Ne olacak bu GSS'nin hali?

Bilindiği gibi 1 Ekim 2008 tarihinde, 2 ay sonra Genel Sağlık Sigortası (GSS) yürürlüğe girecektir.



31 Temmuz 2008
BASIN AÇIKLAMASI
28 Temmuz 2008 prim affı son günüydü; 20 gün daha uzatıldı:

Ne olacak bu GSS’nin hali?

Sağlık Bakanlığı Valilere -bir an önce- GSS’yi anlatmalıdır!

“..aralarında devlet hastanesi, kamu ve özel üniversite hastaneleri, özel hastane ve tıp merkezlerinin de bulunduğu çok sayıda sağlık kuruluşu şişirdikleri faturalarla devleti katrilyonlarca lira zarara uğratıyor.”

“SSK aktif işyeri sayısı                                                 1 milyon 118 bin 946

 borçlu işyeri sayısı                                                                     615 bin 254     

 bugüne kadar başvuru yapan işyeri                                         106 bin 45

Bağ-Kur’lu sayısı                                                          3 milyon 368 bin 239

borçlu Bağ-Kur’lu sayısı                                               1 milyon 245 bin 707   

bugüne kadar başvuru yapan kişi                                            206 bin 368”

Bilindiği gibi 1 Ekim 2008 tarihinde, 2 ay sonra Genel Sağlık Sigortası (GSS) yürürlüğe girecektir. Yukarıdaki alıntılar Temmuz başında Çalışma Bakanı’nca yapılan açıklamalardan aktarılmıştır. Bugün itibariyle borçlar öden(e)mediği için 20 gün daha süre uzatılmasına gidilmiştir. GSS’nin yürürlüğe girdiğini varsaysak

[Sağlık hizmetlerinin sağlanma yöntemi ve sağlık giderlerinin ödenmesi

MADDE 73- (Değişik: 17/4/2008-5754/45 md.)

Sağlık hizmeti sunucuları, genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin sağlık hizmetlerinden yararlanmaya müstahak olup olmadığını, Kurumun elektronik veya diğer ortamlarda sağlayacağı yöntemlere uygun olarak kontrol etmek ve belgelemek zorundadır.]

ve bu vatandaşlar bugün hasta olup sağlık kuruluşlarına gitseler hekimler, sağlık kuruluşu yöneticileri ne yapmalıdırlar?

Basın toplantımızda hep beraber izlediğimiz (TV görünüleri için tıklayınız...) ve 30 Temmuz’da basına yansıyan Muş vali yardımcısının kamera eşliğinde hastaneye gelip “bu kanlar niye bana geliyor?” sorusuna ne yanıt vermek gerekir?

Sanıyoruz ki 1 Ekim 2008 sonrası valiler hastanelerde oturmak zorunda kalabilirler!

         Diğer yanıyla 6 yıldır iktidarda olan bir parti 6 yılda sağlıkta hangi sistemi kurmuştur ki devletin zarara uğratılmasını  (bırakın önüne geçmeyi ya da azaltmayı) daha da arttırmıştır?

Hal böyleyse kısa süre sonra yürürlüğe girmesi beklenen GSS kimlerden prim toplayacaktır? Borçları ödemesi beklenenler GSS kapsamında prim ödeme gücü olanlar içerisinde kabul edilmektedirler. Prim ödemeyen/ödeyemeyecek olan bu kişiler doğrudan sistem dışına itilecek ve suçlu durumuna mı düşeceklerdir? Bunlara hizmet ver(e)meyen hekimler, sağlık kuruluşları açısından sorun ne olacaktır?..(ek 1: 5510 sayılı yasanın ilgili hükümleri) Acil olmayan ve prim borcu gözüktüğü için de hizmet veril(e)meyecek kişiler karşılarında muhatap olarak hekimleri, sağlık çalışanlarını görüp öfkelerini bize mi yönelteceklerdir? Zaten sağlıkta dönüşümle birlikte iyice artan hekimlerine ve sağlık çalışanlarına yönelik şiddet bütünüyle birinci gündemimiz mi olacaktır? Yoksa herkes “acil” kapsamında mı değerlendirilecektir?

Elbette sorular çoğaltılabilir.

Bilindiği gibi hükümetin Sağlıkta Dönüşüm projesinin temel finans dönüşümü olan GSS ödediğimiz vergilerin ötesinde ek vergi anlamına gelen prime (ve katkı payına ve o da yetmeyeceği için tamamlayıcı özel sağlık sigortalarına) dayalı bir sistemdir. 6 yıldır tek başına iktidarda olan bir parti hala acil sağlık hizmetlerini düzeltemediği için Başbakan düzeyinde acil sağlık hizmetleri genelgesi yayınlamakta (haziran 2008; ek 2) ve yine aynı hükümetin bir diğer bakanı kurdukları sistemle altı yıldır hala devletin zarara uğratılmasının önüne geçilemediğini söylemektedir. Çünkü gerçekte kurdukları sistem kamunun/halkın zarar uğratılması sistemidir.

Sorularla..

Ne olacak sağlıkta dönüşüm ortamında hekim ve sağlık çalışanlarının özlük hakkı?

Soru 1:01 Temmuz 2008"de uygulamaya geçen yeni düzenlemeler sonrasında özel sağlık sektörü farklı oranlarda etkilenmiştir.”

Etkilenenler arasında muayenehanelerde sayılmakta, düşünülmekte midir yoksa özel sağlık kuruluşları muayenehaneleri zaten artık bitmiş ve gözden çıkarılmış olarak mı değerlendirilmektedir? Eğer  “bu işin kuralı” böyle ise neden şikayet edilmektedir?

Soru 2: “…sözleşmeli özel sağlık kuruluşlarınca sunulan hizmete ek olarak alınabilecek ücretin bakanlar kurulu kararıyla yüzde 30 olarak sınırlandırılması sağlık sektörüne büyük zarar verecektir.”

         Alınacak ek ücretin sınırlandırılmasının özel sağlık sektörüne vereceği büyük zararı özel sağlık sektörü nasıl önlemeyi ya da azaltmayı düşünmektedir? Sağlık Bakanı “özel sağlık sektörü SGK’dan aldığının üstüne bir iki daha koyarak bu hizmeti verirse hizmet bunun neresinde? Vatandaş hizmeti yine parası ile almış oluyor” demektedir. Bu durumda özel sağlık sektörü Sağlık Bakanı’nın bir başka değerlendirmesi olan “sağlık sektöründe insan kaynağı açığı bulun(maktadır)….özel sektör aldığı fark ile yüksek ücretlerle doktor transfer et(mektedir)” sözlerini göz önüne alıp başta doktorlar olmak üzere çalışanların ücretlerini mi kısacaktır yoksa hem onu hem de hizmetin kalitesini mi düşürecektir? Ya da ister istemez kendini sadece doğrudan ödeme yapanlara hizmetle mi sınırlayacaktır?

Soru 3: Sağlık Bakanı’nın da yer aldığı hükümet “kamu çalışanlarına temmuz ayında 3.96 zam” yapmıştır. Sağlık Bakanı özel sağlık sektörüne “doktorlara fazla para veriyorsunuz” derken öte yandan kamu çalışanlarına (elbette kamuda çalışan doktorlara ve diğer kamu çalışanlarına da) ne demek istemektedir?

TTB özel sağlık kuruluşlarının %30 fark alması vb soruların “doğrudan muhatabı” değildir. TTB açısından halka eşit, ücretsiz, nitelikli bir sağlık hizmeti sunulması ve hekimlerin de bu hizmeti sunmaları için uygun ve yeterli çalışma koşulları ve ortamında olmaları önemlidir.

Anlaşıldığı kadarıyla kamuda %3-4 lük zamlarla, özelde fark ücreti alamıyoruz vb. bahanelerle hekimler dahil olmak üzere çalışanların çalışma ortamları ve özlük hakları daha da bozulacaktır.

TTB konuya hekimlerin ve sağlık çalışanlarının özlük hakları açısından özel bir önem vermektedir. Ağustos sonu Eylül başı kamu sendikalarının toplu görüşme dönemleri olduğu için kamu çalışanları için özel öneme sahiptir. Benzer biçimde, Sağlık Bakanı’nın “yol göstermesiyle” -%30 vb. gerekçelerle- özelde çalışan meslektaşlarımız için de zor bir dönem yaşanmaya adaydır.

TTB yukarıdaki gerekçelerle 57. Büyük Kongresi’nde aşağıdaki kararı almıştır:
“haksız işten çıkarmaya karşı koruyucu,

 mesleki bağımsızlık ile mesleğin yürütümü için zorunlu sürekli eğitim ve sürekli mesleki gelişimin sağlanmasını güvence altına alan,

 dinlenme hakkını kullandıran,
 mesleğin yürütülmesi için gerekli koşulların sağlanmasını öngören,

 meslek uygulamalarından doğabilecek sağlık ve güvenlikle ilgili risklere karşı koruyucu,

 kasta dayanmayan mesleki hatalardan kaynaklı tazminat taleplerine karşı güvence içeren

