Kuddusi Okkır'ın Ölümü Buzdağının Görünen Yüzüdür

Tutuklu ve hükümlülerin, insan olduğu için ve insanın onuru ve değerleriyle ilintili temel hakları vardır. İnsan hakları kavramına baktığımızda bunlar talepler olarak ta ele alınabilirler. Talepler aynı zamanda birer birey olan tutuklu ve hükümlüleri tek bir nedenle korurlar. O da onların insan olmalarıdır.

18.07.2008

Kuddusi Okkır’ın Ölümü Buzdağının Görünen Yüzüdür

Tutuklu ve hükümlülerin, insan olduğu için ve insanın onuru ve değerleriyle ilintili temel hakları vardır. İnsan hakları kavramına baktığımızda bunlar talepler olarak ta ele alınabilirler. Talepler aynı zamanda birer birey olan tutuklu ve hükümlüleri tek bir nedenle korurlar. O da onların insan olmalarıdır.

Örneğin hukuk kodları bir insanı köle olarak tanımlasa da kölenin de insan olmasından doğan temel hakları vardır.

İnsanlar tesadüfî olarak şüpheli, tutuklu, hükümlü, katil ve terörist olabilirler. Fakat tesadüfen insan olarak doğmazlar. “İnsan değeri” diye bir kavram vardır. İnsan değeri ister tutuklu ister hükümlü olsun tüm insanlarda aynıdır.

Kalıcı çözümler üretilmediği sürece Kuddusi Okkır ne ilk ne de son olacaktır.

Basın açıklamamızın ve kurduğumuz bilimsel araştırma kurulumuzun öznesi olan Kuddisi Okkır, “Ergenekon Örgütü” soruşturması kapsamında 23 Haziran 2007 tarihinde tutuklanmış ve akciğer kanseri, beyin ve kemik metastazı olduğunu gösterir sağlık raporu dikkate alınarak 1 Temmuz 2008’de tahliye edilmiş ve tahliye edildikten 5 gün sonra 6 Temmuz 2008’de tedavisi gördüğü Trakya Üniversitesi Edirne Tıp Fakültesi Hastanesi Onkoloji Servisi’nde yaşamını yitirmiştir.

Ölüme 5 kala tahliye ve tahliyeyi bekleyen ölüme yatmış tutuklu ve hükümlüler

1 Temmuz’da yapılan tahliyenin “ölüme beş kala” yapıldığı kuşkusu ne yazık ki 6 Temmuz tarihindeki ölümle de gerçeğe dönüşmüştür. Konu ile ilgili kurumların yaptıkları araştırmalara göre Kuddisi Okkır olayı ilk değildir.

Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın 2007 yılında hazırladığı Türkiye İnsan Hakları Raporu incelendiğinde 42 tutuklu ve hükümlünün ciddi sağlık sorunları nedeniyle yaşam savaşı vermekte oldukları anlaşılmaktadır.

Bunlardan en çarpıcılardan birisi Erol Zavar’dır. Ankara Sincan F Tipi Cezaevi’nde bulunan Odak Dergisi eski Yazı İşleri Müdürü Erol Zavar’a 1999 yılında mesane kanseri teşhisi kondu. Ankara DGM tarafından 2001 yılında müebbet hapis cezasına mahkûm edilen Zavar otuza yakın tıbbi müdahale ya da ameliyat geçirdi. Mart 2007’de safrakesesi alındı. Yapılan tüm başvurular rağmen Zavar’ın CMK 399. uyarınca tahliye olması ya da Cumhurbaşkanı tarafından affedilmesi mümkün olmadı.

Bir diğeri ise şizofren tedavisi gören Mesut Deniz’dir: Ankara Sincan F Tipi Cezaevi’ndeki Deniz’e Adlî Tıp Kurumu tarafından “F tipi cezaevi koşullarında yaşamını sürdüremez” raporu verilmesine rağmen, F tipi cezaevinde tutulmaya devam ediliyor. İleri derece şizofren ve yaşamının en temel gereklerini dahi yerine getiremeyecek durumda olmasına karşın tek kişilik hücrede bulunan Deniz, yemek yemiyor, yataktan çıkmıyor.

Yukarıda adlarını verdiğimiz iki olgunun ve diğerlerinin sonlarının aşağıda anlatılan Murat Dil ve Şemsettin Kurt olgularındaki gibi ölümle sonuçlanmaması için yetkililer bir an önce harekete geçmelidir. Murat Dil isimli tutuklu karaciğer kanseri teşhisiyle Gebze Cezaevinde uzun süre tedavi edilmeden yaşamıştır. Adalet Bakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı’na Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun, “Sağlık koşulları nedeniyle tahliye edilmeyi” düzenleyen 399.maddesinden yararlanabilmek için yaptığı başvurusu kabul edildikten sonra 9 Haziran 2000’de tahliye olan Murat Dil yaklaşık bir ay yaşadıktan sonra ölmüştür.

