İş güvenliği hizmetinin kapsamı daraltılıyor

altTTB İşçi Sağlığı ve İşyeri Hekimliği Kolu, iş güvenliği hizmetinin kapsamını daraltan “İşyeri Sağlık ve Güvenlik Birimi ile Ortak Sağlık ve Güvenlik Biriminin Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik Taslağı”nın geri çekilmesini istedi.

TTB  İŞÇİ  SAĞLIĞI  ve  İŞYERİ  HEKİMLİĞİ   KOLU  “İŞYERİ SAĞLIK ve GÜVENLİK BİRİMİ  ile ORTAK  SAĞLIK  ve  GÜVENLİK  BİRİMİNİN  ÇALIŞMA  USUL ve  ESASLARI HAKKINDA YÖNETMELİK TASLAĞI ”  ile  İLGİLİ  DEĞERLENDİRMELERİ:

Türk Tabipleri Birliği İşçi Sağlığı ve İşyeri Hekimliği Kolu, "İşyeri Sağlık ve Güvenlik Birimi ile Ortak Sağlık ve Güvenlik Biriminin Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik Taslağı"na ilişkin olarak 21 Aralık 2008 tarihinde yapılan Kol Toplantısında  oybirliğiyle alınan karar  doğrultusunda değerlendirmelerimiz   şu şekildedir:

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından hazırlanan  bu yönetmelik taslağıyla; ülkemiz çalışma yaşamının temel sorunu olan kamu ya da özel ayrımı gözetmeksizin ve tüm sektörlerde  çalışanların  mesleki sağlık ve iş güvenliğini kapsayacak bir düzenleme yapılması tercih edilmemiş, buna karşılık yönetmeliğin kapsam maddesi " devamlı olarak en az 50 isçi çalıştıran işyerlerini  kapsar”,  şeklinde sınırlandırıcı bir düzenleme getirerek, çalışanların yarıdan fazlası İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği  hizmetlerinin dışında bırakılmıştır. İş kazaları ve meslek hastalıkları ile işe bağlı gelişen  hastalıkların çoğunun son SSK istatistiklerine göre " 50’nin altında  çalışanı olan işyerlerinde" meydana geldiği gerçeğine ve bu alanın bilimsel olarak mutlak iş sağlığı ve güvenliği açısından  düzenlenmesi tespitlerine karşın, yeni  taslakta  Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimleri kanalıyla hizmetin dışarıdan satın alınması ve taşeronlaştırılmasıyla, gerçekte   50 sayısının da çok üzerine çıkarak şu anki mevcut yönetmeliğin dahi gerisine düşülmüştür.

Çıkarılmak istenen taslağın en can alıcı noktası, işyerleri için tanımladığı "Sağlık ve güvenlik birimleri"  ve "Ortak sağlık ve güvenlik birimleri "   için 50 çalışan sınırını koyarak bu birimlerin işyerlerinde kurulmasının ve iş güvenliği personeli istihdam edilmesinin tarifinden  hemen sonra ; " İşverenler bu hizmetlerin tamamını veya bir kısmını işyeri dışında kurulu ortak sağlık ve güvenlik birimlerinden de alabilirler " denilmek suretiyle, çalışanların mesleki sağlık ve güvenliği alınıp satılabilen ticari bir meta haline dönüştürülmektedir. İşyeri Ortak Sağlık ve Güvenlik birimi için öngörülen donanım ve yapılandırma ise, İş Sağlığı ve Güvenliğini daha da GERİLERE götürecek, hizmetin niteliği bu basit donanımla daha da gerileyecektir. Dışarıdan hizmet alınmasıyla önümüzdeki dönemde belirlenecek olan üç sınıflı risk kategorisine göre, işyerlerinde işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı bulundurmak için çalışan sayısı, şu anki mevcut mevzuattaki 50 sayısından  500 ile 1000 çalışan sınırına çekilmek istenmekle, bu alanda başıboş bir ortam yaratılmasına zemin hazırlanmaktadır. Hangi bilimsel kriterler ve istatistiki bilgilere göre  nasıl karar verileceği belli olmayan Risk Gruplarına göre hizmet planlanmakta, ayrıca risk grupları belirlenirken hangi verilerin kullanılacağı açıklanmamaktadır.

