Hekimliği yargılayanları tarih yargılayacak!

Kamuoyunda kısa adıyla Dolmabahçe Camisi Davası olarak bilinen ve aralarında 2 genç hekimin de olduğu 255 sanıklı Gezi Davası'nın 3. duruşması 6 Mart 2015 günü 09.30’da Çağlayan Adliyesi’nde görülmeye başlandı.

Duruşma öncesinde TTB ve İstanbul Tabip Odası yöneticileri, hekimler yargılanan meslektaşlarına destek vermek, “Hekimlik Yargılanamaz” demek için adliye önünde bir basın açıklaması gerçekleştirdiler. Basın açıklamasına İstanbul Dişhekimleri Odası, İstanbul Eczacı Odası, Türkiye İnsan Hakları Vakfı ve İstanbul Veteriner Hekimler Odası yöneticileri de katıldılar. HDP İstanbul Eşbaşkanı Ayşe Erdem de basın açıklamasına katılarak destek verdi.

Basın açıklaması öncesinde ilk konuşmayı TTB Merkez Konseyi Üyesi Dr. Hüseyin Demirdizen yaptı. Dr. Demirdizen “Asistan arkadaşlarımızın da içinde bulunduğu yüzlerce kişinin yargılandığı davanın üçüncü duruşmasına gireceğiz. Son zamanlarda ilginç suçlar tanımlanmaya başlandı biliyorsunuz. Bunlardan bir tanesi mesleğini yapmak; hekimlik yapmak, ihtiyaç duyan kişiye, ihtiyaç duyduğu anda ve sırada müdahale etmek, bunun için yer, mekan ve zaman tanımamak. Suçun fiili bu. İkincisi biliyorsunuz; kendinizi korumaya çalışırsanız, atkınızla, poşunuzla, bu da suç;  İç Güvenlik Paketi’yle tanımlanan bir dizi suç bunlar. Türkiye garip bir ülke, 301 insanımız Soma’da öldüğünde o zamanki başbakan, şimdiki cumhurbaşkanımız ‘bu işin fıtratında var’ demişti. ‘Yaşam odaları ne ki, kaçabilsinler’ demişti Çalışma Bakanı. Ama gariptir ki 2-3 gün önce İsviçre’de bir kaza oldu, 159 kişi yerin yüzlerce metre altında, yaşam odaları sayesinde hayatta kaldılar ve bugün çalışmaya devam ediyorlar. Tabii normal olmayan pek çok olaya olduğu kadar olmaması gereken bir dizi olaya da tanıklık ediyoruz. Ülkemizde örneğin yolsuzluk, hırsızlık yapanlar değil, bunları dile getirenler suçlu oluyor, medya suçlu oluyor, eleştirenler suçlu oluyor. Ülkenin başbakanını, cumhurbaşkanını eleştirmek suç olabiliyor. Daha yakın zamanda Ankara Tabip Odamız Sağlık Bakanlığı’nın açtığı bir davayla karşı karşıya bırakıldı. Bir meslek örgütüne, insanların ihtiyaç duyduğu yerde yardım etmeyi organize ettiği için suç işlediğini söylemişti Bakan. Ve bunu söyleyen kişinin ülkenin herhangi bir siyasetçisi olmadığına dikkatinizi çekiyorum; bu kişi Sağlık Bakanı. Yani depremde, selde, sosyal, toplumsal olaylarda bu hizmeti vermesi gereken kurumun başındaki kişi. İnsanların ihtiyaç duyduğu yerde, acil hizmeti organize etmesi gereken kurumun başındaki kişi, kendi yapmadığı ya da yapamadığı bu işi yapan kuruluşumuza dava açtı. İyi ki hala insanların yardımına koşmayı suç olarak görmeyen hakimlerimiz var. Bizler insani görevleri doğrultusunda hareket etmiş kişilerin artık daha fazla mahkeme kapılarına getirilmeyeceğini umut ediyoruz” diye konuştu.

İTO Başkanı Prof. Dr. Selçuk Erez ise yaptığı konuşmada; “Hekimler hekimlik yaptığı için yargılanamazlar. Savaş, sel, deprem gibi durumlarda hekimlerin acil müdahalesine her zaman ihtiyaç duyulur. Örneğin Kore Savaşı’nda yaralılara müdahalede gecikmeler olunca uygulamada bir değişiklik yapıldı; hastane cepheye götürüldü. Yaralılar yaralandıkları yerde tedavi edilmeye başlandı, anında müdahale edildi. Gezi sürecinde de aynı mantık geçerlidir; yaralanmışsa bir vatandaşımız, hekimin vazifesi onu orada tedavi etmektir. Kilometrelerce uzaktaki ambulansa, kalabalıkların içinden ulaşmaya çalışmaktansa vazifesi yardıma ihtiyaç duyan kişiyi orada tedavi etmektir. Dahası binlerce insanın denize girdiği, boğulma hadiselerinin görüldüğü plajlarda ne yaparlar? İnsanlara acil durumlarda müdahale etmesini bilen, eğitilmiş insan bekletirler. Demek ki vicdanlı bir hekimin ne yapması lazım? Böylesi hadiselerin yaşanabileceği kalabalıkların içinde yer alıp, onlarla birlikte yürümesi ve vatandaşın başına bir şey geldiği vakit, onlara yardım etmesi lazım. Tersini düşünmek bizim değil ama diktatörlerin fıtratında vardır” diye konuştu.

Ardından basın açıklamasını İTO Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Ümit Şen okudu. 

Basın açıklaması için...