2004’te üç aylık ömrü kaldığı söylenen tutuklu Şemsettin Kurt ise “Çocuklarımın yanında ölmek istiyorum” diyerek tahliyesini istemiştir. Ancak bu istek reddedilmiştir. 2005 Şubat’ında tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldığında ise çok geç kalındığı iki ay sonra kanserden öldüğünde anlaşılmıştır.

Yaşama hakkı kutsaldır ve hekimler bunu korumaya ant içmişlerdir

Biz hekimler diplomamızı alırken herkesin yaşam hakkını korumaya ant içtik. İçtiğimiz ant tutukluların da hükümlülerin de sağlık hakkını kapsamaktadır. Koruyucu hizmetler, tanı ve tedavi süreçlerinde hekimler hakkaniyet prensipleri doğrultusunda tüm bireylere olduğu gibi tutuklu ve hükümlülerin de “tıbbi bakım alma hakları” olduğunun bilincindedirler. Zaten uluslararası metinler dikkate alınarak hazırlanan Hasta Hakları Yönetmeliği( 1998) ile de bu haklar iç hukukumuzda da yerini almıştır.

Ancak sağlık hakkı iç hukukta yerini alsa da uygulama da sorunların devam ettiği gerçeği göz ardı edilemez.

Ülkenin sağlık sorunları cezaevlerinde katmerli olarak sürmektedir

Cezaevlerinde sağlık sorunlarının yaşandığı hepimizin bildiği bir gerçektir. Gerek koruyucu gerekse tedavi edici sağlık hizmetlerinin yeterince verilemediği bilinmektedir.

Cezaevlerinde yatan tutuklu ve hükümlülere pozitif ayrımcılık yapılması gerekirken tam aksi uygulamalar sık sık karşımıza çıkmaktadır.

Cezaevlerinde yaşanan sağlık sorunlarını hekimlere mal etmek kolaycılığa kaçmanın ötesinde bir anlam ifade etmemektedir. Hekimler tutuklu ve hükümlülere karşı bir yandan iyi hekimlik yapma savaşı verirken diğer yandan konan kurallar nedeniyle bu görevlerini yapmakta zorlanmakta, baskılara maruz kalmakta ve çoğu kez de yalnız kalmaktadır.

21. yüzyılda hak ve özgürlükleri kısıtlayıcı tüm engeller kaldırılmalı

İçinde bulunduğumuz 21. yüzyılda çağdaş ülkeler gibi hak ve özgürlüklerin önündeki tüm engellerin kaldırılmasını ve ifadesini anayasamızda bulan ancak uygulamalar da çoğu kez sözde kalan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti anlayışının pratiğe de yansımasını beklemek ve bu konu da mücadele etmek her bireyin vatandaşlık görevi olmalıdır.

“Kuddisi Okkır-Tutuklu ve Hükümlülerin Sağlık Hakları ve Devletin Kamusal Yükümlülükleri” konusunda rapor hazırlayacak olan TTB- Bilimsel Araştırma Kurulu’nun kurulma gerekçesi

Türk Tabipleri Birliği-İstanbul Tabip Odası, Kuddisi Okkır’ın ölümü üzerine kamuoyu vicdanını yaralayan bu insanlık dramının uzun yıllardır yaşandığının bilinciyle “Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi İle Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük” ve konu ile ilgili uluslararası metinlerin ışığında cezaevleri sağlık koşullarının araştırılması, tutuklu ve hükümlülerin sağlık haklarının belirleneceği bir rapor hazırlamak için tıp, etik ve ceza hukuku alanında saygın öğretim üyelerinden oluşan bir bilimsel araştırma kurulu kurmuştur.

En kısa sürede hazırlanması planlanan rapor, Hükümet, Adalet Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve ilgili diğer kurum ve kişilerin bilgisine sunulacaktır. Ayrıca rapor bir basın açıklaması ile kamuoyuyla da paylaşılacaktır.

TUTUKLU VE HÜKÜMLÜLERİN SAĞLIK HAKKINDAN EŞİT YARARLANMA HAKKI TEMEL BİR İNSAN HAKKI OLUP DEVLET GÜVENCESİ ALTINDADIR.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ İSTANBUL TABİP ODASI