İşyeri hekimi, iş güvenliği uzmanı, işyeri hemşiresi görevlerini ifa ederken işyerinde sürekli bulunması gereken kişilerdir. Bu hizmetler danışmanlık hizmetlerinden farklı olarak aktif, eylemli biçimde işyerinde yürütülecek hizmetlerdir.  Dünya Sağlık Örgütü ve İLO tarafından işyeri sağlık hizmetleri; işyerinde kişisel sağlığı geliştirmeye yönelik, çalışana odaklı, çalışanları çalışma çevresi ve yaşam tarzı ile birlikte ele alan, çalışanın fiziksel, ruhsal ve sosyal iyilik halinde olmasını sağlamaya yönelik çok kompleks bir iş sağlığı hizmeti sunumu olarak benimsenmiştir. İşyerleri dışında  kurulacak birimler kar amaçlı organizasyonlar yapılanmasına sahip olup, bu çok yönlü kompleks ve çalışanı koruyucu  sağlık hizmetinden çok, poliklinik tarzı hizmet vereceklerdir. Çalışan sigortalılar poliklinik tarzı tedavi edici hekimlik hizmetlerini 1.basamak sağlık kuruluşları olan sağlık ocakları ve dispanserlerden, gerektiğinde 2.basamak sağlık kuruluşu olan devlet hastanelerinden ve 3.basamak eğitim hastaneleri ve Tıp fakültelerinden alabilmektedir. Bu nedenle sadece poliklinik hizmeti verme şeklinde kurulacak Ortak Sağlık Birimlerine, bu alanda devlet tarafından örgütlenmiş bir sağlık sistemi varken gerek yoktur ve bilimsel de değildir.

Bu hizmetlerin taşeronlaştırılmasının gerçekleşmesi halinde halen aktif işyeri hekimliği yapan 7000 civarı işyeri hekiminin yaklaşık dörtte üçünün  kısa ve orta vadede etkilenmesi kaçınılmaz olacaktır. Hizmetin bu şekilde dışarıdan satın alınması halinde işyeri hekimlerini bekleyen en dramatik sonuç; İŞSİZ KALMALARI VE ÖZLÜK HAKKI KAYIPLARI olacaktır. Doğal olarak hizmetin dışsallaştırılarak piyasa koşullarına terk edilmesiyle, hizmetin standartları ve kalitesi de rekabet ilişkisi içinde olumsuz etkilenecektir.

Taslak; işyerleri tehlike sınıfına bakılmaksızın dışarıdan hizmet satın alındığı taktirde işyerinde iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili hiçbir yapılanmaya gidilmeyeceğini öngörmektedir.İş sağlığı ve güvenliği hizmeti bu şekilde verilmek suretiyle taşeronlaştırılmaktadır. 1 km çapından kısa mesafede herhangi bir kurulu ortak sağlık birimi mevcutsa, bu işyerlerinin tümünde sağlık birimi kurma zorunluluğu kalmamakta, dolayısıyla işyeri hekimi ve yardımcı sağlık personeli hizmetleri dışsallaştırılmaktadır. Kanunlarımızın birçok yerinde zorunluluk olarak ifade edilen hatta özel bir yönetmelikle yerini bulan İş Sağlığı ve Güvenliği Kurulları zorunluluktan çıkarılmakta, “varsa” vurgusu ile söz konusu kurullardan bahsedilmektedir.  İşyerlerinde hekim bulundurulsa dahi taslağın 27. maddesinde işyeri hekimlerinin görevleri 1 fıkra ve 39 bend halinde sayılmış, buna karşılık taslağın 26. maddesinde bu görevler için işyeri hekiminin işyerine ayıracağı süreler çok kısaltılmıştır. İşyerlerinde ilkyardım sertifikalı işçilerin varlığı bu işyerleri için yeterli görülmekte, sürekli sağlık izlemi ve acil hizmetleri olduğu düzeyden daha geri bir noktaya taşınmaktadır.

Yardımcı sağlık personeli tanımı taslaktan çıkarılmış olup, sadece  “gereğinde diğer sağlık personeli görevlendirilir ve çalışma süresince en az bir ‘ilk yardımcı’ görevlendirilir” denilmiştir. İlkyardımcı sayısı ise ilkyardım yönetmeliğinde öngörülenden daha azdır.

Mesleki bağımsızlık kavramı sadece "işin normal akışını mümkün olduğu kadar aksatmamak kaydıyla görevini yapmaktan alıkonulamaz" cümlesiyle geçiştirilmiştir. İLO SÖZLEŞMELERİNE GÖRE ;  işyeri hekimleri ve iş güvenliği uzmanları görevlerini yerine getirirken işçilere ve işverenlere karşı teknik ve moral açıdan tam bir bağımsızlık içinde olması ve bu bağımsızlığın sağlanması amacıyla işe alınmaları ve işten çıkarılmalarında özel bir statülerinin olması ilkesi  yerine, iş güvencesiz ve mesleki bağımsızlıktan yoksun bir şekilde; sadece bağlı oldukları şirkete kar sağlama amacıyla çalışmak zorunda bırakılacaklardır.

