Türk Tabipleri Birliği (TTB) İnsan Hakları Kolu ve Ankara Tabip Odası İnsan Hakları Komisyonu, 10-17 Aralık İnsan Hakları Haftası kapsamında 13 Aralık 2024 günü “Kamusal Hizmetlerin Piyasalaştırılması, Çeteleşme ve Yaşam Hakkı İhlalleri” başlıklı bir panel düzenledi. Panel, TTB’nin sosyal medya kanallarından canlı yayımlandı.

Panelin açılışında kısa bir söz alan TTB Merkez Konseyi Başkanı Dr. Alpay Azap, katılımcıları selamlayarak gerek etkinliğin düzenlenmesinde görev alanlara gerekse de konuklara teşekkür etti. TTB Merkez Konseyi üyesi Dr. Ali Karakoç da İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 76. yılında ülkemizde de, bölgemizde de insan haklarına ve özgürlüklerine dayalı, demokratik ve barışçıl bir ortamın söz konusu olmadığını; yaşam hakkından sağlık hakkına, ifade ve örgütlenme özgürlüğünden demokratik seçimlere kadar çok yönlü hak gaspları yaşandığını söyledi. Karakoç, panelde yenidoğan ölümlerine sebep olan neoliberal politikalar ile onun sağlıktaki izdüşümü olan Sağlıkta Dönüşüm Programı’nı konuşacaklarını ifade etti.

Kolaylaştırıcılığını TTB İnsan Hakları Kolu Yürütme Kurulu üyesi Dr. Selçuk Çelik’in yaptığı panelde gazeteci Bahadır Özgür “organize suç” kavramına odaklanarak organize suçun çeteleşmeden farkı ve siyasal rejim ile ilişkisi üzerine bir sunum yaptı. Organize suçun, 20. yüzyıl kapitalizminin bir ürünü olduğunu söyleyerek söze başlayan Özgür, Bertolt Brecht’e atıfla üç temel prensibe dikkat çekti: (1) Her zaman kâr odaklı olması, (2) bağlantıları olsa da hiçbir zaman patronlar kulübünde bulunmaması ve (3) piyasa ekonomisinin işleyişini hızlandırması.

Daha sonra organize suçun Türkiye’deki gelişim seyrini anlatan Özgür, 1950’lerde savaş ekonomisinin yarattığı kriz ve ekonomik liberalleşme ile birlikte karaborsacılığın canlandığını, ticaret sermayesinin biriktiğini, varlıkların zor yoluyla el değiştirdiğini ve böylece suç ekonomisine zemin yaratıldığını belirtti. 1960-70’lerdeki kapalı ekonomi modelinde sanayinin ihtiyacını karşılamak üzere suç ekonomisi üzerinden tedarik sağlandığını kaydeden Özgür, bugünkü formun temellerinin ise 1980’lerde ucuz emeğe ve dış ticarete dayalı ekonomik modelde atıldığını, organize suçun hem sermaye hem siyaset hem de bürokrasi ile bütünleşmeye başladığını örneklerle açıkladı.

2000’lerden sonra ise kamusal alanların tümüyle piyasaya açılmasıyla bu yapının çeteleşmeye evrildiğini ifade eden Özgür; çeteleşmenin organize suçtan farklı olarak siyaset-sermaye-bürokrasi içindeki bir imtiyaz ortaklığına dönüştüğünü söyledi, yenidoğanların ölümüne sebep olan çeteleşmeden ilaç ve tapu çetelerine kadar birçok örneğin sıralanabileceğini kaydetti. Sunumunun son bölümünde çeteleşmenin, siyasal rejimin bir egemenlik biçimi olmasına ve hukukun sınır çizebileceği bir alan olmaktan çıkmasına özel bir vurgu yapan Özgür, “Bu nedenle çeteleşmeye karşı mücadele de hukuk ve kolluk gücü ile değil, siyasal ve ekonomik yapıdaki eşitsizliklerle mücadele ile olur” dedi.

TTB İnsan Hakları Kolu üyesi Dr. Zeki Gül de çeteleşme olgusunun piyasalaştırma politikalarıyla ilişkisini sağlık alanından çok sayıda örnekle anlatan bir sunum yaptı. “Önlenebilir her ölüm cinayettir, önlenebilir her acı eziyettir” vurgusuyla söze başlayan Gül, sağlık hizmetlerinin kamu eliyle, parasız, nitelikli, ulaşılabilir sunulmamasının neden olduğu ölüm ve acıların, işkence ve kötü muamelenin sosyal güvenlikteki maliyetini sorguladı.

Gül, sunumunun genişçe bir bölümünde SSK hastanelerinde işçi haklarının gözetildiği düzenden şehir/şirket hastanelerindeki metalaştırıcı düzene, SSK hastanelerinin devlet içinde kümelenen cemaat ve tarikatların hastanelerine sevk yapmasından Diyanet eliyle doktor kadrosu satılmasına, DUSAŞ yolsuzluğundan SSK’nin bakanlığa devrinden hemen önce MR ihalesi yapılmasına kadar çok sayıda örnek üzerinden çeteleşmenin sağlığın piyasalaştırılmasıyla ilişkisini irdeledi. Hekimlerin de insanlara en pahalı ilaçları serbestçe yazabildiği fakat o insanların yaşaması için gerekli besini edinme hakkının parçası olamadığı bir pozisyona sürüklendiğine dikkat çeken Gül, sunumunun son bölümünde şu vurguyu yaptı:

“Kurumlar olarak da, kişiler olarak da bir yerinden dahil olduğumuz fakat hayat koşturmasından fark edemediğimiz çok detay var. Yeniden yapılanma, yeniden koruyucu sağlık hizmetlerinin hayata geçirilmesi, yeniden başka bir sağlık sisteminin kurulabileceğinin dile getirilmesi, yeniden topluma daha anlaşılır tercümeler yapılabilmesi, yeniden çoğalarak toplumun karşısına çıkılması çok değerli. Hep birlikte yeni bir düzen kurmak mümkün!”

Panel, soru-yanıt bölümü ve katkılar eşliğinde sona erdi.