Neden?

Son zamanlarda hekim hatalarına ilişkin haberlere sıkça rastlanmaktadır. Kısa süre önce basında yer alan bir haberde “ölüme bile neden olsa hekimin yaptığı hatanın yanına kâr kaldığı” belirtilmekte ve Sağlık Bakanlığı tarafından hekimlere kınama ve aylıktan kesme cezaları gibi son derece yetersiz cezaların verildiği duyurulmaktadır.

Bu haberleri yine gazetelerde Sağlık Bakanı’ndan aktarılan “Hekimlere 14 bin YTL vereceğiz; Türkiye’de hekim sayısı çok az” ifadeleri ile birleştirince bir kez daha soruyoruz, neden?

Hekim ve sağlık çalışanlarına yönelik yeni bir olumsuz düzenlemenin hazırlığıyla mı karşı karşıyayız?

1 Ekim’de yürürlüğe giren ve haklı tepkilere yol açan GSS de hedefi şaşırtıp hekimlere yöneltmek mi düşünülmektedir?

Son zamanlarda hekim hatalarına ilişkin haberlere sıkça rastlanmaktadır. Son olarak basında yer alan bir haberde “ölüme bile neden olsa hekimin yaptığı hatanın yanına kâr kaldığı” belirtilmekte ve Sağlık Bakanlığı tarafından hekimlere kınama ve aylıktan kesme cezaları gibi son derece yetersiz cezaların verildiği duyurulmaktadır.

Oysa tıbbi uygulama hatasından dolayı şikayet edilen hekim hakkında ülkemizde dört hukuki süreç aynı anda yürütülebilmektedir. Hekim kusurlu bulunursa,

-ceza mahkemesi tarafından hapis cezası,

-hukuk mahkemesi tarafından maddi manevi tazminat ödemesine karar verilmekte,

-Türk Tabipleri Birliği Onur Kurulu ve takibinde Yüksek Onur Kurul tarafından uyarı’dan süreli meslekten men cezasına varabilen kararlar alınabilmekte ve

-hekim kamu görevlisi ise de ayrıca disiplin cezası verilmektedir.  

Bir hastanın hayatını kaybetmesi veya sağlığının bozulması sonucunu doğuracak şekilde tıbbi hata yapan hekim, Türk Ceza Kanunu uyarınca 3 aydan 6 yıla kadar hürriyeti bağlayıcı ceza ile cezalandırılmasının yanı sıra, kamu görevinin yürütümünden ve serbest olarak hekimlik mesleğinin icrasından yoksun bırakılması ile de cezalandırılmaktadır. Ayrıca mesleğin gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla işlenen taksirli suçtan mahkûmiyet halinde, cezanın infazından itibaren 3 ay ile 3 yıl arasında meslek veya sanatın icrasının yasaklanmasına da karar verilebilmektedir.

Kötü hekimlik uygulamasıyla karşı karşıya kaldığını düşünen hasta ve yakınları, çoğu zaman hekim aleyhine maddi ve manevi tazminat istemiyle davalar açmakta, hekimler oldukça yüksek tazminatları ödeme yükümlülüğü altına girmektedir.

Diğer taraftan meslekte bilgi ve beceri yetersizliği, özen eksikliği, dikkatsizlik ve benzeri kusurlardan dolayı eksik ya da yanlış tanı ve tedavide bulunarak hastaya zarar verilmesi, tıbbi deontoloji ve hekimlik meslek etiği kurallarına da aykırılık oluşturmaktadır. Böyle bir durumdan haberdar olan tabip odası, bölgesinde yaşanan olayla ilgili olarak ilgililer hakkında soruşturma başlatmakta ve gerektiğinde 6 aya kadar geçici süreyle meslekten men cezası verebilmektedir.

Bu çerçevede Türk Tabileri Birliği Yüksek Onur Kurulu tarafından son iki yıl içerisinde 482 hekim hakkında çeşitli nedenlerle verilen tabip odası onur kurulu kararı incelenmiş, 304 hekim hakkındaki dosya kesin olarak karara bağlanmıştır. Bu dosyalarda 45 hekim kusursuz bulunurken, toplam 259 hekim uyarı cezası, para cezası ve geçici süreyle meslekten men cezasıyla cezalandırılmıştır. Bu hekimler içinden tıbbi hata nedeniyle çeşitli sürelerde meslekten men cezası alan hekim sayısı 12, aynı nedenle para cezası alan hekim sayısı ise 11’dir.