İŞ SÖZLEŞMELERİ’nin tabip odaları tarafından ayakta veya yataklı tedavi hizmeti veren bütün özel sağlık kurum ve kuruluşlarında çalışan hekimlere ulaştırılmasına ve bu kapsamda yazılı sözleşmeye dayalı çalışma ilkelerinin yaygınlaştırılmasını oybirliği ile kabul eder” (karar no 8, 57. TTB büyük Kongresi; 28 Haziran 2008)

         TTB aynı kongresinde hekimlerin (kamu/özel) sendikalaşmalarının önündeki engellerin gözden geçirilmesini de değerlendirmeyi bir görev olarak tanımlayan karar almıştır (karar no 8, 57. TTB büyük Kongresi; 28 Haziran 2008).

TTB kamu ya da özel bütün hekimlerin bugün ve geleceklerinin güvencesidir. Bu güvence insanlara eşit, ücretsiz, nitelikli bir sağlık hizmeti sunma iddiasının tamamlayanıdır. Kamu ya da özelde çalışan hekimlerin grevli-toplu sözleşmeli sendikalı örgütlülükleri TTB değerleri etrafında dayanışma ve işbirliği ile gerçekleşecektir. TTB hekimlerin hak kayıplarını engellemenin yanı sıra geliştirmeyi Büyük Kongre kararları çerçevesinde bütün odalarının aktif çabası ve tek tek hekimlerin işbirliği ve birlikteliği ile aşacaktır. Eylül ayında kamu sendikalarının toplu görüşme süreçlerindeki katkımız özelde çalışan meslektaşlarımızın da sözleşme yapma süreçleri ile birlikte yürütülecektir.

Kamuoyunun bilgisine sunulur. 

Türk Tabipleri Birliği
Merkez Konseyi

 
 
Ek 1:
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Sağlık Hizmetlerinden Yararlanma Şartları ve Katılım Payı

             Sağlık hizmetlerinden yararlanma şartları

             MADDE 67- (Değişik: 17/4/2008-5754/42 md.)

18 yaşını doldurmamış olan kişiler, tıbben başkasının bakımına muhtaç olan kişiler, acil haller, iş kazası ile meslek hastalığı halleri, bildirimi zorunlu bulaşıcı hastalıklar, 63 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) ve (c) bentleri gereğince sağlanan sağlık hizmetleri, 75 inci maddede sayılan afet ve savaş ile grev ve lokavt hali hariç olmak üzere sağlık hizmetlerinden ve diğer haklardan yararlanabilmek için;

a) 60 ıncı maddenin birinci fıkrasının (c) ve (f) bentleri hariç diğer bentleri gereği genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin, sağlık hizmeti sunucusuna başvurduğu tarihten önceki son bir yıl içinde toplam 30 gün genel sağlık sigortası prim ödeme gün sayısının olması,

b) 60 ıncı maddenin birinci fıkrasının (a) bendinin (2) numaralı alt bendi ile (g) bendine tabi olan genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin yukarıdaki bentte sayılan şartla birlikte, sağlık hizmeti sunucusuna başvurduğu tarihte 60 günden fazla prim ve prime ilişkin her türlü borcunun bulunmaması,

c) 60 ıncı maddenin birinci fıkrasının (b) ve (d) bentlerine tabi olan genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin yukarıdaki bentlerde sayılan şartla birlikte, sağlık hizmeti sunucusuna başvurduğu tarihte prim ve prime ilişkin her türlü borcunun bulunmaması,

şarttır.

Ayrıca genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin sağlık hizmetlerinden ve diğer haklardan yararlanabilmeleri için sağlık hizmet sunucularına başvurduklarında acil haller hariç olmak üzere (acil hallerde ise acil halin sona ermesinden sonra); nüfus cüzdanı, sürücü belgesi, evlenme cüzdanı, pasaport veya Kurum tarafından verilen resimli sağlık kartı belgelerinden birinin gösterilmesi zorunludur.

Kimlik tespiti ve acil haller (1)

             MADDE 71- Sağlık hizmeti sunucuları, genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilere sağlık hizmeti sunumu aşamasında (acil hallerde ise acil halin sona ermesinden sonra), 67 nci maddenin üçüncü fıkrasında sayılan belgeleri ve bu belgelerin başvuran kişiye ait olup olmadığını kontrol etmek zorundadır.

Sağlık hizmetlerinin sağlanma yöntemi ve sağlık giderlerinin ödenmesi

             MADDE 73- (Değişik: 17/4/2008-5754/45 md.)

