'İşçi sağlığı ve iş güvenliği taşeron şirketlere emanet edilemez'

altTTB İşçi Sağlığ ve İşyeri Hekimliği Kolu, İzmir Tabip Odası, Makina Mühendisleri Odası Kocaeli Şubesi ile Büro Emekçileri Sendikası İzmir Şubesi, 11 Nisan günü ortak bir basın toplantısı düzenleyerek, işçi sağlığı ve iş güvenliği alanının taşeron şirketlere emanet edilemeyeceğini belirttiler.

BASIN AÇIKLAMASI

İŞÇİ SAĞLIĞI VE İŞ GÜVENLİĞİ TAŞERON ŞİRKETLERE EMANET EDİLEMEZ

Yedi yıldır uluslararası sermayenin direktifleri doğrultusunda AKP iktidarı tarafından uygulanmakta olan Sağlıkta Dönüşüm Programı, yıkıcı etkilerini artarak göstermeye devam etmektedir.Yürürlüğe giren Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun uygulanmasıyla sağlık ve emeklilik hizmetlerindeki hak kayıpları, vatandaşlarımızın ödediği genel vergilere ilave ayrıca ek bir vergi olarak maaşlardan %5 oranında GSS prim kesintisi yapılması, muayene,teşhis ve tedavi için katkı ve katılım paylarının cepten ödenmesi sağlık hakkını iyice daraltacaktır.İnsan sağlığı açısından ciddi sonuçları olabilecek bazı hastalıkların temel teminat paketi kapsamı dışında bırakılarak ek sigorta yaptırılması zorunluluğu gibi uygulamaların gündeme gelecek olmasıyla, temel sağlık ücretlerinin karşılanması cepten ödemeyle kural haline getirilecektir.Önümüzdeki dönemde ilaç ücretlerine yapılacak zamlar ve halkın malı olan kamu hastanelerinin de satılıp özelleştirilmesiyle tamamlanması düşünülen sağlıkta dönüşüm programı sonucunda, insanlarımızın en temel sağlık hizmetlerine ulaşımı daha da zorlaşacaktır.

Temel sağlık alanındaki hak kayıplarıyla birlikte yaşanmakta olan ekonomik kriz, insanlarımızın sağlık sorunları üzerine ek bir yük olarak işten çıkarılma ve işsiz kalma gibi dramatik sorunlara yol açmaya başlamıştır. Türkiye Ulusal İstatistik Kurumu (TUİK) verilerine göre 2007- 2008 Kasım tarihleri arasında 645 bin kişinin işsiz kalarak, kayıtlı işsizlerin oranı % 12’nin üzerine çıkmıştır. Ekonomik krizin asıl etkisinin Kasım 2008’den itibaren derinleştiği ve işçi çıkarmaların artarak devam ettiği göz önünde bulundurulacak olursa toplam işsiz sayısının bir milyon civarında olduğu düşünülmektedir. Kriz nedeniyle kapanan işyerleri ve işten çıkarılan çalışanlar, giderek artan işsizlik oranları, işsizlik nedeniyle insanlarımızın sosyal güvenlikten yoksun kalmaları ve bu nedenle GSS primlerini ödeyemeyerek kendilerinin ve bakmakla yükümlü oldukları ailelerinin sağlık hizmetlerinden yararlanamayacak olmaları, bu krizin giderek toplumsal bir krize dönüşeceğini göstermektedir.

Yaşadığımız bu yedi yıllık süreçte sağlık, güvenli gelecek ve emeklilik hakkımızın gasp edilmesi, kriz fırsatçılığıyla işçi çıkarmalar ve artan işsizlikle birlikte ülkemiz işçi sağlığı ve iş güvenliği açısından da iyi durumda değildir.

?  2007 yılı SGK istatistiklerine göre Türkiye’de 80.602 iş kazası, 1208 meslek hastalığı vakası meydana gelmiş, bunların 1.044’ü ölümle sonuçlanmıştır. İş kazası sayısına göre meslek hastalığı tespitinin, bu rakamın en az 20 katı olması beklenirken, az olmasının nedeni vaka tespit ve bildirimindeki mevzuat zorlukları ile işverenler tarafından meslek hastalığı vakalarının gizlenmesidir.

?  SGK istatistiklerine göre 2007 yılı içinde meydana gelen iş kazalarının %32.4’ü 1- 9 işçi çalıştıran işyerlerinde, %29’u 10-49 işçi çalıştıran işyerlerinde, %21.3’ü 50-250 işçi çalıştıran işyerlerinde yani iş kazalarının toplam olarak %82.7’si KOBİ’lerde meydana gelmektedir.

? Son SGK istatistiklerine göre halen kayıtlı bir milyon otuzaltı bin işyerinin %97’si 1-49 arasında işçinin çalıştığı yerler olup, ölümcül iş kazalarının % 98’i ve meslek hastalıklarının
%82’si bu tür küçük ve orta ölçekli işletmelerde meydana gelmekte,bu işyerleri ise tüm çalışanların %62’ni oluşturmaktadır.Ayrıca bu rakamlara göre işyeri hekimi bulundurma zorunluluğu olan yaklaşık 23 bin işyeri mevcut iken, halen işyeri hekimliği yapan hekim sayısı 8 bin civarındadır.15 bin civarında işyerinin yasal olarak hekim bulundurma zorunluluğu olduğu halde bulundurmamaktadır.