Burada sorun daha çok Türk Tabipleri Birliği tarafından verilen meslekten men cezalarının uygulanması aşamasında ortaya çıkmaktadır. Türk Tabipleri Birliği, kuruluş Yasası olan 6023 sayılı Yasaya göre kamu görevlisi olan hekimlere de disiplin cezası vermeye yetkilidir. Ancak son dönemlerde Sağlık Bakanlığı, Türk Tabipleri Birliği tarafından kamu görevlisi olan hekimlere verilen disiplin cezalarını uygulamamaktadır.

Örneğin hastanın sevkini geciktirerek zarar görmesine neden olan bir hekim, 15 gün süreyle geçici olarak meslekten men cezasıyla cezalandırılmış, ancak Sağlık Bakanlığı hekimin kamu görevlisi olması nedeniyle disiplin cezasını uygulamayacağını bildirmiştir.

Bir başka olayda da dişhekimi olmadığı halde diş tedavisi gereken bir hastaya acil bir durum olmadığı halde müdahale eden bir pratisyen hekim, dişe yapılan enjeksiyon sonrasında hastanın hayatını kaybetmesi üzerine başlatılan soruşturma sonucunda 6 ay süreyle geçici olarak meslekten men cezasıyla cezalandırılmıştır. Ne var ki Sağlık Bakanlığı bu cezayı da hekimin çalıştığı özel sağlık kuruluşunda uygularken, görev yaptığı kamu kurumunda uygulamamıştır. Bu cezaların gerektiği şekilde uygulanması için Türk Tabipleri Birliği  gerekli hukuksal girişimleri sürdürmektedir.

Hekim hakkında Sağlık Bakanlığı tarafından verilen disiplin cezaları ise bu süreçlerden yalnızca birisini oluşturmaktadır. Bakanlık kusurlu olduğu belirtilen hekimin kamu görevlisi olması durumunda, o hekim hakkında İdari yönden bir soruşturma başlatmakta ve bunun sonucuna göre disiplin cezası verebilmektedir. Burada verilebilecek ceza, eyleminin niteliğine göre 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda sayılan uyarma, kınama, aylıktan kesme ve kademe ilerlemesinin durdurulması cezalarından birisi olabilir. Cezanın sicilden silinme süresi içinde benzer suçun tekrarı halinde bir üst ceza verilmektedir.

Ancak hekimlerin cezalandırılması, tıbbi hataların önlenmesinde en önemli tedbir değildir. Başta ABD olmak üzere yapılan çalışmalar göstermektedir ki; sağlık hizmetlerindeki hataları en aza indirebilmek için hastaların karşılaştıkları her türlü olumsuz sonucun rapor edilmesi gerekmektedir. Ancak bu durumda hataya götüren uygulamalar saptanabilmekte ve bir sonraki hastada zarara neden olmadan önlem alınabilmektedir. Özel sigortacılık sistemi, yüksek prim ödemeleri/ yüksek tazminat tutarları  ve bunun sonucu dava açılma korkusu, bu tip olguların hekimler tarafından rapor edilmesini engellemektedir. Bunun sonucunda da gereksiz abartılı temkinli tıp anlayışı “defansif tıp” gelişmektedir.  Yapılan gereksiz uygulamalar çok yüksek maliyetler getirdiği gibi riskli hastaları tedavi alamama durumu ile karşı karşıya getirebilmektedir.[1]

Tıbbi uygulama hatalarını bir halk sağlığı sorunu olarak gören Türk Tabipleri Birliği, dünyadaki çok sayıda ülkede bu alanda yapılan uygulamaları ve sonuçlarını da gözden geçirmiş, bu konudaki yaklaşımlarını ve çözüm önerilerini Sağlık Bakanlığı’na bildirmiştir.


1.      [1] Ransom, S.B., Studdert, D.M., Dombrowski, M.P., Mello, M.M., Brennan, T.A. (2003) Reduced medicolegal risk by compliance with obstetric clinical pathways: a case-control study, Obstet. Gynecol., 101: 751–755. Studdert, D.M., Thomas, E.J., Burstin, H.R., Zbar, B.I., Orav, E.J., Brennan, T.A. (2000) Negligent care and malpractice claiming behavior in Utah and Colorado, Med. Care., 38: 247–249, Hyams, A.L., Brandenburg, J.A., Lipsitz, S.R., Shapiro, D.W., Brennan, T.A. (1995) Practice guidelines and malpractice litigation: a two-way street, Ann Intern Med., 122: 450–455.