Akıl tutulması!

altHekime şiddet bu kez hastane içinden geldi. AKP’nin Kartal Dr. Lütfü Kırdar EAH Başhekimliğine getirdiği Yusuf Özertürk, hastane hekimlerinden hematolog Dr. Dilek Argon’u, odasına çağırarak ağır hakaret ve tehditler eşliğinde darp etti. TTB ve İstanbul Tabip Odası, başhekimin derhal görevden alınmasını istedi.

15 Ocak günü, sabah saatlerinde yaşanan olayda, Kartal Dr.Lütfü Kırdar EAH Başhekimi Özertürk, emekliliğine gün sayan Dr. Argon"a, hastane koridorunda onlarca hastane çalışanı önünde hakaret ettikten sonra, bir odaya kapatarak ağır sözlü ve fiziksel şiddet uyguladı. Argon"un gözüne yumruk atan Özertük, diğer eliyle de duvara dayayıp boğazını sıkarak ağır şekilde darp etti. İmdat çığlıkları üzerine içeriye giren bir başka hekim, Argon"u Özertürk"ün elinden kurtardı.

Dr. Dilek Argon, Kartal Savcılığı"na başvurarak Özergün"den şikayetçi oldu. İstanbul Tabip Odası "başhekim"in derhal görevden alınması için Valilik ve Sağlık Müdürlüğü düzeyinde girişimde bulundu. İstanbul Tabip Odası Hekimlik Uygulamaları Bürosu da "başhekim" hakkında gerekli işlemleri başlattı.

TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Gençay Gürsoy ve TTB Genel Sekreteri Dr. Eriş Bilaloğlu, Dr. Dilek Argon"u telefonla arayarak geçmiş olsun dileklerini ilettiler. İstanbul Tabip Odası da, bugün (16 Ocak 2009) saat 13.00"de
Kartal Dr.Lütfü Kırdar EAH Başhekimliği önünde, TTB Merkez Konseyi üyelerinin ve SES temsilcilerinin de katıldığı bir basın açıklamasıyla olayı protesto etti.


16.01.2009

BASINA VE KAMUOYUNA

ŞİDDET, BASKI VE KORKU BİR YÖNETİM BİÇİMİ OLARAK KABUL EDİLEMEZ
HEKİMLİK MESLEĞİ VE ETİK DEĞERLERİMİZ İLE BAĞDAŞTIRILAMAZ

Meslektaşımız Dr. Dilek Argon dün sabah hastane başhekimi Dr. Yusuf Özertürk tarafından, meslektaşlarımız ve sağlık çalışanlarının gözü önünde saldırıya uğramış ve darp edilmiştir.

Yıllardır pek çok sağlık çalışanına yönelik hasta, hasta yakınları, zaman zamansa diğer çalışma arkadaşlarımız tarafından sözlü-fiziki saldırılar gerçekleştirildiğine, bu olayların sağlık çalışanları için önemli bir mesleki risk olacak kadar yaygınlaşmasına tanıklık ediyoruz. Saldırıları anlamaya, anlamlandırmaya çalışıyor ve bunların hangi nedenlerle yapıldığını araştırarak, sorguluyor ve çözüm olanakları arıyoruz. Ancak yöneticilerin çalışanlar üzerinde baskı, korku ve şiddet uygulamasını herhangi bir gerekçeyle kabul etmemiz mümkün değildir.

Korku, baskı ve şiddet bir yönetim biçimi olarak kabul edilemez, herhangi bir gerekçe ile mazur gösterilemez.  Meslektaşımıza yönelik saldırıyı kınıyor ve olaylardan, sağlık ortamlarımıza evrensel insani değerler ile mesleki etik değerler yerine ticaretin kurallarını ve ticaretin dilini yerleştiren, sağlık kuruluşlarını ticaret arenasına çeviren AKP Hükümeti ve sağlık yöneticilerinin sorumlu olduğunu hatırlatıyoruz.