İşyeri hekimliği eğitiminin, bakanlık tarafından onaylanmış "eğitim vermeye yetkili kurum veya kuruluş" tarafından verilecek; eğitim sonrasında Bakanlıkça düzenlenecek sınavda başarılı olma koşuluyla sağlanması zorunluluğu getirilerek, geçmişteki bütün  aleyhteki yargı kararlarına rağmen bu haliyle iş sağlığı ve güvenliği hizmetleri "ilk yardım sertifikası" eğitimlerine benzer  bir düzeye indirgenmiştir.

2003 yılından sonra TTB"nin üniversitelerle birlikte verdiği işyeri hekimliği sertifikaları geçersiz sayılarak, bilimsel akıl ve hukuka aykırı olarak kazanılmış hak kavramı çiğnenmiş , 2003 yılından önce sertifika alan aktif işyeri hekimlerinin büyük çoğunluğuna Çalışma  Bakanlığı’nın düzenleyeceği " bilgi yenileme eğitim programlarına katılma şartı "  getirilmiştir.

Taslakta işverenler, işçi sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili asıl işveren olarak sorumluluklarının bir kısmını dolaylı yoldan; Ortak Sağlık Birimlerine devretmekte, bu şekilde Tuzla örneğinde olduğu gibi yasal yükümlülükleri hafifletilmektedir.Tasarıda çalışanların mesleki sağlık ve güvenlikle ilgili konularda aktif rol almasını ve bu süreçlere katılmasını sağlayıcı düzenleme yapılmamış, işçiler pasif konuma sokulmuştur. “ İşçiler veya temsilcileri, mesleki sağlıkla ilgili şüpheli bir durum olduğunda sağlık gözetimi isteme hakkına sahiptir” şeklinde genel ifade kullanılmış, bunun yöntemi ve şeklinin  belirtilmemesinin yanı sıra, buna uymayan işverenler için bir yaptırıma yer verilmemiş ve işçilerin bu durumda başvuracağı sorumlu makam tarif edilmemiştir. Çalışanların her türlü kişisel , sağlıkla ilgili bilgi ve kayıtlarına hizmet veren firma yetkililerin ulaşması sağlanarak, mahremiyet ve hasta hakları ihlal edilmiştir. 

Taslakta iş güvenliği mühendislerinin ve  uzmanlarının mesleki bağımsızlığı yer almamış, akademik unvanı YÖK’çe verilen, mesleki yeterliliği odasınca denetlenen bir meslek “Bakanlık tarafından belgelendirilmiş mühendis” tanımıyla ifade edilerek, bilimsel ölçütlerden uzaklaşılmıştır. Taslak, iş güvenliği mühendisliği ve işyeri hekimliği hizmetini dışarıdan satın alınan danışmanlık hizmetine indirgemiştir. Kayıt dışı çalışma ve işyerlerinin %5’nin denetlendiği ülkemizde; iş sağlığı ve iş güvenliğinin dışarıdan danışmanlık biçiminde satın almayla denetlenemeyeceği, iş yaşamında dolayısıyla toplumsal yaşamda karşılık bulamayacak önlem ve istihdam biçiminin bu alanı iyileştiremeyeceği  açıktır. İstihdam biçimini işverenlerin değil işin niteliğinin    belirlemesi gerekmektedir.

Taslakta iş güvenliği mühendislik hizmeti ve işyeri hekimliği bir maliyet unsuru olarak görülmüştür. Maliyet unsuru, işverenin bakış açısıyla ele alınmış olduğundan kamusal yönü ve topluma maliyeti göz ardı edilmiştir. Taslakta yaralanma ve ölümlerin ortaya çıkardığı toplumsal maliyet ve insani boyutun daha vahim sonuçlar doğurduğu görmezden gelinmiştir.

Taslağın bu haliyle çıkarılmasının alanın sorunlarına ve  çalışanların iş koşullarına olumlu bir katkısının olmayacağını düşünüyor ve geri çekilmesini talep ediyoruz.

 
TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ
 İŞÇİ SAĞLIĞI ve İŞYERİ HEKİMLİĞİ KOLU

Fotoğraf: Alaattin Timur