İşkence bir insanlık suçudur

Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi ve İstanbul Tabip Odası, Metris Cezaevi'nde tutuklu bulunan Engin Ceber'in ölümüyle ilgili olarak basın toplantısı düzenlendi.
 
16.10.2008
 
İŞKENCE İNSANLIK SUÇUDUR!

İŞKENCEYE SIFIR TOLERANS MI? ORANTILI GÜÇ KULLANIMI MI?

ENGİN CEBER' İ HANGİSİ ÖLDÜRDÜ?

İnsan onurunu ayaklar altına alan, sağlığını ve yaşamını tehdit eden, ortadan kaldıran işkenceyi uygulayanlar kadar sözleri, davranışları, eylemleriyle göz yumanlar, sessiz kalanlar ve zaman zaman meşru ve hoş görenler de sorumludur. Önceki bir çok olguda olduğu  gibi ne yazık ki Engin Ceber'in de elbirliğiyle öldürüldüğü anlaşılmaktadır. Gözaltına alınış anından başlayarak sorgulaması ve gözetim altında bulunduğu tüm süreç ve ortamlarda kötü muamele, hukuksuzluk ve ilgisizliğin birlikte olduğu görülmektedir. Bir insanlık suçu olan işkence ve kötü muameleye karşı gerekli siyasi kararlılığa, hukuki düzenlemelere ve etkin denetim ve cezalandırmaların yanı sıra demokratik açılım, toplumsal hoş görüye, barışa ve hukukun tüm kural ve kurumlarıyla adil ve adaletli bir yargılama sürecinin hazırlayacağı güven ortamına her zamankinden daha çok ihtiyacımız vardır.

Engin Ceber olayı bize bir kez daha göstermiştir ki, suç ya da suçlularla mücadele insanların vicdanlarının körleştiği, insana ve insani değerlere yabancılaştığı profesyonel, mesleki davranışlar yerine kendilerince düşman olarak tanımladıkları kişi ya da gruplara karşı öfke, kin ve öç alma duygularının toplumumuzun büyük bir bölümünü etki altına almaya başladığı, ötekileştirme ve linç kültürünün etkin olduğu bir davranışa dönüşmüştür.

Son bir yılda güvenlik güçlerinin sorumluluğunda gerçekleşen yaklaşık 170 ölüm olayının yanı sıra Sakarya, Trabzon, Mersin, Altınova, Adana' da yaşanan olaylar, sorunun boyutunu ve niteliğini göstermesi açısından da oldukça düşündürücü görünmektedir.

Siyasi ve askeri sorumluların eleştiriye tahammülsüzlükleri, öfke duygularını kontrol edememe, gerilim ve muhaliflerine saldırı siyaseti, son 1 Mayıs olaylarında görüldüğü gibi tüm toplumun ve medyanın gözü önünde doruğa ulaşmış, kapalı kapılar arkasında şiddet ve kötü muamelenin yaygınlaşmasına zemin hazırlamıştır.

Engin Ceber'in ölümü ile sonuçlanan olayda da güvenlik güçlerinin tutumları, sorgulama ve yargılama süreçleri ve bunların bir parçası olan adli muayene ve raporlama süreçlerinde hukuki düzenlemelere, insan haklarına ve mesleki etik değerlere aykırı sorunlar yaşanmıştır. Adli muayene ve raporlama ile sağlık bakım hizmetlerinin zamanında ve yeterli nitelikte verilememesinde zaman zaman meslektaşlarımızın özensizlik, korku ve prosedürlere ilişkin bilgi eksikliklerinin etkili olduğunu görmekteyiz. Yetkililerin açıklamalarından ve tanık ifadelerinden kamuoyuna yansıdığı kadarıyla burada da mesleki özerkliğin sağlanamamasının ve çalışma koşullarındaki yetersizliklerin ve olumsuzlukların da rolü olduğu anlaşılmaktadır.

Bu olumsuz olayın ortaya çıkmasından sonraki süreçte olumlu sayılabilecek davranış (bizce siyasi sorumluluğun gereğini tam olarak yerine getirmemekle birlikte) siyasi sorumluluğun kabul edilerek toplumdan özür dilenmesi ve süreçte sorumluluğu olduğu düşünülen kamu görevlilerinin açığa alınmış olmasıdır. Beklentimiz adil ve şeffaf bir soruşturma ve yargılama sürecinin hızla sonuçlandırılarak kamu vicdanının rahatlamasına ve mağdurların üzüntülerinin biraz da olsa azaltılmasına katkıda bulunmasıdır.