Hastaları müşteri, hastaneleri ticarethane, sağlık hizmetlerini alınıp satılan bir meta, mal haline getiren, sağlık çalışanlarını bir birbirine rakip kılan, çıkar çatışması içine sokan, sürekli rekabet içinde daha çok çalışan sanayi işçisine dönüştürerek mesleğine, meslektaşlarına, hastalarına  yabancılaştıran hükümet eseriyle ne kadar övünse azdır. Yaşayarak bir kez daha üzüntü ile görüyoruz ki aynı tarafta olması beklenen hastalarla, sağlık çalışanlarını karşı karşıya getirerek hasta-hasta yakınlarını sağlık çalışanlarına karşı kışkırtmak, çalışanları birbirine düşürmek, bölmek  yöneticilerle çalışanlar arasında çatışma, gerilim çıkararak, baskı, korku ve şiddeti esas alan yönetim anlayışı ile çalışanları susturmak, baskı altında tutmaya çalışmak, sağlık alanının sorunlarını çalışanlara fatura etmeye çalışmak pek ala mümkündür. Bu durumu kabullenmemiz, sessiz kalmamız mümkün değildir.

Sağlık mesleği sorunların üstesinden gelmek için çabaların ve arayışın sınırının olamayacağını, durumu sessizce kabul edemeyeceğimizi öğrendiğimiz bir meslektir. Sağlık ortamında var olan sorunların farkında olarak üstesinden gelmek için her türlü mücadele olanağını kullanmaya devam etmeliyiz, edeceğiz. Biz aynı zamanda sorunların daha fazla artmaması, sağlık çalışanlarının özlük haklarının, çalışma koşullarının ve çalışma barışının iyileştirilmesi, çalışanlarda giderek artan geleceğe ilişkin endişe ve kaygılarını giderecek uygulamalarla ilgili olarak Hükümet’ten, Sağlık Bakanı’ndan sorumluluklarının gereğini yerine getirmelerini bekliyoruz.

Dr. Dilek Argon 2003 yılında Sağlık Bakanlığı’nın İstanbul"daki  ilk hematoloji yan dal uzmanı olarak Şişli Etfal Hastanesi’nde göreve başlamış, tek başına tüm İstanbul ve Anadolu’dan sevkli olan ve fakültelere sevk edilemeyen yeşil kart ve Bağ-kurlu hematoloji hastalarına hiçbir merkeze sevketme yetkisi olmaksızın bakmıştır. Kendine tahsis edilen 17 yatakta tüm İstanbul ve çevre illerden sevkli gelen sadece akut lösemileri yatırırken haftada 2 gün poliklinik 2 gün de biyopsi işlemlerini yürütmek durumunda kalmıştır.

SSK ile birleşme sonrasında bugün hematoloji uzmanı sayısı 5 olup nüfusa ve hastanelerin ihtiyaçlarını karşılayamaz durumdadır.

2007’den itibaren Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde, Anadolu yakasında görev yapan 2 hematolog çalışmaya başlamış, onların çalışmaları ile birlikte hastaneye sevk edilen hematoloji hastası sayısı aşırı derecede artmış, hastanedeki servis yatakları, lösemiler için ayrılan 6 yatak ve acil yatak kapasitelerini aşmıştır. Bu göz önünde bulundurulmaksızın hasta sevkleri hızla artmakta çevre eğitim hastanelerinde eskiden yapılan destek tedavileri bile artık yapılmaksızın, hematoloji uzmanı var denilerek, hastalar değerlendirilmeden, basit sebeplerle bile Kartal Eğitim Hastanesi’ne sevk edilmektedir. Meslektaşlarımız ayrıca diğer hastanelerin konsültasyon isteklerini de karşılamaktadır.

Buradan bir kez daha yineliyoruz ki; sağlık sorunlarını hekimler ve sağlık çalışanları üzerinden çözme anlayışına, nitelik yerine niceliği esas alan bir yaklaşıma bir an önce son verilmelidir.
 
İSTANBUL TABİP ODASI

SAĞLIK VE SOSYAL HİZMET EMEKÇİLERİ SENDİKASI (SES) İSTANBUL ŞUBELERİ