ayten Erdoğan'ın ATK'den istifasının gösterdiği gerçek

altDoç. Dr. Ayten Erdoğan'ın istifası ve istifa gerekçeleri Türk Tabipleri Birliği olarak tartışmaların başından beri vurguladığımız gerçeği tartışmasız biçimde bir kez daha ortaya koymuştur.

17.04.2009
Basın Açıklaması
 
Doç. Dr. Ayten Erdoğan’ın istifasının gösterdiği gerçek:

ADLİ TIP KURUMU’NUN ARTIK KANGREN HALİNE GELMİŞ OLAN SORUNLARI PALYATİF TEDBİRLERLE ÇÖZÜLEMEZ

Vakit gazetesi yazarı Hüseyin Üzmez’e açılan cinsel istismar-pedofili davasında, 14 yaşındaki mağdure B.Ç.’nin ’ruh sağlığının bozulup bozulmadığına’ dair raporu verecek Adli Tıp Kurumu’ndaki (ATK) tek çocuk psikiyatristi Doç. Dr. Ayten Erdoğan, B. Ç.’nin ATK Genel Kurulu’nda muayene edileceği 16.04.2009 günü istifa etti.

Doç. Dr. Ayten Erdoğan 'Mağdurenin ruh sağlığının bozulmadığı yönünde rapor verileceği' kanaatine dayandırdığı istifasının nedenlerini dilekçesinde ayrıntılı olarak anlattı.

Doç. Dr. Ayten Erdoğan, bilindiği gibi, daha önce B.Ç. hakkında tacize rağmen ’ruh sağlığı bozulmamıştır’ raporu çıkınca, kamuoyunun tepkisi üzerine Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in ’oluru’ ile Adli Tıp 6. İhtisas Kurulu üyeliğine atanmıştı.

Doç. Dr. Ayten Erdoğan’ın istifası ve istifa gerekçeleri Türk Tabipleri Birliği olarak tartışmaların başından beri vurguladığımız gerçeği tartışmasız şekilde bir kez daha ortaya koymuştur:

Türkiye’nin adli tıp alanındaki en büyük bilirkişilik kurumu ATK, bilirkişiliğin en öncelikli koşulu olan güvenilirliğini bütün toplum nezdinde kaybetmiştir. ATK tarafından hazırlanan bilirkişi raporlarına bugün artık hiçbir vatandaşın itimadı kalmamıştır. Bu durum sürdürülebilir değildir ve Türkiye’deki adli tıp organizasyonunun hızla gözden geçirilmesi ve bilimsel veriler doğrultusunda yeniden yapılandırılmalıdır.”

Adalet Bakanlığı ise bu açık gerçeğe rağmen sorunun çözümüne yanaşmamakta, sadece kamuoyunun tepkilerini geçiştirmek için palyatif tedbirler almakla yetinmektedir.

Oysa, ATK’nın kuruluşundan beri var olan sorunlar son altı yıl boyunca artık kangren haline gelmiştir. Bu sorunlar palyatif tedbirlerle çözülemeyeceği gibi palyatif tedbirler sorunu iyice içinden çıkılamaz bir hale getirmektedir.

TTB ATK’da yaşanan sorunları defalarca ele aldı ve son olarak konuyla ilgili Adalet Bakanlığı’na iletmek üzere hazırladığı Rapor’u 27 Ocak 2009 günü kamuoyuna açıkladı.

Söz konusu Rapor’da, aşağıda yer alan altı tedbirin sırasıyla ve zaman geçirilmeksizin hayata geçirilmesini kaçınılmaz kabul ettiğimizi belirtmiştik:

“1-Bilimselliğini, tarafsızlığını ve güvenilirliğini tamamen kaybettiği açık olan ATK İhtisas Kurulları’nın faaliyetleri acilen durdurulmalıdır.

2- Yaklaşık altı yılı doldurmakta olan görev süreleri boyunca izledikleri tutumlarla ATK’nın bugünkü güven vermeyen durumundan birincil derecede sorumlu olan; üstelik hiçbir eğitici nitelikleri olmadığı halde Türkiye’deki en büyük adli tıp uzmanlık eğitimi kurumunu yönetmeye devam eden mevcut ATK yöneticileri derhal görevlerinden alınarak yerlerine bilimsellikleri, tarafsızlıkları ve güvenilirlikleri tartışmalara yol açmayacak yeni yöneticiler atanmalıdır. (1)

3- Başta en tartışmalı raporlara imza atan 3. ve 6. İhtisas Kurulları’nın üyeleri olmak üzere bütün İhtisas Kurulu üyeleri görevlerinden alınmalıdır.

4- Görevi gereği bağımsız olması gereken ATK İhtisas Kurullarına üye olarak atanmak için tanımlanmış hiçbir bilimsel ve objektif kriter yoktur. Atamalar tamamen siyasi otoritenin tercihi ile yapılmaktadır ve bu durum atamalarda bilimsel liyakatten çok siyasi otoriteye yakınlığın gözetildiği endişe ve eleştirilerine yol açmaktadır. ATK gibi son derece önemli bir bilirkişilik kurumunun siyasi iktidara bağlı olması ve onun tarafından şekillendirilmesi hiçbir biçimde kabul edilemez. Bu duruma son vermek için ATK İhtisas Kurulları üyeliğine atanma süreci şeffaf hale getirilmeli; atanma için gerekli bilimsel ve objektif koşullarla atama yapılacak kadrolar belirlenerek önceden ilan edilmeli ve atanma işlemleri ÖSYM tarafından yapılacak sınavın sonuçlarına göre gerçekleştirilmelidir.

5- 4810 sayılı Adli Tıp Kurumu Kanunu değiştirilerek ATK’nın özerk bir yapıya kavuşması ve Türkiye’deki adli tıp hizmetlerinin yeniden organizasyonu için gerekli çalışmalar ilgili meslek odaları ve uzmanlık dernekleriyle işbirliği yapılarak başlanmalıdır.

6- Bu süreçte adli tıp hizmetlerinin aksamaması için ATK İhtisas Kurulları’nın elinde bulunan dosyalar bilirkişilik görüşü oluşturmaları için tıp fakültelerinin ilgili birimlerine gönderilmelidir.”

Sn. Adalet Bakanı’na bir kez daha hatırlatıyoruz: ATK’yla ilgili kamuoyunda oluşan yaygın ve son derece olumsuz kanaati ortadan kaldırmak ve adli tıp hizmetlerini hizmetin gerektirdiği saygınlığa ve güvenilirliğe kavuşturmak için yukarıda saydığımız altı tedbirin hayata geçirilmesi kaçınılması mümkün olmayan bir zorunluluktur. Bu zorunluluğun getirdiği sorumluluktan kaçınarak ve palyatif tedbirlerle yetinerek sorunu çözmek mümkün değildir.

Kamuoyuna saygılarımızla duyururuz.

TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİMERKEZ KONSEYİ

 

(1) Bilindiği gibiATK Başkanı Dr. Keramettin Kurt20.02.2009 günü bu görevinden alındı/ayrılmaya zorlandı/ayrıldı ve ATK Başkanlığı’na Doç. Dr. Haluk İnce atandı. Ancak, ATK’nın son altı yıldır içine düşürüldüğü durumdan Keramettin Kurt’la aynı derecede sorumlu olan Başkan Yardımcıları Mustafa Okudan ve Hasan Ağrıtmış ile diğer yöneticiler görevlerine/icraatlarına hâlâ devam ediyorlar.