Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunulan Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, esnaf-işçi modeli ile çalıştırılan hekimlerin çalışan olarak haklarını ihlal eden, hekimleri hukuka aykırı sözleşme yapmaya zorlayan işverenlere verilen cezaları örtük olarak affeden, devletin gelir kaybına yol açacak hükümler içermektedir.

Teklifin 4 ve 5. maddeleri ile 213 sayılı Vergi Usul Kanununun “Kaçakçılık Suçları ve Cezaları” başlıklı 359. maddesinde değişiklik yapılmakta, 6. maddesi ile de vergi kaybı nedeniyle yargılanan kişilere ödeme yapma karşılığı “af” getirilmektedir. Yargılamaya konu eylem nedeniyle oluşan vergi kaybı için 213 sayılı kanuna göre usulsüzlük cezaları da verilmektedir. Mevcut düzenlemeye göre “Gerçek bir muamele veya duruma dayanmakla birlikte bu muamele veya durumu mahiyet veya miktar itibariyle gerçeğe aykırı şekilde yansıtan belge, muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belgedir.”

Özel hastanelerdeki çalışmalarının esası İş Kanunu’na tabi olmasına karşın, hekimlerin, hizmet satın alma adı altında, fatura karşılığı ödemeyle çalıştırılmaları nedeniyle işverenlere özel usulsüzlük cezaları verildiği, bazı hekimlerin de aynı nedenle vergi incelemelerine tabi olduğu bilinmektedir. Teklif ile özel sağlık kurum ve kuruluşlarına kesilen cezaların ve varsa yargılamaların ödeme karşılığı “affedileceği”, hekimin özel hastanedeki çalışmasından elde ettiği gelirin de, bundan sonra, serbest meslek faaliyeti geliri olarak kabul edileceği anlaşılmaktadır.

Bilindiği gibi zincir niteliğine kavuşmuş özel sağlık kuruluşlarının, yasal altyapısı olmamasına karşın, hekimlere dayatarak veya rızalarını sağlayarak başlattıkları esnaf-işçi çalışma modeli, bu ilişkinin ilgili kurumları tarafından uzun süre görmezden gelinerek atipik durumun yerleşmesi ve genelleşmesinin önü açılmıştır. Bir veya birden fazla işverene bağlı olarak çalışan ve çalışma biçimi uyarıca İş Kanunu’na göre de işçi olan hekimlerin, İş Kanunu ve ilgili mevzuattan kaynaklanan hakları bu yolla aşındırılırken, vergi ve sigorta yönünden de işverenin yükümlülükleri daraltılıp hekimlerin yükümlülükleri artırılmıştır. Muvazaalı ilişkinin sonlandırılmasına dair herhangi bir adım atılmazken 2015 yılında 6645 sayılı yasayla, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’na ek-10. maddesi eklenerek, esasen işçi iken kendisinden fatura karşılığı hizmet alınıyormuş gibi gösterilen hekimler yönünden de özel sağlık kurum ve kuruluşlarına Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından ödeme yapılması sağlanmıştır. Bunun dışında, çalışma biçiminin gereklerine aykırı bildirimler sebebiyle SGK tarafından işverenlere kesilen cezalar da SGK tarafından yayımlanan 2015/19 sayılı genelge ile geçmişe dönük olarak örtülü biçimde affedilmiş; Meclis’te kanun olarak çıkartılamayan ceza affı genelge ile fiilen yapılabilmiştir!

TBMM’ye sunulan teklifle hem vergi cezalarında “af” uygulanması hem de hekimlerin ücret yerine serbest meslek geliri elde ettiğinin kabul edilmesi nedeniyle vergi ve prim kaybı yaşanacaktır. Aylık net 20 bin TL’lik gelirin ücret olması ile serbest meslek kazancı sayılması arasında devletin vergi ve prim kaybı yaklaşık 103 bin TL’dir. Teklifte vazgeçilen gelirlerin bütçeleştirilmesine dair hüküm bulunmadığı gibi geçiş düzenlemesi de yapılmamıştır.

Sağlık Bakanlığı ve SGK, sağlık hizmet gerekleri ile açıklanamayacak düzenlemeler ile hekimlerin bağımsız çalışmalarını sürekli kısıtlarken, hekimlerin birden fazla ilde, birden fazla işverene veya bir işverenin birden fazla işyerinde çalışmalarının önündeki engeller kaldırılmaya çalışılmaktadır. Hatta hekimlerin özlük hakları ile hekimlik meslek ilkeleri çerçevesinde, işin adilane dağılımı ve hekimin korunmasına dönük denetim yetkisine ilişkin Türk Tabipleri Birliği Kanunu’ndaki hükümler de eşzamanlı olarak kaldırılmış; denetimsiz bir ortam yaratılması için azami çaba gösterilmiştir.

Yine teklifin 2. maddesi ile Gelir Vergisi Kanunu’nun 66. maddesine ek fıkra eklenerek “5510 sayılı kanunun ek 10. maddesi uyarınca anılan kanunun 4. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında; sigortalı sayılan hekimler ile tıpta uzmanlık mevzuatına göre uzman olan kişiler” ibaresi eklenerek, esasen işçi statüsünde olan hekimlerin de esnaf-işçi modeline geçirilmesi hedeflenmektedir. Böylelikle, özel sağlık işverenleri, hukuka aykırı olarak yarattıkları istihdam ilişkisi sebebiyle mevcut ceza ve yargılamalardan kurtulurken, mevzuat ve uygulama ile oluşturulan “belirsizliğin” giderilmesi gerekçesi ile hekimlerin işçi olmaktan kaynaklı haklarının ortadan kaldırılması perçinlenmektedir.

