Emeği savunmak için hep birlikte!

Hekimler dahil sağlık alanında çalışanlar için kamu-özel bütün çalışma alanlarında, işten çıkarma, ücretlerin ödenmemesi, azaltılması uygulamaları derhal durdurulmalı, özelde çalışan hekimler için TTB’nin önerdiği çerçevede güvenceli sözleşme uygulanmalıdır. 

Şirket elemanlarından sözleşmelilere, bütün çalışanların tek bir çalışma rejiminde, tam süre, güvenceli, gelecek endişesi olmayan, nitelikli bir sağlık hizmetinin adil ve eşitlikçi bir yönetim anlayışı ile verildiği bir çalışma rejimi tesis edilmeli,
kamuda çalışanların döner sermaye ödemeleri dahil toplam gelirleri içindeki emekliliğe yansıyan ücret oranı değiştirilmeli; TTB tarafından yasa teklifleri olarak önerilen ücretlendirme hekimler ve bütün sağlık çalışanları, çalışanları kapsayacak biçimde bir ilk adım olarak yasalaştırılmalı, sağlık alanında çalışma koşullarımız ve maruz kaldığımız riskleri önlemek, azaltmak ve daha sağlıklı koşullarda çalışabilmek için derhal iş yeri sağlık birimleri kurulmalı ve işlerliği sağlanmalıdır.
 

12.11.2008
 
BASIN AÇIKLAMASI
 
Kısaca; nasıl bir “haldeyiz”?
  • İşsizliğin resmi kayıtlarda bile %10’larda seyrettiğinin bildirildiği,
  • Türkiye’de kredi kartı borçlularının ve borç miktarının çok yükseldiği,
  • son 8 ay içerisinde enerji ve temel gıda maddelerine yüzde 85’e varan zam yapıldığı,

sağlık alanında ise 1 Ekim’de yürürlüğe giren Genel Sağlık Sigortası (GSS) koşullarında   

  • Türkiye’de prim borcu olan kişi sayısını,
  • bu kişilerin aileleri ile birlikte bakmakla yükümlü oldukları sayıyı,
  • yeni yasaya göre 18 yaşını doldurduğu için anne-babalarının sağlık yardımından yararlanamayacak olan kadın sayısını ve
  • hastalandıklarında sağlık sorunlarını nasıl çözeceklerini bilmediğimiz,
bir ortamdayız. 

.. “hamdolsun bu kriz bizi etkilemez” diyerek yaşıyoruz. 

Krizde ne olur?

Krizin iki görünümü;

büyümede yavaşlama ile enerji ve gıda maddeleri fiyatlarında artış’dır.

Bir başka ifade ile işsizlik ve toplumun en düşük gelir diliminde yer alanları en fazla etkileyecek olan hayat pahalılığıdır. Her ikisi de doğrudan sağlığı olumsuz olarak etkiler. 

Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK); sağlıkla değil öncelikle aktüeryal denge ile ilgili bir kurumdur. Prim ödemelerinde yaşanacak sorunlarla birlikte kriz ortamında kamu-özel sağlık kuruluşlarına geri ödemelerin gecikmesi, azalması hiç sürpriz olmayacaktır. Bu durum ayakta durmaya çalışacak sağlık kuruluşları için hizmetin niteliği ve/veya çalışan ücretlerinde sıkıntı demektir. Özel sağlık kuruluşlarında işten çıkarmaların, kamuda “borç silmelerin”, döner sermaye gelirlerinin azalmasına paralel çalışan gelirlerinin düşmesi beklenmektedir.

TTB ne istemektedir, ne yapılmalıdır?

Türk Tabipleri Birliği 25 Ekim 2008 tarihinde toplanan Genel Yönetim Kurulu (GYK) mevcut ortamı ve yapılması gerekenleri tartışarak değerlendirmeler yapmıştır. Bu çerçevede; krizde öncelikle korunması gereken bellidir: İnsan.. yani işçiler, emekçiler, kadınlar, işsizler, çocuklar, üretici ve topraksız yoksul kesimler.. kapitalizmin krizinin müsebbibi olmayanlar, bu krizi yüklenmemelidir. TBMM’de görüşülen bütçe bu amaç doğrultusunda düzenlenmelidir.

Mevcut haliyle bütçe sermayeyi korumaktadır.

Büyüme 0.5 olursa yaklaşık 500 bin kişi işsiz kalacak, aileleriyle birlikte en az 1.2 milyon kişi etkilenecektir. Her yıl yeni 600 bin kişinin daha iş aramaya dahil olduğu düşünülürse sermayeyi değil mutlaka halkı koruyan bir bütçeye gerek olduğu anlaşılır.