? TUİK istatistiklerine göre ülkemizdeki 22 milyon iş gücünün yarısı kayıt dışı koşullarda çalışmakta ve işyerlerinin ancak %5’i denetlenebilmektedir.

?  Yapılan araştırmalar iş kazalarının %98’nin önlenebilir nedenlerle gerçekleştiğini göstermekte olup, bu nedenlerin başlıca sebebi işverenlerin kural ve sınır tanımaz kar hırsı, kayıt dışı işçi çalıştırma ve taşeron çalışmanın esas hale getirilmesidir.

Milli Prodüktivite Merkezi’nin 2008 raporuna göre şu ana kadar Tuzla’da 122’yi bulan ölümlü iş kazalarını önlemenin ilk yolunun, taşeron çalışmanın önlenmesi ve sendikal örgütlenme hakkının sağlanmasıyla başarılabileceğini göstermektedir.

Tüm bu olumsuz rakamlar ve bilimsel raporlara rağmen ülkemiz işçi sağlığı ve iş güvenliği alanı da AKP iktidarının uygulamakta olduğu sağlıkta dönüşüm programı çerçevesinde piyasaya açılarak, sağlık sermayesine yeni bir olanak ve rant kapısı haline getirilmek istenmektedir.Bunun gerekçesi olarak da ;“iş sağlığı ve güvenliği alanında piyasanın sıkıştırmalarının artması ve piyasanın basıncı ' söylemleri iktidar ve Çalışma Bakanlığı sözcüleri tarafından her ortamda dile getirilmektedir.Her zaman olduğu gibi siyasi iktidarın ve siyasi iradenin ‘politik amaç ve tercihleri’ tümüyle sermaye ve sermayedar yanlısı olup, bu alanda da çalışanlar lehine düzenleme yapılması ve bilimsel raporlar doğrultusunda hareket edilmesi düşünülmemektedir.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından hazırlanan ve 3 yıldır çalışmaları sürdürdürülen “İş Sağlığı ve Güvenliği Yasa Tasarısı” (İSİG)hakkında, işçi-memur sendikaları ile kamu tüzel kişiliği niteliğindeki meslek örgütlerinin aleyhte görüşleri ve iş yaşamına olumlu katkı sunma çabaları tümüyle gözardı edilmiş, onlarca değiştirilmiş taslak hazırlandıktan sonra son yasa taslağı ekonomik kriz ve işverenlere getireceği olası maddi külfetler gibi nedenlerle yerel seçimler sonrasına ertelenmiştir. Çalışma Bakanlığı, İSİG yasa tasarısı için bir yandan iş yaşamının tarafları ile görüşmelerini sürdürür gözükürken, diğer yandan emek ve meslek örgütlerinin görüşleri alınmadan ‘işverenler üzerindeki istihdam yükünün azaltılması ve işgücü maliyetlerinin düşürülmesi’ gerekçesiyle; 26 Mayıs 2008 tarihinde yürürlüğe sokulan ve kamuoyunda ‘istihdam paketi’ olarak bilinen 5763 Sayılı “İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” la, çalışanların mesleki sağlığı ve iş güvenliği ile işyeri hekimliği-iş güvenliği mühendislik hizmetleri ve eğitimlerinin piyasaya açılması doğrultusunda bazı yasal düzenlemeler yapmıştır.

Yapılan bu mevzuat düzenlemeleriyle başta 4857 sayılı İş Kanunu’nun 81.maddesi ve Çalışma Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Eğitim ve Araştırma Merkezi’nin (ÇASGEM) Teşkilat ve Görevleriyle ilgili kanunlarda yapılan bazı değişikliklere dayanarak, İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan “İşyeri Sağlık ve Güvenlik Birimleri ile İşyeri Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimleri Hakkında Yönetmelik'  taslağı geçtiğimiz yıl sonunda gündeme getirilmiştir.

Bu taslak ile; ülkemiz çalışma yaşamının temel sorunu olan kamu ya da özel ayrımı gözetmeksizin tüm sektörlerde çalışanların mesleki sağlık ve iş güvenliğini kapsayacak bir düzenleme yapılması tercih edilmemiş, buna karşılık yönetmeliğin kapsam maddesinde 'devamlı olarak en az 50 isçi çalıştıran işyerlerini kapsar” şeklinde sınırlandırıcı bir düzenleme getirilerek, çalışanların yarıdan fazlası işçi sağlığı ve iş güvenliği hizmetlerinin dışında bırakılmıştır. Çalışma Bakanlığı 50’nin altında işçi çalıştıran işyerlerinde işçi sağlığı ve güvenliğine ilişkin bir organizasyon içine girmekten ısrarla kaçınmakta, aksine işyeri bünyesind