Ölen Ceber'in ailesinin ve avukatlarının başvurusu sonucu İstanbul Tabip Odası'ndan bağımsız bir bilirkişi istenmiş, saptanan bilirkişinin ölü muayenesi ve otopsi sürecinde hazır bulunması sağlanmıştır. Ölen kişinin tıbbi kayıtları, işkenceye tanıklık edenlerin ifadeleri ve ölü muayenesi ve ön otopsi bulguları birlikte değerlendirildiğinde ölüm olayının vücudun birçok yerine uygulanmış olan travmaya bağlı beyin kanaması sonucu olduğu anlaşılmaktadır.

 

Diğer sorunların çözümünde olduğu gibi işkence ve kötü muamelenin önlenmesi için de cezalandırmanın tek başına yeterli olamayacağının farkında ve bilincinde olarak daha önceki pek çok olaydan sonra ifade ettiğimiz gibi, kuralların oluşturulmasında, uygulamanın gerçekleştirilmesinde, süreçlerin izlenmesinde ve denetlenmesinde, bağımsız özerk denetçilerin hazırladığı raporlamaların, hizmet sunucularının özlük haklarının ve çalışma koşullarının iyileştirilmesinin, sürekli hizmet içi eğitimlerinin sağlanmasının sorunların çözümünde önemli olanaklar sağladığı, çalışanları motive ettiği bilinmektedir.

Bu olayda da Türk Tabipleri Birliği ve İstanbul Tabip Odası olarak adli muayene ve tıbbi hizmetlerle ilgili inceleme başlatmış ve süreci takip edecek bir komisyon oluşturulmuştur. Kamuoyuna yansıyan ve adli muayene ve raporlamada kusuru olduğu iddia edilen meslektaşımızla ilgili soruşturma da başlatılmıştır.

Adli muayenelerin hangi koşullarda yapılacağı ve nasıl raporlandırılacağı Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve Türk Tabipleri Birliği'nin taraf olduğu İstanbul Protokolü ile tanımlanarak uygulamaya sokulmuştur. Ancak uygulamada Kuddusi Okkır dosyasında olduğu gibi Engin Ceber olayında da güvenlik güçleri, sorgu ve yargı süreçleri ile muayene ve raporlandırma ile tıbbi hizmetlere ulaşma konularında sorunlar olduğu anlaşılmaktadır. İşkence sonucu ölen Engin Ceber ve arkadaşlarının kendilerine kötü muamele yapıldığı ve şiddet uygulandığı yönündeki başvurularına rağmen bundan önceki pek çok olayda olduğu gibi yetkililerin ve sorumluların görevlerinin gereğini yerine getirmedikleri izlenimi vardır.

Pek çok kamu hizmetinin sunumunda olduğu gibi yargı çalışanlarının ve sağlık çalışanlarının hizmet sunumu sırasında altyapı yetersizliği, kaynak yetersizliği, personel (nitelik ve nicelik olarak) yetersizliği, iş yüklerinin yoğunluğu gibi haklı nedenlerle görevlerini yerine getirirken mesleki etik değerlere yeterince özen göstermedikleri ya da gösteremedikleri görülmektedir. Sorunun nedenlerini bilmekle birlikte bu tür davranışları hoş görmemiz, sessiz kalmamız, kabul etmemiz mümkün değildir.

TTB olarak yıllardır işkenceye karşı verdiğimiz mücadele bilinmektedir. İnanıyoruz ki ülkemizde işkence ile etkin mücadelenin yollarından biri de işkence olguları ile karşılaşan hâkim, savcı ve doktorların eğitiminden geçmektedir. Bu amaçla Adalet Bakanlığı, Adli Tıp Kurumu ve Sağlık Bakanlığı ile birlikte 5500 hâkim savcı ve doktora işkencenin önlenmesinde İstanbul Protokolünün etkin kullanımına dair eğitim çalışmasını karşımıza çıkan birçok zorluğa rağmen sürdürmeye çalışıyoruz. Ancak bu eğitimin organizasyon sürecinde Adalet Bakanlığı'nı Ceber olayı vesilesiyle toplumdan özür dilemesindeki samimiyeti açısından çalışmalarımızı kolaylaştırmaya davet ediyoruz

Bir kez daha giderek ağırlaşan ekonomik sorunlar, artan işsizlik, yoksulluk, yolsuzluk ve derinleşen eşitsizlik nedeniyle artan demokratik talep ve isteklerin üzerine şiddeti, baskıyı öne çıkaran, kural ve hukuk tanımayarak, bireylerin ve toplumun adalet ve hakkaniyet duygularını örseleyen antidemokratik, baskıcı davranışların hakim olmasını istemiyoruz. Çözüm tüm süreçlerde demokrasinin ve hukukun başta özgürlükler ve temel haklar olmak üzere tüm kurum ve kurallarıyla etkin kılınmasıdır.  

TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ
İSTANBUL TABİP ODASI