Sağlık hizmeti sunucuları, genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin sağlık hizmetlerinden yararlanmaya müstahak olup olmadığını, Kurumun elektronik veya diğer ortamlarda sağlayacağı yöntemlere uygun olarak kontrol etmek ve belgelemek zorundadır.

İdarî yaptırımlar ve fesih

             MADDE 103- (Değişik: 17/4/2008-5754/61 md.)

d) Sağlık hizmetlerine hak kazanmayan kişilere, sağlık hizmeti sunarak Kuruma fatura ettiği,

71 inci maddede yer alan kimlik tespiti yükümlülüğünü yapmayan ve bu nedenle bir başka kişiye sağlık hizmeti sunulması nedeniyle Kurumun zarara uğramasına sebebiyet veren sağlık hizmeti sunucularından uğranılan zarar geri alınır.

 
 
Ek 2:

26 Haziran 2008 PERŞEMBE
Resmî Gazete                   Sayı : 26918

GENELGE
Başbakanlıktan:

Konu: Acil Sağlık Hizmetlerinin Sunumu.     2008/13

Bilindiği üzere, Anayasamızın 17 nci maddesine göre herkes yaşama maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir. 56 ncı maddesi de Devlete, herkesin hayatını beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlama görevi vermiştir. Bu çerçevede vatandaşlarımızın sağlıklı yaşamasını sağlamak amacıyla adil, eşit, ulaşılabilir, etkin ve kaliteli bir sağlık hizmeti sunabilmek için başlatılan Sağlıkta Dönüşüm Programı başarı ile uygulanmaktadır. Sağlık kurum ve kuruluşlarınca hizmet sunumunda en küçük bir aksamaya müsamaha gösterilemeyeceği bilinmekle birlikte, son zamanlarda acil sağlık hizmetlerinin sunumunda vatandaşlarımızın münferit mağduriyetler yaşadığı gözlenmektedir.

Doğru ve zamanında yapılan tıbbi müdahale hayat kurtarmakta, en küçük gecikme, telafisi mümkün olmayan olumsuz sonuçlar doğurabilmektedir. Acil tıbbi müdahale gerektiren durumlarda, hastanın uygun tedavisinin yapılabileceği sağlık kuruluşuna en hızlı şekilde ulaştırılması ve gereken müdahalenin zamanında yapılması hayati önem taşımaktadır. Bu sebeple, acil tıbbi müdahaleyi gerektiren durumlarda hastanın uygun bir sağlık kuruluşuna gecikmeksizin ulaştırılması ve hastanın getirildiği sağlık kuruluşunca da, gereken acil müdahalelerin öncelikle ve ön şartsız yapılması insanî bir görev olduğu gibi hukukun da gereğidir.

Anayasa, 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun, 2219 sayılı Hususi Hastaneler Kanunu, ilgili personel kanunları, Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi, Sağlık Bakanlığınca yürürlüğe konulan Acil Sağlık Hizmetleri Yönetmeliği ve diğer ilgili mevzuat hükümlerine göre, özel veya kamu ayrımı yapılmaksızın tüm sağlık kuruluşlarının acil durumlarda hastaya gereken tıbbi müdahaleleri yapmaları zorunludur.

Bu itibarla, üniversitelere ait araştırma hastaneleri dahil olmak üzere kamu ve özel tüm sağlık kurum ve kuruluşlarının, acil vakaların kabulü, gerektiğinde başka bir sağlık kurumuna nakli ve tedavi masraflarının karşılanması hususlarında aşağıdaki kurallara titizlikle uymaları gerekmektedir:

1) Acil sağlık hizmeti vermekle yükümlü bulunan sağlık kuruluşları, acil vakaları hastanın sağlık güvencesi olup olmadığına veya ödeme gücü bulunup bulunmadığına bakmaksızın kabul edecek ve gerekli tıbbi müdahaleyi kayıtsız-şartsız ve gecikmeksizin yapacaktır. Hiçbir sağlık kuruluşu acil olarak gelen hastalara yeterli personeli veya donanımı olmadığı, ilgili birimi veya boş yatağı bulunmadığı, hastanın sağlık güvencesi olmadığı ve benzeri sebepler ile gerekli acil tıbbi müdahaleyi yapmaktan kaçınmayacaktır.

2) Hekim tarafından tıbben acil olarak değerlendirilmeyen olgularda, tıbbi ve hukuki sorumluluk sağlık kuruluşunun uhdesinde kalmak üzere gerekli yönlendirme yapılacaktır.

3) Acil vakalarda, yoğun bakım hizmeti dahil olmak üzere gerekli ilk müdahale yapılarak hastanın stabilizasyonunun sağlanması esastır. Stabilizasyonu sağlanamayan veya stabilizasyonu sağlanmakla birlikte ileri tetkik ve tedavi amaçlı başka bir sağlık kurumuna sevkine lüzum görülen hastaların nakli için 112 komuta kontrol merkezi ile irtibata geçilecektir. Sağlık kuruluşunda yatarak veya ayakta tedavi görmekte iken durumu ağırlaşan ve acilen başka bir sağlık kuruluşuna sevki gereken hastalar için de komuta kontrol merkezi ile temas kurulacaktır.

4) Hasta yakınları veya hastanın tedavisini üstlenen sağlık kuruluşu, hastanın acil sevkini kendi imkânlarıyla yapmak istemeleri halinde, sevk edilecek sağlık kuruluşu ile irtibat kurmak ve hastanın mağduriyetine meydan vermemek, durumu komuta kontrol merkezine bildirmek kaydıyla nakli gerçekleştirebileceklerdir.

5) Acil hastanın sevk edileceği sağlık kuruluşunun belirlenmesi ve nakil işlemleri komuta kontrol merkezinin yönetiminde ve koordinasyonunda yapılacaktır. Komuta kontrol merkezi, hastaya ait bilgileri alacak, bu bilgiler ışığında hastanın hangi sağlık kuruluşuna sevk edileceğine karar verecek, ilgili kuruluşun yetkilileriyle irtibata geçerek gerekli görüşmeleri yaptıktan sonra hastanın nakline engel bir durum yoksa, sevk için ambulansa çıkış emri vererek naklin gerçekleştirilmesini sağlayacaktır. Gerektiğinde intikal süresini kısaltmak amacıyla yukarıdaki işlemlerin bir kısmı hasta yola çıkarıldıktan sonra yapılabilecektir.

6) Tüm yataklı tedavi kurumları Sağlık Bakanlığınca belirlenen esaslar ve kurulmuş bulunan çağrı kayıt ve operasyon yönetim sistemi çerçevesinde yatak kapasitesi, doluluk oranları, fiilen çalışan uzman hekim durumları gibi bilgileri güncel olarak komuta kontrol merkezine vermekle yükümlüdür. Bütün sağlık kuruluşları, komuta kontrol merkezinin çalışmalarında gerekli yardımı ve kolaylığı sağlamak, acil vakaya ait tıbbi bilgileri vermek ve komuta kontrol merkezinin nakille ilgili talimatlarına uymak ve sevk edilen hastayı kabul etmek zorundadır.

7) Acil olarak sağlık kuruluşuna müracaat eden hastaların acil tıbbi müdahale ve tedavileri yapılırken hiçbir surette tedavi masraflarının nasıl karşılanacağı sorgulanmayacaktır. Hizmet bedelinin tahsili ile ilgili işlemler acil müdahale sağlandıktan sonra yapılacaktır.

8) Acil vakalarda acil sağlık hizmetinden yararlananlardan sosyal güvencesi bulunan kişilerin hizmet bedeli ilgili sosyal güvenlik kurumundan tahsil edilecek ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 73 üncü maddesinin yedinci fıkrası gereğince hastadan ayrıca ücret farkı talep edilmeyecektir.

9) Herhangi bir sağlık güvencesi olmayan vatandaşlarımızdan ödeme gücü bulunmayanların acil sağlık hizmeti bedelleri kendilerinden talep edilmeyecektir. Bunlardan kamuya ait sağlık kuruluşlarından ve ayakta teşhis ve tedavi yapan özel sağlık kuruluşlarından acil sağlık hizmeti alanların hizmet bedelleri 3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu hükümleri çerçevesinde sağlık kuruluşunun bulunduğu yer sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakfından talep edilecektir. Bu konuda gerekli tedbirler ilgili vakıf başkanlıklarınca alınacaktır. Özel hastanelerden acil sağlık hizmeti alanların hizmet bedelleri ise talep edilmesi halinde 2219 sayılı Hususi Hastaneler Kanununun 32 nci, 5393 sayılı Belediye Kanununun 38 inci ve 60 ıncı, 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununun 18 inci maddeleri gereğince sağlık kuruluşunun bulunduğu yerin belediyesince ödenecektir. Bu amaçla belediyelerce bütçelerine yeterli ödenek konulacaktır.

10) Bu Genelge hükümlerine uymayanlar hakkında gerekli adli ve idari işlemler yetkililer tarafından ivedilikle yapılacaktır.

Bilgilerini ve gereğini önemle rica ederim.

Recep Tayyip ERDOĞAN
Başbakan