Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi, COVID-19 pandemisinin halen sürdüğüne dikkat çekerek, Türkiye’de henüz ilk dalga atlatılmamışken başlatılan ve adına “normalleştirme” denilen hızlı açılma sürecinden kaygılı duyduklarını bir kez daha açıkladı.
TTB Merkez Konseyi 5 Haziran 2020 tarihinde bir açıklama yaparak, salgın yönetiminde başarının ana kriterinin sağlıklı kişilerin hastalanmasının önlenmesi olduğunu ve bunun da ancak bilimsel bilgiye dayalı ve şeffaf bir salgın yönetimiyle gerçekleştirilebileceğini daha önce defalarca dile getirdiklerini hatırlattı.
Açıklamanın tam metni şöyle:
PANDEMİDE YAŞANAN HIZLI AÇILMA SÜRECİNDEN KAYGILIYIZ, ENDİŞELİYİZ
Dünyada Haziran ayının içinde bulunduğumuz ilk haftasında 216 ülkede altı milyondan fazla vaka görülmesine ve dört yüz bine yaklaşan ölüme yol açan COVID-19 pandemisi devam ediyor. Ülkemizde aralarında onlarca sağlık çalışanı da bulunan dört bin beş yüzden fazla insanımızı kaybettik.
Salgın devam ediyor, Türkiye henüz ilk dalgayı tam olarak atlatamamışken kamuoyunda adına “normalleşme” denilen hızlı bir süreci yaşıyor. Vaka sayıları dalgalı bir seyir göstererek azalsa da salgının sürdüğü bir ortamda içinde bulunduğumuz haftadan itibaren kısıtlamaların birçoğunun kaldırıldığını gördük.
Türk Tabipleri Birliği (TTB) olarak sürecin çok erken aşamalarında salgın yönetiminde başarının ana kriterinin sağlıklı kişilerin hastalanmasının önlenmesi olduğunu, bunun da yolunun salgın yönetiminin öncelikli ve bilimsel bilgiye dayalı olarak, Sağlık Bakanlığı’nın sorumluluğu ve koordinasyonunda sürecin tüm bileşenlerinin katılımıyla ve şeffaf olarak hayata geçirilmesi olduğunu vurguladık.
5 Mayıs’ta yaptığımız açıklamayla “yeniden açılma” sürecinin planlanmasına dair bilimsel bileşenleri sıraladık. Bu bileşenler esas olarak dört başlıkta sıralanmaktaydı:
- Karar süreçlerinin halk sağlığı ve epidemiyolojik verilerle ile yönlendirilmesi,
- Sağlık hizmetlerinin COVID-19 hastalarının gereksinimi olan koruyucu, tanı, izolasyon ve tedavi hizmetlerinin sunumu ile salgın sürecinde ertelenmiş, birikmiş olağan sağlık sorunlarına sahip hastaların başvurularına yanıt verilmesi gibi iki ana kulvarda yönetilmesi
- Salgının sosyal ve davranışsal etkilerinin, boyutunun önemsenmesi
- Salgının bireyler, aileler ve topluluklar üzerindeki yıkıcı etkisini azaltmak için sosyal ve ekonomik destek verilmesi.
TTB COVID-19 İzleme Kurulu’nca hazırlanan COVID-19 Pandemisi İki Aylık Değerlendirme Raporu’nda (https://www.ttb.org.tr/kutuphane/covid19-rapor.pdf) belirtildiği gibi yeniden açılma süreci piyasa baskısından uzak, epidemiyolojik verilere dayanmalı, sürekliliği ve bütünlüğü olan bilimsel bir koordinasyonla uyumlu olmalıdır. Şu ana kadar Sağlık Bakanlığı tarafından salgının en temel epidemiyolojik verilerinin açıklanmamış olması, kararların özellikle COVID-19’un bulaşmasının kontrol altına alınmış olduğuna dair kanıtlara dayanıp dayanmadığının bilinmemesi, kararların Bilim Kurulu önerileri doğrultusunda alınıp alınmadığına dair soru işaretleri, “hızlı açılma” sürecindeki endişelerimizi arttırmakta ve “epidemiyolojik verilere dayanması, sürekliliği ve bütünlüğü olan bilimsel bir koordinasyon” sağlanması gereken bu sürecin bu şekilde ilerlemediğini düşündürmektedir.
Yeniden açılma sürecinin Bilim Kurulu üyelerince hazırlanan rehberler ve bu rehberlerde belirtilenlerin ilgili kamu kurumlarınca uygulamaya geçirilerek kanıta dayalı ve “ihtiyatlı” yürütülmesi yeni dalgaları önlemek açısından önemlidir. Tüm ülkeye yayılmış ve her ilde ve bölgede farklı dinamiklerle ve sayılarla seyreden salgında kısıtlamaların tüm ülkede serbestleştirilmesi kaygı uyandırmaktadır. Sürecin işleyişi AVM’ler açıldıktan iki hafta sonra Bilim Kurulu’nun AVM’lerde alınması gereken önlemleri içeren rehberin yayımlanmış olması örneğinde de görüldüğü gibi olması gerekenden uzaktır.
Adına “normalleşme” denilen bu sürecin önümüzdeki dönem için kaygılarımızı ve endişelerimizi arttıran bir şekilde ilerlediği görülmektedir. Dünyada ve ülkemizde uzun bir süre gündemimizde kalacak bu hastalık pandemisi ile ilgili hastalığın yayılımını kontrol altına almaya devam edecek stratejiler aksatılmadan sürdürülmelidir. Bu konuda geçiş sürecinde göz önüne alınması gereken kriterli tekrar hatırlatıyoruz.
- COVID-19’un bulaşmasının kontrol altına alınmış olduğu kanıtlanmalıdır.
- Sağlık sistemi her vakayı tespit edebilmeli, izole edebilmeli, test uygulayıp, tedavi etmeli ve her temaslı kişiyi izleyebilmeli ve karantinaya alabilmelidir.
- Huzurevleri, rehabilitasyon merkezleri, bazı hastaneler, cezaevleri gibi duyarlı nüfusun toplu olarak bulunduğu yerlerdeki ve mülteciler gibi dezavantajlı topluluklardaki salgın riski en düşük düzeye indirilmelidir.
- Okullar, fabrikalar, iş yerleri fiziksel mesafe, el yıkama olanakları, solunum hijyeni ve beden ısısı izlemleri vb. gerekli korunma önlemlerini oluşturmalıdır.
- Bulaş riski yüksek topluluklara yeni vakaların girişi ve bu topluluklardan dışarıya vaka çıkışının riski yönetilebilir olmalıdır
- Toplumların geçiş süreci konusunda bilgilendirilmiş, bu sürece katılımları sağlanmış olmalıdır.
Bütün salgınlarda olduğu gibi sağlık çalışanları için en riskli dönem yöneticilerin kendilerini övmeye başladığı, topyekün sağlık mücadelesinden siyasal rant devşirmeye odaklandığı ve toplumun normalleşme adı altında korunma reflekslerinin zayıfladığı anlardır.
Kişilerin pandemi tedbirlerine uymasını tekrarlamanın yetmeyeceği, yaşamın her alanının ve anının pandemi tedbirlerine göre planlanması ve topluma hem örnek hem de yol gösterici olunması gereklidir.
Bu tedbirlerin yanı sıra büyük bir özveri ile gece gündüz emek vererek pandemide daha az insanımızın hastalanması ve hastalanan yurttaşlarımızın şifa bulması için tedavisini üstlenen ve pandemi dışındaki bütün hastalıklarla boğuşan hekimler ve tüm sağlık çalışanları için gerekli tedbirlerin alınması ve sağlığının korunması çok önemlidir. Bu nedenle sağlık kurumlarında;
- Hastanelerden Aile Sağlığı Merkezlerine, işyeri hekimliği birimlerinden filyasyon ekiplerine kadar bütün sağlık hizmetlerinin pandemi koşullarına göre ve hekimlerin – sağlık çalışanlarının ve halkın sağlık hakkının korunacağı bir anlayışla düzenlenmesi zorunludur.
- COVID-19 hastalarının ve COVID-19 dışı hastalıklara sahip hastaların tedavisi büyük bir dikkatle planlanmalıdır.
- Pandemini bitmediği gerçeğinden hareketle en büyük temas riskine sahip olan hekimlerin ve sağlık çalışanlarının korunması için “kişisel koruyucu ekipman” temininde ve ekipman kalitesinde en küçük bir aksamanın yaşanmaması sağlanmalıdır.
Bu nedenle salgın konusunda alınacak kararların popülizmden etkilenmemesi, ayrım yapılmadan insan odaklı olması ve toplumun sağlığı başta olmak üzere bütün insani ekonomik ve sosyal gereksinimlerinin sosyal devlet anlayışıyla karşılanacağı adımları içermesi gerektiğini ısrarla hatırlatmak istiyoruz. Unutulmamalıdır ki COVID-19 salgınının her aşamasında; ancak bilimsel veriler ışığında, hekimlerin ve sağlık çalışanlarının büyük çabası ve toplum katılımı sağlanarak başarı sağlanabilir!
Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi