Türkiye'nin ihtiyacı: Özgür Düşünce, Acil Eylem!

altTürk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi, hekimlerin sağlık ortamında yaşanan olumsuzluklara dikkat çekmek amacıyla düzenlediği “Acil Eylem” öncesi; Sağlık Bakanlığı"nın Ankara Tabip Odası"nı "teftiş" etmeye yönelik girişimini ve 12 Mart Acil Eylem programını paylaşmak üzere bugün (11 Mart 2009) bir basın toplantısı düzenledi. Basın toplantısında konuşan TTB Genel Sekreteri Dr. Eriş Bilaloğlu, Sağlık Bakanlığı"nın ATO"ya yönelik "teftiş" girişimine tepki göstererek, gerekçesi ne olursa olsun antidemokratik girişimlere sessiz kalmayacaklarını söyledi.

 11.03.2009

 
BASIN AÇIKLAMASI
 
TÜRKİYE’NİN İHTİYACI: ÖZGÜR DÜŞÜNCE, ACİL EYLEM!
 
            TTB halkın sağlık hakkı, hekim ve sağlık çalışanlarının hakları için 14 Mart sağlık haftasında taleplerini dile getiren bir etkinlik programını sürdürüyor.
            TTB ne söylüyor?
            Türkiye’nin bugün en önde gelen halk sağlığı sorunu işsizliktir, diyor.
            G$$ de prim ödeyemeyen işsizlerin hastalandıklarında gidebilecekleri tek yer acil’lerdir diyor; acil servislere 2008 yılı Kasım ayında 4 milyon 561 bin hasta müracaat etti, 2009 Ocak ayında ise bu sayı 822 bin arttı ve 5 milyon 383 bine çıktı, aman acil’lere dikkat!, diyor.
            Bu nedenlerle de hükümetçe derhal “nüfus cüzdanı sağlık hizmeti için yeterlidir” açıklaması yapılsın istiyor; her türlü prim, katkı ve katılım payının kaldırılmasını talep ediyor.
            Türkiye’de plansız, programsız hesapsız kitapsız açılan fakültelerle hekimlerin niteliği düşüyor, diyor. YÖK’ün zorunlu rotasyonunun seçim öncesi halka aldatmaca, tıp fakültesi öğretim üyeleri için sindirme, zorbalık olduğunu söylüyor, itiraz ediyor.
            Hekimler ve sağlık çalışanları için işten çıkarmalara karşı iş güvencesi, şiddete/kötü çalışma koşullarına karşı can güvencesi, ücret ödememe, geciktirme, ücretleri düşürme, temel ücretin düşük tutulması uygulamalarına karşı gelir ve gelecek güvencesi, SGK tebliğleri ile hekimlik yapmaya karşı insanlarımızın sağlık gereksinimleri için bağımsız hekimlik uygulama güvencesi istiyor. Bu isteklerini özgürce ifade ediyor, özgürce eylemleriyle kamuoyuna duyurmaya çalışıyor. Halkın sağlık hakkı ve hekimlerin/çalışanların ortak hakları dışında bir sorumluluk, bağımlılık hissetmiyor. 
            Ne var ki, 9 Mart Pazartesi günü, bu çabaların yıllardır ısrarlı savunucusu Ankara Tabip Odası’na Sağlık Bakanlığı’ndan müfettişlerin geleceği öğrenildi…
Herkesçe biliniyor: Sağlık ortamı ve bu ortamın gerçek ihtiyacı olan söz ve eylemlerin ifade edilmesi birçok “karşı kuvvete” rağmendir. Bu alanda sermaye vardır, bu alanda Sağlık Bakanlığı, YÖK gibi doğası gereği hiyerarşik yapılar vardır vb.
Tabip odalarına üye hekimlerin çok büyük kısmı Sağlık Bakanlığı ve YÖK"e bağlı sağlık kurumlarında çalışırlar. Kısa süre önce YÖK tarafından üniversitelere gönderilen bir yazı ile meslek kuruluşlarında yönetim ve denetleme görevinde çalışmak için “üstten” izin alınması gerektiği belirtilmişti. Şimdi de bir başka “üstten”, Sağlık Bakanlığı"ndan bir odamıza denetlemeye gelineceğini öğrendik.
Gerekçesi ne olursa olsun, bu adımlar, bu durum çok ciddi, çok vahimdir.
TTB olarak kabul edemeyiz, etmiyoruz. Çünkü gerekçesi her ne olursa olsun bu bir baskı uygulaması olacaktır.
Öncelikle söyleyelim ki, TTB ve tabip odaları her konuda, üyelerinin her türlü denetimine açıktır, açık olmalıdır. Bu tartışılmaz. “sivil” örgütlerin, denetimden muaf olmaları söz konusu değildir, doğası ile uyuşmaz. Aksine en fazla denetlenen kurumlardır. Kritik olan denetimin herhangi bir hiyerarşik odak tarafından değil doğrudan üyelerce yapılmasıdır. Eğer hekimlerin tabip odalarında yönetici olmaları YÖK örneğinde olduğu gibi izne bağlı olursa, ya da çalıştıkları kurumların denetim organlarınca denetlenmeleri gündeme gelirse söz"e, eylem"e oto sansür başlar.
Kritik nokta burasıdır. Tabip odaları mevcut sorumluluklarını yerine getirebilmesi için üyelerinin denetimi dışında başka hiçbir denetimin olmaması, istenmemesi gereken kurumlardır. Herhangi bir başka hiyerarşi bu kurumların sözlerine, eylemlerine gölge düşmesi demektir. Bu kurumlar Sağlık Bakanlığı’nın bir dairesi, genel müdürlüğü değildir.
            12 Eylül"ün ürünü olan bu yasa maddesinin bugüne kadar hiçbir gerekçe gösterilerek uygulanmamış olması önemlidir. Ancak ondan daha önemli olan bugün uygulanmasının gündeme gelmesi, telafuz edilmesidir. Bu konudaki ısrar Türkiye"de hükümetin “sivil” anlayışının, demokratik kavrayışının bir belgesi olacaktır. Sağlık Bakanı"nın haberi olmadığını öğrendiğimiz bu girişimin gerçekleşmeyeceğini, ancak dile getirilmiş olmasının dahi baskı aracı olduğunu düşünüyoruz.
             TTB Merkez Konseyi olarak bu tür anti demokratik, hiyerarşik anlayış ve uygulamalara karşı kurumlarımızı, demokratik anlayışı savunacağımızı ve koruyacağımızı bir kez daha vurguluyoruz.
            Bugün her zamankinden daha fazla halkın, hekimlerin, sağlık çalışanlarının hakkının savunulmasının aciliyet ve önem taşıdığını biliyor ve herkesi
 
12 Mart"ta Acil Eylem"e
 
katılmaya, destek vermeye çağırıyoruz.
 
 
TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ
MERKEZ KONSEYİ