Kaldı ki teklifin genel gerekçesinde, “Düzenleme ile bir veya birden fazla özel sağlık kuruluşu ile sözleşme düzenleyerek hekimlik faaliyetini yürüten hekimlerin serbest meslek erbabı olarak kabul edilmesi ve kazançlarının serbest meslek kazancı hükümlerine göre vergilendirilmesi sağlanmaktadır. Düzenleme ile serbest meslek mükellefiyeti bulunan ve ayrı bir muayenehanesi ve organizasyonu bulunmaksızın faaliyetlerini özel sözleşmelere istinaden; özel sağlık kuruluşları ile vakıf üniversitelerine ait sağlık kurum ve kuruluşlarında yürüten diş hekimleri dahil hekimler ile tıpta uzmanlık mevzuatına göre uzman olan kişilerin gelirlerinin ücret olarak mı serbest meslek kazancı olarak mı vergilendirileceği hususunda yaşanan tereddütlerin giderilmesi amaçlanmış ve bu kişilerin kazançlarının serbest meslek kazancı olacağı hüküm altına alınmaktadır” denilerek, gerçek durumun kanuni kabullerle başkalaştırılması suretiyle hukuka aykırı düzenleme yapıldığı ikrar edilmektedir. 

Oluşturulmuş “belirsizlik” Anayasa’ya, İş Kanunu’na ve düzenleme yapılmak istenen Gelir Vergisi Kanunu hükümlerine de aykırı biçimde sürdürülmüştür. Anayasa’nın 55. maddesine göre “Ücret emeğin karşılığıdır. Devlet, çalışanların yaptıkları işe uygun adaletli bir ücret elde etmeleri ve diğer sosyal yardımlardan yararlanmaları için gerekli tedbirleri alır.” Oysa yaklaşık on yıldır hekimlerin statüsünde yaşanan aşınma, iş müfettişleri, il sağlık müdürlükleri ve ilgili tüm birimlerin denetim görevlerini yerine getirmemeleri nedeniyle pekiştirilmiştir.

Teklif ile işçilik statüleri yok edilmek istenen hekimlerin serbest meslek erbabı sayılamayacakları bizzat kanun hükmü ile belirlenmiştir. Kanunun “Serbest meslek kazancının tarifi” başlıklı 65. maddesine göre “Her türlü serbest meslek faaliyetinden doğan kazançlar serbest meslek kazancıdır. Serbest meslek faaliyeti; sermayeden ziyade şahsi mesaiye ilmi veya mesleki bilgiye veya ihtisasa dayanan ve ticari mahiyette olmayan işlerin işverene tabi olmaksızın şahsi sorumluluk altında kendi nam ve hesabına yapılmasıdır. Tahkim işleri dolayısıyla hakemlerin aldıkları ücretler ile kolektif, adi komandit ve adi şirketler tarafından yapılan serbest meslek faaliyeti neticesinde doğan kazançlar da, serbest meslek kazancıdır.”

Teklif ile işçilikleri görmezden gelinen hekimlerin Gelir Vergisi Kanunu’na göre serbest meslek erbabı olarak vergilendirilmeleri kabul edilmektedir. Oysa düzenlemenin kapsamında yer alan hekimler esas olarak özel sağlık kuruluşu ile iş sözleşmesi olan ve çalışma ilişkisi bakımından da işçi olarak kabul edilecek hekimlerdir. Ayrıca, özel sağlık kuruluşunun asıl işinin sağlık hizmeti sunmak olduğu, asıl işin bölünerek alt işverenden alınamayacağına dair yasağın da bu kanun ile ihlal edildiği görülmektedir. Böylece, aslında aralarındaki ilişkinin doğası gereği hizmet akdi (işçi/işveren ilişkisi) olması gerekirken, işverenin ihtiyaçlarını karşılamak için kendisine şirket kurdurulup özel hastaneye hizmet satar gösterilen hekimden alınan hizmetin SGK’ye satılmasında bedelinin ödenememesine ilişkin kural aşılmış, hekimler de serbest meslek erbabı olarak verilendirilerek işveren ve idarenin çıkarları korunurken iş ilişkisinin esas unsuru olan işçilerin hakları tümüyle görmezden gelinmiştir.

Anayasa’nın 49. maddesine göre “Devlet, çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları ve işsizleri korumak, çalışmayı desteklemek, işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak ve çalışma barışını sağlamak için gerekli tedbirleri alır.” Oysa özel sağlık kuruluşlarında işveren lehine yapılan değişikliklerin, yasaya aykırı uygulamalara getirilen aflar ile hekimlerin çalışma ve ücretlerinin korunmasını sağlayan olanakların sürekli daraltılması eşzamanlı olarak yürütülmektedir. Gelinen aşamada iktidarın tercihi de bir kez daha net bir şekilde görülmüştür.

 

* Hukuk büromuzun önceki üyesi, TTB gönüllüsü Av. Mustafa Güler’e katkılarından dolayı teşekkür ederiz.

 

Türk Tabipleri Birliği Hukuk Bürosu

Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi