Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) de aralarında yer aldığı 13 meslek ve sivil toplum örgütünün oluşturduğu Temiz Hava Hakkı Platformu (THHP); hava kirliliğinin azaltılması, halk sağlığının korunması ve temiz hava hakkının savunulması amacıyla her yıl hazırladığı “Kara Rapor”un yedincisini, 15 Ekim 2025 günü Bahçeşehir Üniversitesi Güney Yerleşkesi’nde düzenlenen basın toplantısı ile duyurdu. Basın toplantısına TTB Merkez Konseyi II. Başkanı Dr. Pınar Saip de katıldı.
Toplantının açılışında söz alan THHP Yürütme Kurulu üyesi ve TTB THHP Temsilcisi Dr. Gamze Varol; temiz havanın sağlıklı bir yaşam için vazgeçilmez ve temel bir insan hakkı olmasından hareketle THHP’nin kurulduğunu ve on yıldır daha sağlıklı bir gelecek için mücadele ettiklerini söyledi.
THHP Koordinatörü Deniz Gümüşel; her yıl Türkiye’nin hava kalitesiyle ilgili sorunları ve çözüm önerilerini ortaya koydukları Kara Rapor’da bu yıl farklı olarak hava kirliliğinin sebep olduğu erken ölümlerin ekonomiye etkisini de hesapladıklarını belirtti ve kamu otoritesine sorumluluğunu hatırlattı.
Dr. Pınar Saip de kısa bir konuşma yaparak soluduğumuz havanın sağlık için önemine dikkat çekerek deprem bölgesindeki çalışmalar başta olmak üzere platformda emeği geçen herkese teşekkür etti.
Kara Rapor 2025’te öne çıkan bazı notlar şöyle:
- Havadaki en tehlikeli maddelerden PM2.5’in yarattığı kirliliğin ekonomik karşılığı bir yılda yaklaşık 138 milyar dolar. Bu, Türkiye’nin 2024 gayrisafi yurtiçi hasılasının %10’una denk düşüyor. PM2.5 maruziyetinin azaltılmasıyla her yıl on binlerce hayat kurtarılabilir ve ekonomi üzerindeki yük hafifletilebilir.
- 2024 yılında hiçbir ilin yıllık ortalama hava kalitesi, Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) önerdiği kılavuz değerlere uygun değil.
- Partikül madde kirliliği en yüksek üç il Osmaniye, Iğdır ve Malatya. Osmaniye’nin kirlilik düzeyi, DSÖ’nün önerdiği en yüksek düzeyin beş katından, Türkiye’deki yasal sınırın ise iki katından fazla.
- Sanayi tesislerinin ve termik santrallerin yoğun olduğu Bursa Kestel, Osmaniye ve Şırnak’ta halk yılın 250 gününde, yani yaklaşık %70’inde sağlıksız havaya maruz kaldı.
- İstanbul Sultangazi’de Cebeci taşocakları nedeniyle halk yılın 263 gününde kirli hava soludu.
- İzmir’de Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na bağlı hava kalitesi izleme istasyonlarından bu yıl da yeterli veri alınamadığı için kapsamlı bir değerlendirme yapılamadı.
- Türkiye’de PM2.5 kirliliği nedeniyle 2023’te 63 bin 851, 2024’te 62 bin 644 erken ölüm yaşandı. Bu, 30 yaş üstü nüfustaki tüm ölümlerin yaklaşık %13’ünün hava kirliliğine atfedilmesi anlamına geliyor.
- Hava kirliliğine bağlı ölüm oranı en yüksek il de kirlilik düzeyinde olduğu gibi Osmaniye (%33,8).
- Orman yangınlarından kaynaklanan PM2.5 kirliliğinin sağlık üzerindeki etkileri, özellikle solunum sistemi hastalıkları nedeniyle çok daha ağır.
- İklim değişikliğinin yol açtığı yüksek sıcaklıklar; besin güvencesizliği, bulaşıcı hastalıklar, hava kirliliği, çocuklarda erken doğum, solunum yolu hastalıkları, yetersiz beslenme, ishal ve enfeksiyon riskini artırıyor. Bu riskler, çocuklar söz konusu olduğunda on kat daha fazla oluyor.
- Atmosferin üst katmalarında yaşamı koruyan ozon, yer seviyesinde ise zararlı bir kirleticiye dönüşüyor; solunum yollarında tahriş, iltihaplanma ve akciğer fonksiyonlarında azalma gibi sağlık sorunlarına yol açıyor.
- DSÖ, ozon için sekiz saatlik ortalama sınırı 100 µg/m³ olarak belirlerken, Türkiye’de bu değer 120 µg/m³.
- Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın hava kalitesini izleyen altyapısı son on yılda genişletilmiş olsa da, veri kalitesi ve sürekliliği zayıflıyor. 380 ölçüm istasyonunun yalnızca bir kısmı öngörülen düzeyde veri üretebiliyor.
Kara Rapor 2025’te Türkiye’de hava kirliliği ile buna bağlı sağlık sorunlarının ve mali yükün azaltılması için atılması gereken yedi adım şöyle sıralanıyor:
- Ekonomik etki analizleri politikaya girdi olmalı: PM2.5 kirliliğine bağlı ölüm ve hastalıkların ekonomik maliyeti düzenli olarak hesaplanmalı ve kirlilik önleme politikaları kamu yatırım planlarına entegre edilmeli. Sağlık ve çevre politikalarında maliyet-etkinlik değerlendirmeleri yapılmalı; hava kirliliğiyle mücadeleye ayrılan kaynaklar artırılmalı.
- Ulusal Hava Kalitesi İzleme Sistemi güçlendirilmeli: Veri sürekliliği ve kalitesi, PM2.5 ölçümü yapabilen istasyon sayısı artırılmalı.
- Veriler şeffaf ve kamuya açık olmalı: Hava kalitesi verileri anlık ve geçmiş dönem karşılaştırmalı olarak kamuya açık hale getirilmeli; düzenli denetim ve yaptırımlar olmalı.
- PM2.5 için ulusal limit değeri belirlenmeli: DSÖ’nün önerdiği yıllık ortalama 5 µg/m³ hedef alınarak mevzuat hazırlanmalı, geçiş takvimi oluşturulmalı.
- Kirletici kaynaklar azaltılmalı: Fosil yakıt kullanımı kademeli olarak sonlandırılmalı. Temiz enerjiye geçiş teşvik edilmeli. Denetimler sıklaştırılmalı, emisyon sınırları daha katı hale getirilmeli. Motorlu taşıt bağımlılığı azaltılmalı.
- Hava kirliliği ile mücadele sağlık politikalarına entegre edilmeli: PM2.5 ve ozon gibi kirleticilere bağlı hastalık yükünün azaltılması, ulusal sağlık stratejilerine entegre edilmeli.
- İklim krizi ve çocuk sağlığı odaklı programlar: Çocukları aşırı sıcak, hava kirliliği ve iklim kaynaklı afetlerden korumaya yönelik sağlık, eğitim ve sosyal politika entegrasyonu sağlanmalı.
Raporun tamamı önümüzdeki günlerde THHP’nin ve TTB’nin internet sitelerinde yayımlanacak.
THHP’nin temiz hava hakkı için düzenlediği imza kampanyasına katılmak için tıklayınız.