Sağlık için işçiler, emekçiler, kadınlar, işsizler, çocuklar, üretici ve topraksız yoksul kesimleri koruyan, yani emeği savunan bir programa, bütçeye ihtiyaç vardır:

  • Dolaylı vergi yükü kaldırılmalı,
  • Asgari ücret vergi dışı bırakılmalı,
  • İşten çıkarmalar engellenmeli, çalışmak isteyen herkese iş verilmeli,
  • Vatandaşı etkileyen enerji ve temel gıda vb. fiyat artışları durdurulmalı, yapılan zamlar geri alınmalı,
  • Çalışma süreleri 40 saati geçmemeli,
  • Taşeron sistemi, güvencesiz çalışma vb. yasaklanmalı,
  • İşçi sağlığı ve güvenliği alanında hazırlanan olumsuz tasarılar durdurularak, önce iş değil önce çalışan insan anlayışıyla çalışma ortamlarını güvenceye alacak yasal ve ortama yönelik düzenlemeler yapılmalı,
  • Eğitim ve sağlık alanlarında hizmete erişimi engelleyen her türlü parasal ve benzeri engeller derhal (prim borcu olma, katkı payı vb) kaldırılmalı,
  • Örgütlenme, sendikalaşma ve düşünce-ifade özgürlüğü alanındaki kısıtlamalara son verilmeli, örgütlenme ve sendikalaşma teşvik edilmeli,
  • Kapitalizmin krizlerini savaş/iç savaş dahil her yolla çözmeye kalkıştığı bilinerek, başta kürt sorunu olmak üzere, sorunların çözümünde barışın dili egemen kılınmalı, Türkiye’nin demokratik, laik, bağımsız, eşit, özgür ve adil bir ortamda, barış içerisinde yaşaması için tutum alınmalı, emperyal planların değil, kendi ortak çözümlerimizin arkasında olunmalı,
  • Özel olarak hekimler dahil sağlık alanında çalışanlar için kamu-özel bütün çalışma alanlarında, işten çıkarma, ücretlerin ödenmemesi, azaltılması uygulamaları derhal durdurulmalı,
  • Özelde çalışan hekimler için TTB’nin önerdiği çerçevede güvenceli sözleşme uygulanmalı,
  • Şirket elemanlarından sözleşmelilere, bütün çalışanların tek bir çalışma rejiminde, tam süre, güvenceli, gelecek endişesi olmayan, nitelikli bir sağlık hizmetinin adil ve eşitlikçi bir yönetim anlayışı ile verildiği bir çalışma rejimi tesis edilmeli,
  • Kamuda çalışanların döner sermaye ödemeleri dahil toplam gelirleri içindeki emekliliğe yansıyan ücret oranı değiştirilmeli; TTB tarafından yasa teklifleri olarak önerilen ücretlendirme hekimler ve bütün sağlık çalışanları, çalışanları kapsayacak biçimde bir ilk adım olarak yasalaştırılmalı,
  • Sağlık alanında çalışma koşullarımız ve maruz kaldığımız riskleri önlemek, azaltmak ve daha sağlıklı koşullarda çalışabilmek için derhal iş yeri sağlık birimleri kurulmalı ve işlerliği sağlanmalıdır.

TTB olarak mevcut koşullarda büyük çoğunluğun endişelerini anlıyor ve paylaşıyoruz.

AKP gibi yoksullara ve çalışanların haklarına sadaka anlayışı ile yaklaşan bir iktidar ortamında sıkıntıları, artabilecek baskıyı da tahmin edebiliyor; sendikalar ve meslek örgütlerini denetleme girişimlerine yönelebileceklerini düşünüyoruz.

Ancak bugün toplumun bütün örgütlü kesimlerinden çalışanları, yoksulları düşünen, savunan, kısacası emeği savunan seslerin yükseldiğini de duyuyoruz, görüyoruz, biliyoruz. Her birimizin bulunduğu yerden başlatacağı çabaların kısa sürede bir araya geleceği, birleşeceği umudundayız, daha ötesi zorunda olduğumuzun da farkındayız. Sorumluluk sahibi hiçbir odağın, örgütlülüğün bu ihtiyacın değil karşısında durmak aynı hizada/en önde olacağından kuşku duymuyoruz.

TTB olarak başta sağlık alanındaki örgütlerle olmak üzere, hep birlikte bu anlayışla taleplerimizin mücadelesini verme kararlılığında olduğumuzu kamuoyuna ilan ediyoruz.

 
TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ
MERKEZ KONSEYİ