Türk Tabipleri Birliği Aile Hekimliği Kolu (TTB AHEK) ile Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası’nın (SES) öncülük ettiği, illerde sağlık emek-meslek örgütlerinin de katıldığı çarşamba eylemleri, 48. haftasında devam etti.
“Vergide adalet” ve “Eziyet Yönetmeliği’nin iptali” talepleriyle süren, 14 Mart Tıp Haftası’na giden süreçte ise her hafta farklı bir konuyu gündeme alan eylemlerin bu haftaki konusu aşı idi. Aile sağlığı merkezleri (ASM) ve vergi daireleri önlerinde yapılan basın açıklamalarında “Vergide adalet istiyoruz”, “Eziyet Yönetmeliği’ne hayır”, “Paralı ASM'ler istemiyoruz”, “Çalışanları Şimşek çarptı”, “Vergilerimizin halkın refahı için harcanmasını istiyoruz, sermayedarlar için değil” yazılı pankartlar ve dövizler taşındı.
Türkiye’de on yıllar boyunca sağlık çalışanlarının emeği ve kamu idaresinin desteğiyle uygulanan bağışıklama programının önemine dikkat çekilen açıklamada; son yıllarda ise koruyucu sağlık hizmetlerini geri plana atan, aşı teminindeki sorunları çözmeyen, artan aşı tereddüdünü ve reddini önlemeyen politikalar nedeniyle ciddi bir halk sağlığı sorunu yaşandığı belirtildi. Koruyucu hizmetlere yasal güvence, halkı doğru bilgilendirmeye yönelik çalışmalar, aşıların eksiksiz şekilde temini, aşılama-tarama-izlem sırasında yaşanan zorluklar karşısında sağlık çalışanlarının yalnız bırakılmaması taleplerinin dile getirildiği açıklamada; tüm basın emekçileri, siyasi partiler, meslek örgütleri, uzmanlık dernekleri ve hak savunucularına “Aşı candır, hayat kurtarır” deme çağrısı yapıldı.
Çarşamba eylemleri, sağlık çalışanları için vergide adalet sağlanana, vergi kesintileri yıl içinde sabit kalana ve kesinti oranı üst sınırı %15 olana, “Eziyet Yönetmeliği” iptal edilip talepler karşılanana dek her çarşamba sürecek.
48. hafta için hazırlanan basın açıklaması şöyle:
Aşı Candır Hayat Kurtarır! Aşı ve Topuk Kanına Koruma İstiyoruz!
Eziyet Yönetmeliği İptal Edilsin, Gelirde ve Vergide Adalet İstiyoruz!
“Hoş geldin bebek, yaşama sırası sende. Senin yolunu gözlüyor kuşpalazı, boğmaca, kara çiçek, sıtma, ince hastalık, yürek enfarktı, kanser filan.”
Nazım Hikmet bu dizeleri yazdığında 1961 yılıydı. Ardından geçen on yıllar boyunca on binlerce sağlık emekçisi, bebekleri bu hastalıklardan korumak için büyük bir gayret ve emekle aşı çalışmalarını yürüttü. Çiçek hastalığı artık yok.
Aşılar sayesinde çocuklar hayata daha güvenle başlıyorlardı. Biz sağlık çalışanları, emeğimiz ve kamu idaresinin desteği ile bağışıklama programını uyguluyorduk. Ancak aşı teminindeki sorunlar ve artan aşı tereddüdü sonucunda boğmacaya bağlı bebek ölüm haberlerini alıyoruz. Kızamık ise Türkiye’nin dört bir yanında binlerce çocuğu hasta ediyor. Maalesef, onlarca yılın emeği son yıllarda heba edildi.
Aşı tereddüdü ve aşı reddi dalga dalga büyüyor. Aşıyla önlenebilir hastalıklar yüzünden çocuklar hayatını kaybediyor. Yıllardır uyarmamıza rağmen, Sağlık Bakanlığı önlem almaya yanaşmıyor, aynı COVID-19 zamanında yaptığı gibi, hastalıkları ve verileri gizliyor.
Aşı tereddüdünün yaygınlaşmasıyla, bebeklerde hastalıkların erken tanısını ve önlenmesini sağlayan kan testleri ve uygulamaları da bu bilgi kirliliğinden etkileniyor. Bazı aileler bebeklerinden topuk kanı alınmasına karşı çıkıyor, K vitamini uygulamasını reddediyor ve bu durum, bebeklerin tanısı geciken hastalıklar veya beyin kanaması gibi kolayca önlenebilir sorunlar nedeniyle hayatını kaybetmesine neden oluyor. Sağlığı ticarileştiren, tedavi odaklı yaklaşımı destekleyen anlayış vatandaşların sağlığını tehlikeye atıyor. Oysa bakanlığın öncelikli görevi toplum sağlığını korumak ve halkı doğru, güvenilir bilgilerle aydınlatmaktır.
Ne yazık ki, Sağlık Bakanlığı'nın gündemi değiştirmek ve toplumu bilgisiz bırakmak amacıyla kafa karıştırıcı konuşmalar yapacağını biliyoruz. Aşı tereddüdünü tetikleyen de tam olarak budur. Vatandaşlar, kime ve neye inanacaklarını bilemez hale geliyor; çocuklarını korumak isterken, onları aşıyla önlenebilir hastalıklara karşı korumaktan vazgeçiyor.
Grip aşısı yapamıyoruz. Grip nedeniyle milyonlarca kişi hastalanıyor, yoğun bakım tedavisi alıyor. Sağlık Bakanlığı aşılamaya ayırması gereken kaynağın kat be kat fazlasını grip tedavisinde kullanılan ilaç için harcıyor. İnsanlar hastane kuyruklarında önlenebilir bir hastalık nedeniyle sıra bekliyor, Sağlık Bakanı ise çok sayıda insanın hastaneye gitmesiyle övünüyor. Aynı şekilde üç yıldır kendi üreteceğimiz HPV aşısını bekliyoruz. Bu süre zarfında insanlar rahim ağzı kanserine yakalanıyor. Kanseri önleyen bir aşıyı bile halkımıza ulaştıramıyoruz.
Bugün geldiğimiz noktada aşı tereddüdü halk sağlığını tehdit etmektedir. Her ay, aşı eksikliği yüzünden on binlerce çocuğun aşıları zamanında yapılamamaktadır. Yüz binlerce çocuk salgın hastalık riskiyle karşı karşıyadır.
Şarlatanlara değil; yanı başınızdaki hekim, hemşire ve ebelerinize güvenin!
Biliyoruz ki; televizyonlarda para karşılığı boy gösteren, sosyal medyada ücretli kampanyalar düzenleyen ve isimlerinin önünde akademik unvanlar taşıyan bazı kişiler zihinleri karıştırıyor. Bu kişiler insanların kaygılarını istismar ederek kazanç elde etmektedir.
Kapı komşusu mesafesindeki sağlık çalışanları ise kendi çocuklarının aşılarını eksik bırakmamaktadır. Güvenmeniz gereken; yanı başınızdaki hekim, hemşire ve ebelerdir.
Sağlık Bakanlığı, halkın sağlığını korumaya çalışan birinci basamak sağlık çalışanlarını tedavi hizmetlerine yönlendirmek amacıyla bürokratik uygulamalar ve cezalar ile işlevsiz hale getirmeye çalışıyor. Ancak biz aile hekimliği çalışanları buna izin vermeyeceğiz. “Aşı bizim işimiz” demeye devam edeceğiz. Toplumun ve çocuklarımızın sağlığını korumak için mücadele gerekiyorsa, bu mücadeleye sonuna kadar devam edeceğiz.
Buradan Sağlık Bakanlığı'na sesleniyoruz: Aile sağlığı merkezlerinde performans dayatmaları ve ceza tehdidi ile bizi baskı altına almaya çalıştığınızın, sağlık hizmetlerini ticarileştirdiğiniz politikalarınızı sürdürmek için bizi hastalarımızla karşı karşıya getirmeye çalıştığınızın farkındayız. Ancak sağlığını koruduğumuz her hastamız, her bebeğimiz bizim işimizin ve bu işi yapmamızın en temel gerekçesidir. Baskılarınız ve ceza tehditleriniz bizi yıldıramayacak. Toplumu bilgilendirmeye ve korumaya kararlılıkla devam edeceğiz. İşimizi, şimdiye kadar olduğu gibi, hakkıyla yapmayı sürdüreceğiz.
Aşı ve topuk kanı gibi koruyucu hizmetlere yasal güvence istiyoruz!
Koruyucu sağlık hizmetlerinin sunulmasına engel olan aşı tereddüdü ya da aşı retlerinin önüne geçmek amacıyla, çocuklara yapılanlar başta olmak üzere temel ulusal aşıların zorunlu olmasını içeren yasa çıkarılmasını istiyoruz.
Aşı ret formlarına boğulmak değil, aşı tereddüdü yaşayan hastaların doğru bilgilendirilmesini istiyoruz. Yıllardır halkımızı yanıltanların yarattığı bilgi kirliliğine son verilmesini istiyoruz. Aile sağlığı merkezlerine aşıların eksiksiz şekilde temin edilmesini istiyoruz.
Koruyucu hizmetlerden aşılama, tarama, izlem yapılmasında yaşanan zorluklar karşısında sağlık çalışanlarının yalnız bırakılmamasını, hizmeti alanlara da yasal sorumluluk verilmesini ve buna ait yasal mevzuatın hazırlanıp yaşama geçirilmesini istiyoruz.
Tüm basın emekçilerini, siyasi partileri, meslek örgütlerini, uzmanlık derneklerini, hak savunucularını “Aşı candır hayat kurtarır” demeye davet ediyoruz. Aşı tereddüdü yaratanlara karşı çocukların ve toplumun sağlığı için öne çıkmaya, doğru bilgi ile topluma güven vermeye davet ediyoruz.
48 haftadır vergide adalet istemeye devam ediyoruz!
Vergi kesintilerinin yıl içinde sabit kalmasını ve kesinti oranının en fazla %15 ile sınırlanmasını istiyoruz.
“Eziyet Yönetmeliği”nin iptal edilmesini ve ilan ettiğimiz taleplerin karşılanmasını istiyoruz.
Her hafta çarşamba günleri taleplerimiz için ses çıkarmaya ve mücadele etmeye devam edeceğiz.
Türk Tabipleri Birliği Aile Hekimliği Kolu
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası